Anayasal protesto haklarını barışçıl şekilde kullanan yüzlerce öğrenci dövülerek gözaltına alındı, saatlerce ters kelepçeyle polis otobüslerinde tutuldular, kötü muamelenin her türüne maruz kaldılar.

Son 1.5 yılda 14 gazeteci ve bir siyasiye sopalarla darp eden genç yaştaki saldırganlar, ellerini kollarını sallayarak gezdi.

‘Kayyum rektör istemiyoruz’ diyen öğrenciler tutuklanıp hapse atıldı.

Ankara’da 70 yaşındaki gazeteci Orhan Uğuroğlu’na pusu kuranlar 2 saat içinde serbest bırakıldı.

Üniversitelerinde farklı fikirlerin, kimliklerin barış içinde yaşamasını isteyen gençler, Cumhurbaşkanı tarafından şeytanlaştırıldı.

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ı Ankara’da öldüresiye döven genç zorbalar hakkında Emine Erdoğan’ın kocası tek kelime etmedi.

Boğaziçi eylemlerine katılanlar için iktidar ortağı Devlet Bahçeli, “Evlat değil başları ezilmesi gereken zehirli yılanlardır” dedi.

MHP’yi eleştirdiği için gazeteci Ahmet Takan’ı ağır yaralayan ve bir gün bile gözaltında kalmayanlara sadece 2 bin TL para cezası verilip 10 takside bölündü.

Twitter, Bahçeli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun öğrenciler hakkındaki paylaşımlarını ‘nefret söylemi’ içerdiği için kaldırınca iktidar ayağa kalktı.

Selçuk Özdağ’a saldırıyla ilgili soruşturmayı yürüten savcıya, MHP ve Ülkü Ocaklarının Twitter’dan tehdit yağdırmasına ne yargıdan ne de iktidardan ses çıktı.

Boğaziçi eylemine katılan öğrencilerin gözaltında bir saati dolmadan Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, valilikler 8 ayrı örgüt uydurdu.

15 Ocak’ta iki gazeteci ve bir siyasiye eş zamanlı saldırı düzenleyenlerin, Ülkü Ocakları ile bağlantıları tespit edilmesine karşın iddianamede örgüt görmezden gelindi. 1.5 yılda MHP hakkında haber yapan 12 gazeteciye düzenlenen kopya saldırılar da yok sayıldı.

Boğaziçi eylemleri için WhatsApp grubu kuran öğrenciler polislerce evi basılıp gözaltına alındı.

Selçuk Özdağ’ın ağır yaralandığı saldırıda kullanılan aracı saldırganlara veren Ankara Ülkü Ocakları yöneticisi sanık bile yapılmadı.

Şimdi…

Kayyum rektörün rezil yalnızlığına çare için Boğaziçi Üniversitesi’nde açacakları hukuk fakültesinde bu adaletsizliğin, çürümüşlüğün tetikçilerini yetiştirmeyi hedefliyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi’ne açacakları iletişim fakültesinde de özgürlük, demokratik-bilimsel eğitim isteyen öğrencilere, öğretim üyelerine terörist iftirasıyla nasıl haber yazılacağını öğretmek istiyorlar belli ki.

Ancak ne yapsalar nafile…

Açılsa bile Boğaziçi Üniversitesi hukuk fakültesi, orada ibretlik dersler olacak siyasal İslam iktidarında hukukun ayaklar altına alınışı. Tek adam rejiminde iktidarın sopası haline getirilen yargının yarattığı kabus örneklerle anlatılacak.

Anayasa dersinde yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığı, Anayasa’nın askıya alındığı istibdat dönemi işlenecek. Üniversite tarihinde utanç olan kayyum rektörle Anayasa Mahkemesi’ne Yargıtay’da bir dosya kaldırmadan atanan yargıcın benzerliği irdelenecek. AKP-FETÖ ortaklığındaki kumpas davalarla sonrasındaki kumpas yargılamalar ders konuları olacak. İnsana dair tüm değerlerden makam, çıkar uğruna vazgeçenler ile onların karşısında duranları merakla dinleyecek pırıl pırıl, zeki gençler.

Açılsa bile Boğaziçi Üniversitesi iletişim fakültesi, sınıflarında siyasal İslam iktidarındaki baskı ve sansür dönemi incelenecek. Yeni öğrenciler, geçmişte bu kampüstekilere ‘terörist’ diye iftira atan manşetleri, haberleri okuyacak. Gerçeğe, gazetecilik mesleğine ihanet eden tetikçileri, organize kötülük ve yalanın tek sesliliğinde inşa edilen medya düzenini işleyecekler derslerde.

Akademisyenler örneklerle anlatacak;

Cumhurbaşkanı’nın damadı olan Hazine ve Maliye Bakanı’nın istifasını 28 saat haber yapamayanları…

Zamlara ‘Fiyat düzenlemesi’ diyenleri…

Halk sefalet içindeyken ‘markette az alışveriş yapmak için tüyolar’ı manşet yapanları…

Boğaziçi kampüsünün çimlerinde, tarihi binalarında, her köşesinde baskıya, kayyuma, adaletsizliğe boyun eğmeyenlerin gurur veren anıları olacak.

Bugünlerin utancı kendini muktedir zannedenlerin ve piyonlarının peşini hiç bırakmayacak.