Devlet herkesin iş bulmasını sağlayacak önlemleri almayacaksa neden Anayasa’da, devletin sosyal bir hukuk devleti olduğu yazıyor? Madem “her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok”, niye Anayasa’da çalışma hakkı var?

Boşuna mı okuyor bu çocuklar?

AZİZ ÇELİK

Yeni akademik yıl başladı. Milyonlarca üniversite öğrencisi -bu arada 7,7 milyon üniversite öğrencisi var- eğitim-öğretim hayatlarının son düzlüğüne girdi. Bu çocuklar iş bulmak için okuyor, daha iyi iş bulmak için okuyor. Aileler çocuklarını üniversitelere iş bulacakları ümidiyle yolluyor. Sonra bir gün tam üniversiteler açılırken, bu yıl üniversiteyi kazanan çocuklar gelecek hayali kurarken, aileleri “Çocuğum artık üniversitede” diye derin bir nefes alırken “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok” diye bir cümle duyuyorlar. Nasıl yani? Boşuna mı okuyor bu çocuklar?

Üniversiteye yeni başlayanların ilk sorusu, okudukları bölümün iş olanaklarının ne olduğu. Önemli bir bölümü okudukları programa isteyerek, bilinçli bir tercihle değil, açıkta kalmamak için kayıt yaptırıyor. En zoru da bu. Hem öğrenci için hem öğretim üyesi için. Son sınıftakileri ise büyük bir kaygı sarmış durumda. Çok değil, 6 ay sonra ne yapacağım kaygısı.

Sadece bir üniversite diplomasına sahip olmak için herhangi bir bölüme kayıt yaptırmak. Kamu üniversitelerine giremeyip avuç avuç para dökerek burslu veya yarı burslu bir özel üniversiteyi, meslek okulunu bitirmeye çalışmak...

Bir yanda yıllarca o sınav senin bu sınav benim at yarışı gibi hazırlanan çocuklar. Bir yanda eldekini avucundakini özel okullara, kurslara yatıran aileler. Birer test makinesine dönüşen çocuklar. Bir yanda mantar gibi türeyen apartman üniversiteler, yüksekokullar. Yetersiz kadrolarla “mış” gibi yapan üniversiteler. Kampüssüz, yeşil alansız, konferans salonsuz, spor salonsuz, çimensiz adı üniversite olan binalar. Giderek çölleşen, bilimsel özerkliği yok olan ve birer dershaneye dönüşen üniversiteler.

HER DÖRT İŞSİZDEN BİRİ ÜNİVERSİTE MEZUNU

2000’lerin başında 70 civarında olan üniversite sayısı 200’ün üzerine çıktı. Üniversitelere kayıtlı öğrenci sayısı 2002-2003 öğretim yılında 1,9 milyon idi. 2018-2019 öğretim yılında 7,7 milyon. Sadece 400 bine yakın yüksek lisans öğrencisi var, 100 bin de doktora! Peki niçin okuyor bu çocuklar? Yükseköğrenime hücumun nedeni ne?

Nedeni açık. Diploma-iş bağı çoktan kopsa da insanlar eğitimi hâlâ bir sosyal mobilite aracı, iş bulma aracı olarak görüyor. İş bulma şanslarının artması için üniversiteye hücum ediyorlar. 20 yıl önce meslek lisesi mezunu olmak iş bulmak için fazlasıyla yeterli iken bugün sıradan bir iş için bile üniversite mezuniyeti ve yabancı dil şartı aranıyor. Ancak arzı bollaşan metanın değeri düşüyor. Piyasa bu! Arz ve talep kanunu!

Bunca üniversite, şişirilen kontenjanlar, kuş uçmaz kervan geçmez ilçelere kurulan fakülteler, apartman üniversiteler, lise düzeyine inen öğretim kalitesi, iş olanağı olmadığı halde açılan ikinci öğretimler. Sonuç: Her dört işsizden biri üniversite mezunu. 2002 yılında 267 bin olan üniversiteli işsiz sayısı 2019’da 1 milyon 57 bine ulaştı.

ÇALIŞMAK HER YURTTAŞIN TEMEL HAKKI

Her üniversite mezunu iş bulmayacaksa neden bunca artıyor okul sayısı, öğrenci sayısı? Devlet herkesin iş bulmasını sağlayacak önlemleri almayacaksa neden Anayasa’da, devletin sosyal bir hukuk devleti olduğu yazıyor? Madem “her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok”, niye Anayasa’da çalışma hakkı var? Anayasa der ki, “Çalışmak herkesin hakkıdır.” Anayasa der ki, “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” Ve Anayasa der ki, “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” Nokta!

Çalışmak her yurttaşın temel hakkıdır, çalışmak ve iş bulmak her üniversite mezununun hakkıdır. Hem de nitelikli ve insana yaraşır işler. Bu işler kendiliğinden bulunmaz. Devlet iş bulmakla, iş yaratmakla, çalışma hakkını sağlamakla yükümlüdür. Devlet şirket değildir. Devlet şirket yönetir gibi yönetilmez. Devlet işsize iş bulacak, iş yaratacak, işi olamayana yaşamını sürdürecek temel bir vatandaşlık geliri sağlayacak, herkese sosyal güvenlik sağlayacak. Sosyal hukuk devleti bu demektir. Değilse değiştirin Anayasa’yı, kaldırın “sosyal hukuk devleti” ilkesini ve “Devlet devasa bir şirkettir” deyin, olsun bitsin. XIV Louis “Devlet benim” demişti. Neoliberal çağda devlet şirket oluyor.

İş bulamayacaklarsa, gelecek hayali kuramayacaklarsa niye okuyor bu çocuklar? Sadece bu sorunun cevabını bile öğrenseler yeter. Üniversite her şeyden önce düşünmeyi, sorgulamayı, doğru sorular sormayı, şüphe etmeyi, görünenin ardındaki gerçeği öğretmeli. İşte bunun için okuyun çocuklar!

Okuma önerisi: Bu yazının başlığına ilham veren ve okumuş işsizliğini ele alan şu kitabı bilhassa okuyun çocuklar. “Boşuna mı Okuduk?” Türkiye’de Beyaz Yakalı İşsizliği, Aksu Bora, Necmi Erdoğan, Tanıl Bora, İlknur Üstün, İletişim Yayınları, 2017.