Böylesi kolay denk gelmez. Almanya, Türkiye ve İsveç, geçen hafta bu devletlerin en üst makamlarının ağzından

Böylesi kolay denk gelmez. Almanya, Türkiye ve İsveç, geçen hafta bu devletlerin en üst makamlarının ağzından özürler duyduk. İsveç’in özrü, diğer iki devletten önce geldi. Pazartesi günü, başkent Stockholm’de, bir özür seremonisi düzenlendi. Seremoni, Stockholm’ün en görkemli yapılarından biri Stadshuset’te gerçekleşti. Bu tarihi bina, her yıl Nobel ödülü alanlar için düzenlenen geleneksel ödül yemeğinin verildiği yer aynı zamanda. İsveç’teki özür seremonisinde devlet en üst düzeyde teslim edildi. Kraliyet ailesini temsilen Kraliçe Silvia, Parlamento Başkanı Per Westerberg ve hükümet kanadından Çocuk ve Yaşlılar Bakanı Maria Larsson vardı.

İsveç devleti özür dilemek için, çoğunluğu mağdurlardan oluşan 1300 kişiyi seremoniye davet etti. Bu kişilerin kim olacağı, onlardan niçin ve ne adına özür dileneceği üzerinde yaklaşık iki yıldır çalışılıyordu. Devletin kusurlu olup olmadığını araştırması için hükümet eliyle 2010’un Ocak ayında bir meclis araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon, 1920’lerden 1980’lere kadar, ülke genelindeki yetimhanelerde kötü koşullara maruz kalmış olan çocukları belirledi. Sadece komisyonun çalışmaları ve raporun hazırlaması bir yılı aldı. Şubat 2011’de araştırma komisyonu, görevini tamamladığını duyurup raporunu hükümete ve üzerinde çalışması için parlamentoya sundu. Şiddete, cinsel tacize, kötü bakıma maruz kalmış yetimhane çocukları, 60 yılın içinden bulunup çıkartıldı. Yasal boşluklar yüzünden gördükleri kötü muamelenin hakkını devletten soramayan binin üzerinde kişi için bu kez parlamentoda çalışma başladı.

Bu yılın Eylül ayında, muhalefetteki Sosyal Demokratlar, Sol Parti ve Yeşillerle hükümet partileri ortak bir anlaşmaya vardı. İsveç devleti, mağdur ettiği çocuklardan özür dileyecek ve her birine 250 bin kron, yaklaşık 67 bin Türk lirası tazminat ödeyecekti. Hükümet ve muhalefet partileri, bu özür ve belirlenen tazminat için ortak bir yasa teklifi getirdiler. Teklifin uygunluğu, Yasama Kurulu tarafından incelendi. Bu uzun sürecin sonunda geçen hafta hak sahipleri özürlerine kavuştu. Tazminat konusunda yasal bir yükümlülük bulunmasa da bunun devlet tarafından üstlenilmesi gereken bir sorumluluk olduğu söylendi. Devlet, “normali aşan” bir şekilde sorumluluk aldı ve bu noktada hükümetten muhalefete herkes elini taşın altına koydu.

Geçen hafta başında düzenlenen törende Parlamento Başkanı Per Westerberg, zamanında yaşanan bu kötü olayları, “İsveç için bir utanç” diye nitelendirdi ve salonda bulunan herkese “İsveç toplumu bugün sizden özür diliyor” diye seslendi. Seremoni sonrası gazetecilerden birinin “Neler hissediyorsun?” diye sorduğu mağdurlardan, 68 yaşındaki Taina Adolfsson, “Benim gibi birçok insan hayatlarını, acı ve hüzünlerini gizleyerek sürdürmüş; bunu, bugün burada anladım” dedi.

İsveç devleti, Adolfsson’a ve belirlenen diğer mağdurlara, bir özür sunmak için iki yıl uğraştı. Hükümetin başbakanı, muhalefet liderini “gıcık etmek” için “Sen dilemezsen ben dilerim” diyip aceleci bir özre soyunmadı. Devlet adına özür dilemeye kalkışmak bir özen gerektirmez mi? Elinde belgen varsa ve de başbakansan, bu belgeleri akşam eve geri götürmek olur mu? İktidar olmanın tüm imkânlarına sahipken neden bir araştırma komisyonu kurulmaz? “Hesaplaşma” istiyorsan hesap kitap işinden anlıyor olman gerekmez mi? Madem özür diledin neyle tazmin edeceksin? Başbakanımız “ustalık dönemini” yaşıyor, Türkiye “ileri” demokrasiyi, ne Almanya, ne İsveç, hızımıza yetişemiyor.