Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde kurulan uluslararası Yemen Heyeti nihayet “incelemesinin” sonuçlarını bir rapor halinde dünyaya açıkladı. Rapora göre BM, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerince işgal edilmiş bulunan Yemen’de hem hükümetin hem de söz konusu güçlerin “savaş suçu” işledikleri konusunda “makul gerekçelere” ulaşmış.

Kendi adıma böyle bir incelemeden Yemen’de olup bitenlerin bir insan hakları ihlali vakası olduğu sonucunun “kesin gerekçeleri”nin çıkmasını beklerdim. Ama buna da şükür, BM, ABD’nin de açık desteğiyle gerçekleştirilen bir işgale ancak bu kadar “dokunabiliyor” demek ki.

BM Raporu’nun “makul gerekçeleri”ni geçip, orada hem insan hakkı ihlallerinin hem de savaş suçunun varlığını kanıtlayan “kesin gerekçeleri” sıralayayım. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yakın zamanlarda yayımladığı raporundan da yararlanarak tabii.

2015’e Suudi Arabistan öncülüğünde, BAE ile bazı Körfez ülkelerinin katılımıyla Yemen’e yönelik işgal harekatında, işgal güçlerinin belgelenebilen 85 yasadışı hava saldırısı var. Sadece bu saldırılarda binden fazla sivil katledildi. Yasadışı hava taarruzlarının hedefleri ise evler, hastaneler, pazarlar, okullar ve camilerdi. Mart ayında Somalili göçmenleri taşıyan bir bot da Yemen sahillerinde koalisyon güçlerine bağlı savaş uçaklarınca bombalandı. Çok sayıda göçmen hayatını kaybetti bu saldırıda.

Suudi Arabistan zaman geçtikçe artan sivil kayıplarına yönelik uluslararası tepkiler üzerine geçen yıl “sivil zaiyatı” azaltacağına söz vermişti. Bu hem sivillere yönelik saldırıların kabulü anlamına geliyordu, hem de “azaltmak” gibi bir sözcükle sivil kaybının sürebileceğinin işareti veriliyordu. Suudi Arabistan’ın bu “sözü” verişinden kısa bir süre sonra, yine İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün belirlemesine göre, 33’ü çocuk 55 sivilin hayatına mal olan bir hava saldırısı daha gerçekleştirildi. Saldırıda ölenlerin 14’ü aynı ailedendi.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Yemen Bürosu, sivil kayıpların çokluğunun nedeninin yasadışı hava saldırıları olduğunu açıklamıştı bir süre önce. Asıl korkunç olan da Yemen’de koalisyon güçlerince misket bombası kullanımıydı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, ABD ile Brezilya’da üretilenler de dahil altı tip misket bombasının yerleşim alanlarına atıldığını belgeledi.

Bunun üzerine ABD, 2016 yılında Suudi Arabistan’a misket bombası satışını (yasaklamadı) askıya aldı. 19 Aralık 2016’da koalisyon güçleri İngiltere yapımı bir misket mühimmatını kullanmayı bırakacağını açıkladı. Ama bu açıklamadan kısa bir süre sonra Yemen’in kuzeyindeki iki okula yakın bir mevziye atılan misket bombası sonucu iki sivilin öldüğü, biri çocuk altı kişinin yaralandığı haberi geldi. Koalisyon güçleri Brezilya yapımı misket bombaları kullanmıştı yine.

Bu arada belirteyim, Yemen, Suudi Arabistan ve müttefikleri 2008 tarihli Misket Bombası Savaşları Sözleşmesine taraf değiller.

Suudi destekli Yemen hükümet ile BAE destekli güçler, çocuklar dahil, binlerce Yemenliyi keyfi olarak gözaltına aldı. İddialara göre gözaltına alınanlar cinsel istismara da uğradılar. Gözaltındakilerin büyük bir bölümünün de “kaybedildiği” belirtiliyor. Devlet kontrolü altında olan güney Yemen bölgelerinde İnsan Hakları İzleme Örgütü, dördü çocuk 50’den fazla kişinin keyfi olarak gözaltına alındıktan sonra ortadan kaybolduğunu belgeledi.

Suudi öncülüğündeki Yemen işgal güçleri ülkeyi sadece silahlarla, saldırılarla yıkıma uğratmadı. Getirdikleri ithalat/ihracat yasağı ile zaten zayıf olan Yemen ekonomisini iyice çökerttiler. Dışarıdan petrol getiren tankerlerin ülkeye girişine izin vermediler ya da geciktirdiler. Ülkenin önemli limanlarını kapattılar. Yakıtsızlık yüzünden ülke hastanelerinde tek bir ameliyat yapılamadı örneğin.

Suudi Arabistan, sık sık kendisine yönelik füze saldırılarını bahane ederek Yemen’e tüm giriş, çıkışları durdurdu. Sanaa Havalimanını kapattı. Bu, “ülke dışında acil tedavi görmesi gereken hastaların” yurt dışına gitmesini engelledi.

Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Yemen’de nasıl bir insani krize yol açtığına yüzlerce örnek verilebilir. Ama buna rağmen, harekete geçmeyen, raporu da resmi olarak bağlayıcı olmayan BM, Yemen’de insan hakları ihlali ile savaş suçu işlendiğinin kanıtı olarak “makul gerekçeler”in varlığından söz ediyor.

Dediğim gibi buna da şükür, “makul gerekçe” bulamadık da diyebilirdi.