Evrensel'de yer alan ve ANF'den Ferhat Aslan'ın hazırladığı habere göre, toplumsal olaylara karıştıkları ve taş attıkları gerekçesiyle 2012'de Pozantı Çocuk Cezaevi’ne konulan çocuklara taciz ve tecavüz ettiği ortaya çıkan zanlılar hakkında açılan davada takipsizlik kararı verildi. Tecavüz zanlıları hakkında davacı olan Pozantı mağduru 4 çocuk ise, davalı duruma getirilerek müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor.

Finlandiyalı eğitimci Pasi Sahlberg’in anlattıklarına göre, Finli öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Tüm öğretmenlerin en az birer master derecesi var ve öğretmenlik toplum gözünde en saygıdeğer mesleklerden biri. Ülkede eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından destekleniyor.

Özgecan Aslan cinayetinin üzerinden bir hafta geçmeden, Akhisar Cumhuriyet Mahallesi Su yolu Mezarlığı Mevkii’nde bulunan zeytinlik içindeki barakada yakılmış bir kadın cesedi bulundu. Vücudunun tamamına yakınının yandığı belirtilen kadının ellerinin arkada birleşmiş halde olduğunun görüldüğü, bu nedenle ellerinin arkadan bağlanmış olabileceğinin sanıldığı kaydedildi. Cesedin yanmamış bölümünde tayt parçası bulunduğu, önemli bir delil olan bu parçanın inceleme altına alındığı belirtildi. Türkiye’de son 5 yılda erkekler bin 134 kadını öldürdü.

Geçtiğimiz hafta sonu Norveç’in başkenti Oslo’da yaklaşık bin Müslüman bir sinagogun etrafında barış zinciri oluşturarak “Anti-semitizme hayır, İslamofobi’ye hayır” sloganları attı.

Birleşmiş Milletler’in 2014 İnsani Kalkınma Endeksi’ne göre ülkemizdeki her yüz kişiden sadece 8’i başkalarına güveniyor. Endekste bu orana yakın sonuçların alındığı ülkelerin çoğunda iç savaş var. Türkiye’de yaşayanların devlete güvenme oranı ise yüzde 53.

Böyle haber ve verilerden sürüyle dizmek mümkün. Elbette burada sadece kötü şeyler, “orada” da sadece iyi şeyler olmuyor; ama dünyanın gerçekten ileri olan kısmıyla aramızdaki makas açılıyor. İşte tam da bu yüzden, burada yaşadığımız dehşet verici bazı olaylardan sonra kurulan “aslında burası hep böyleydi” ya da “bu durumun sorumluluğunu bu iktidara yükleyemeyiz” gibi cümleler hakikati görmemize yardımcı olmuyor.

Eğer bilimsel verilere göre dünyanın bizden daha iyi (verimli, mutlu, özgür, zengin) durumda olan bölümü de yerinde saysa, bu argümanlar daha anlamlı olacak. Ama durum pek öyle değil. Periyodik olarak yayınlanan pek çok araştırma ve indeks bunu söylüyor.

Burada kimse mutlu değil. Güç sahibi olanlar da mutlu değil. Gizleyemedikleri bir coşku var evet, ama ülkedeki tuhaf atmosferin onlar da farkında. Problem çözme, diyalog, empati gibi alanlarda yerlerde sürünüyoruz topluca. Vapurda müzik yapmanın yasaklandığı bir dönemde, vahşice bir cinayet karşısında bile ortak bir ses çıkaramadan, daha birkaç ay öncesine kadar bu iktidarın bütün yasalarını onaylayan bir eski cumhurbaşkanının bile yeniden ele alınmasını önerdiği ultra baskıcı bir İç Güvenlik Yasası’nı Meclis’ten geçirmek için bin takla atıldığına şahit olarak, durduğumuz yerde dünyanın bir yerinden başka bir yerine, bir zamanından başka bir zamanına transfer ediliyoruz sanki.

Ama hâlâ umut var. Haftaya buradan devam.