Dünkü yazımızda kimi detaylarını verdiğimiz Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı’nın komisyon görüşmesi dün başladı. Görüşme tutanağını okuduktan sonra edindiğim izlenim, tasarının muhalefetle karşılaşmadan yasallaşacağı yönünde oldu. Komisyon üyelerinin yaklaşımı parti tutumunu yansıtıyorsa taslak mecliste de tartışılmayacak demektir. İktidar tasarısının Meclise gelmeden kabul edilmiş sayıldığını biliyoruz, fakat buna rağmen tartışılması gerekir. Çünkü iktidarı teşhir eden bu tür kritik tartışmalar halka politik kararlara katılacak bilinci kazandırdığı gibi muhalefetin iktidar politikasını anlatabilmesini de sağlar. Ama gördüğüm kadarıyla muhalefetin bir kısmı işin bu yönüyle ilgilenmiyor.

Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı, Diyanete bağlı özerk bir eğitim kurumu oluşturulmasını öngörüyor. MEB ve YÖK’ten bağımsız olduğu gibi bu iki eğitim kurumunun işleviyle donatılmış olması sadece Anayasa’ya aykırı değil, hem laiklik karşıtı hem antidemokratiktir. Ne yazık ki CHP’liler hariç komisyonun tüm üyeleri tasarıda bir sorun görmüyor. Hâlbuki Yıldırım Kaya, yasallaşması halinde tasarıyla oluşacak yapının neye tekabül ettiğini tüm detaylarıyla anlatmış. İYİ Parti ve HDP üyelerinin, Kaya’nın madde madde sıraladığı kaygılarını anlamamış olmasına imkan yok. Ama buna rağmen konuşmasına Atatürk’le başlayan İYİ Parti üyesi Bursa Milletvekili Şenol Sunat’ın bitiş cümlesi “Şimdi, biz burada kanun teklifine baktık. Yani itiraz edeceğimiz bir madde yok.” oluyor! HDP üyesi Kemal Bülbül, süresini yasayla ilgisi olmayan teolojik bir konuşmaya ayırıyor ve “Pozitif ayrımcılık yapın cemeviyle, Alevi hak ve içtihatlarıyla da ilgili bir yasa getirin” diyor.

Tasarının imzacılarından AKP’li üye Hacı Ahmet Özdemir, muhalefet koltuklarının yarısının boş olduğunu görünce dalga geçmeye başlıyor. Profesör Özdemir tasarıdaki “Akademi” kavramına açıklık getirirken “Buradaki akademiden kasıt, bir daha söylüyorum, lütfen dikkatinizi toplayın, buradaki ‘akademi’ kelimesinden kasıt hizmettir.” diyor. Biri de ‘Öyleyse gelin akademiyi hizmetle değiştirelim, kanunun adı ‘Diyanet Hizmet Kanunu’ olsun!” demiyor.

Bir zamanlar Milli Eğitim Akademisi de kurulacaktı. Lafı 2005’te ortaya atıldı, 2009’da yeri tespit edildi. Dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Milli Eğitim Akademisinin Hasanoğlan Köy Enstitüsü yerleşkesinde açılacağını, kanun taslağının hazır olduğunu açıkladı. Milli Eğitim Akademisi, 3797 Sayılı (1992) Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 55. Maddesinde Milli Eğitim Bakanlığının bağlı kuruluşlar arasındaki yerini aldı. Olmayan bağlı kuruluş Milli Eğitim Akademisi (55. Madde), kanunla birlikte 2011’de bir kararname ile mülga oldu. (Milli Eğitim Bakanlığı o tarihten beri KHK ile yönetiliyor!) İktidar, Milli Eğitim Akademisini kanundan çıkarırken Diyanet akademi kursun diye kanunu çıkarıyor. Bunun bile muhalefet üyelerine bir şey anlatıyor olması gerekmez mi?

Bu yazı, dünkü yazının devamı niteliğinde olacak, tasarıyla neyin tasarlandığını anlatacaktım. Komisyon tutanağını okuyunca dağıldım! Kanunlarımızın hangi kalemlerden çıktığını, hangi süreçlerden geçtiğini siz de bilin istedim. Eğer dağılmazsanız size son olarak tasarının sunuş konuşmasını da nakledeyim. “Karlı ve kârlı bir gün. Bu karlı günü inşallah kanunlar ve yasama düzenlemeleri açısından göz bebeği bir kurumumuz olan devletin Diyanet İşleri Başkanlığına kârlı bir gün hâline getirmeyi Cenab -ı Hak hepimize nasip eylesin ve kar gibi ak olan gönüllerin izle yıne kar gibi ak kanunlar çıkarma yı ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine kar gibi ak pak bir şekilde oluşturmayı Cenab-ı Hak cümlemize nasip eylesin.” (AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir).