Genellikle eğitim yazan birisi olarak eğitim bakanı değişikliği üzerine iki söz etmem beklenir. Bakanın değişmesi eğitim politikasında nicel de olsa bir değişikliğe tekabül etmediği için bence buna lüzum yok. TÜRGEV’in, Ensar’ın, İHH’nın mümessili olarak görevlendirilmiş kişilere fazla anlam yüklemeyelim. Onun yerine CHP Grup Başkanvekilinin Türkiye’de laikliğin tehdit altında olmadığı yönündeki açıklamasını ele alalım.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, geçenlerde Muharrem İnce’nin Edremit’te gerçekleştirdiği laiklik mitingini değerlendirirken laikliği korumak için gerekirse protesto yapılabileceğini, ancak AKP seçmeninin çok çok büyük çoğunluğunun laikliği içselleştirmiş olmasından hareketle herkesin rahat olması gerektiğini söyledi. Konuşmasının bir yerinde de “Devletin laik niteliğiyle örtüşmeyen kimi uygulamalar yok mu, çok var. Türkiye’de laiklikten rahatsız olan insanların oranı belli; Sayın Erdoğan’dan, Meclis Başkanından başlayarak bunu saymak mümkün. Toplumun küçük marjinal bir kesimi devletin laik niteliğinden rahatsız. Ama ben toplumun çok büyük kesiminin laikliği yaşatmakta kararlı olduğunu biliyorum.” dedi.

Laikliği içselleştirmiş toplumun yarısı, laiklikten rahatsız olan marjinallerden(!) birinikendine cumhurbaşkanı, birini meclis başkanı, birini başbakan diğerlerini bakan ve milletvekili yapmış. Fakat laikliğin teminatı partinin meclis yöneticisi size rahat olmanızı söylüyor! Hala rahatsızsanız sorun sizde demektir!

Grup başkan vekili o kadar emin ve iyimser ki “Türkiye’de laikliğin mitingle korunacağı diye bir şey yok!” Ona göre laiklik sorunu yok (laikliği kısa kollu tişörtle gezmek sanırsanız elbette olmaz), laikliğe aykırı kimi uygulamalar var. Onları da “kamuoyuyla paylaşacağız, vatandaşlarımıza gidip anlatacağız; bu uygulamalardan vazgeçmelerini sağlayacağız.” diyor. Mitinge, gösteriye gerek yoksa kanınızı nerde dökeceksiniz be kardeşim, demezler mi adama!

Engin Altay, öğretmen; TBMM Eğitim Komisyonunda partisini temsil etti; eğitim üzerine yazan düşünen biri olarak itibar edeceğim, yararlanabileceğim ne bir konuşması ne de eylemi oldu. Okul Aile Birliklerinin rolünü düzenleyen yasa teklifinin görüşülmesi sırasındaki tutumuna bakarak onun milletvekili olarak ne demokratik eğitim mücadelesine ne de partisine bir katkısı olamayacağını 2004’te anlamıştım. Fakat Kemal Kılıçdaroğlu onda bir cevher görmüş olmalı ki gurup başkan vekili yaptı. Bu yazıya konu olması da bundan, yani temsil ettiği anlayış ve işgal ettiği makamdan.

Engin Altay’ın bu konuşması, AKP’lilerin bile başaramayacğı ölçüde laiklik mücadelesini akamete uğratır nitelitedir. Bilerek yaptığını sanmıyorum; tehlikeli olan da zaten bu. Çünkü zihniyet bulanıklığını gidermek, aykırı fakat bilinçli fikirlerle mücadele etmekten daha zordur. CHP’lilerin işi kolay değil. Çünkü Altay, milletvekili olduğu 2002’den beri vekil odasından başkan vekilliğine giden dışında pek bir yol alamadı. Demek istediğimi anlatabilmem için eğitimin pedagojik amaçlardan uzaklaştırılmasının ilk uygulamalarından olan, 2004’te Okul Aile Birliklerinin rolünü düzenleyen yasa maddesi karşısında AKP ile birlikte hareket ettiğini anımsatmakta yarar var.

"Bağışları kabul etme, sosyal, kültürel etkinlikler ve kampanyalar düzenleyerek maddî katkı sağlama, okulların bünyesinde bulunan kantin, açık alan, salon ve benzeri yerleri ihale mevzuatı çerçevesinde işlettirebilme veya işletebilmeleri gibi hususların okul-aile birliklerince yerine getirilmesi"ni sağlayan yasa, eğitimin özelleştirilmesi yolunda AKP'nin attığı ilk adımdı. Sonucunu biliyorsunuz.

Milli Eğitim Komisyonunun CHP'li üyeleri Mustafa Gazalcı, Muharrem İnce, Cumhur Yaka, Hüseyin Bayındır bu hükümet teklifine şerh düştü. Komisyonun CHP’li diğer üyesi Engin Altay ise parasal ilişkinin aile ile okul arasındaki pedagojik boyuta zarar vereceğini, ayrıca Anayasa'nın 42'nci maddesindeki "eğitim devlet okullarında parasızdır" ifadesine aykırı olduğunu belirten şerh gerekçesini imzalamadı. Bununla da kalmadı; genel kurul görüşmesinde, CHP'li olarak söz alıp AKP'li gibi konuştu. “Okul aile birlikleriyle ilgili olarak gecenin bu saatinde bir konuşma yapmak istemezdim; ancak, bir öğretmen olarak, bir okul yöneticisi olarak şunu belirtmeyi bir görev saydım: Biraz önce evden apar topar geldim. İki yıl eğitim yöneticiliği, onüç yıl da öğretmenlik yapmış bir arkadaşınız olarak bu tasarıyı desteklediğimi belirtmek istiyorum. Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. -Alkışlar-” ( 10.11. 2004) Alkışlar tabi ki AKP grubundan!

Altay, Sekiz yıl sonar, 2012’de dönemin eğitim bakanına “Velilerin eğitim sistemine finansman sağlayıcı bir kesim olarak görülmesi Bakan olarak sizi rahatsız etmemekte midir?” diye sordu! 2004’te, Altay’ın kendilerini açıkta bırakan konuşmasını sorduğumda yasanın çıkmaması için mücadele veren Yakup Kepenek, “Engin o zaman çoook uykusuzdu!” demişti.

Engin Altay o zaman grup kararına aykırı hareket etti. Şimdi, grup başkanvekili olarak gurup kararı alınamayan bir konuda (dokunulmazlıkların kaldırılması, AYM'ye başvuru) grup eğilimine aykırı hareket edecek milletvekillerini tehdit ediyor!

Dediğim gibi bu yazının konusu Engin Altay değil, CHP'nin CHP'li olmayan zihniyetle yönetiliyor olması... Yoksa yanılıyor muyum?