Dünyanın en genç tıp araştırmacısı

ABD’nin Colorado eyaletinde yaşayan 9 yaşındaki Emily Rosa, okulunun bilim fuarı için kendine bir proje fikri arıyordu. Aklına bonibonlarla yapılacak bir çalışmadan daha iyisi gelmemişti, ama orijinal bir şey yapmak istiyordu.

O sırada annesinin izlediği bir video dikkatini çekti. Bir profesör, “Terapötik Dokunuş” (Therapeutic Touch) isimli bir tedaviden bahsediyor, bunun hastaları nasıl iyileştirdiğini uzun uzun anlatıyordu. Videonun sonunda Emily kararını vermişti. Annesine “bu konuda bir deney yapmak istiyorum” dedi.

Terapötik Dokunuş özellikle hemşireler arasında yaygınlaşan bir alternatif tıp yöntemiydi. 1970’lerin başında Dolores Krieger ve Dora Kunz tarafından icat edilmişti. Krieger New York Üniversitesinde hemşirelik profesörüydü. Kunz ise onun akıl hocasıydı, Amerikan Teozofi Derneği’nin başkanıydı, herhangi bir bilimsel eğitimi yoktu.

Krieger ve Kunz “insanlar bir enerji alanıdır” diyorlardı. “Sağlıklı iken bu enerji serbestçe akar ve dengelidir. Hastalık ise enerjinin dengesiz veya düzensiz olması durumudur.” Onlara göre hastalıkları iyileştirmenin yolu, dengesiz enerjiyi bir şekilde dengelemekti: “Sağlıklı bir birey bir hasta insana şifa vermek niyetiyle dokunduğunda, kendisinden hasta kişiye prana akışının aktarılmasının aracı olur. Bu eklenen prana, kişinin hastalığını yenmesine veya kendini daha iyi, daha canlı hissetmesine yardımcı olur.

“Prana”nın ne olduğunu bilmiyorsanız endişelenmeyin, kimse bilmiyor. Bu kelimeyle kastedilen, canlılarda var olduğu farz edilen mistik, ölçülemeyen bir hayat gücü; daha genel bir ifadeyle, ruh. Terapötik Dokunuş’a inananlara göre hastalıklardan kurtulmanın anahtarı bu hayat gücünün yapısını düzeltmektir:

Tüm canlı organizmalar aynı hayat enerjisini paylaşıyor olduğundan ve bu metodun ilkeleri her türlü hayat formuna uygulanabilir olduğundan, evrensel bir uygulama alanına sahiptir. Bu teknikte, insanların kompleks yapıda olan bir enerji alanından ibaret olduğu esasından hareketle, insandaki dengesi bozulmuş enerji alanları saptanır ve tekrar dengeye getirilerek iyileşme süreci hızlandırılır.” [1]

Fen derslerinden böyle bir konu hatırlamayabilirsiniz; suç sizde değil. Fizikte hayat enerjisi diye ayrı bir enerji türü yok. Enerji alanının dengesizliği ve bunun dışarıdan eklenerek dengelenmesi diye bir şey söz konusu değil. Biyolojik süreçler, gayet iyi bildiğimiz kimyasal bağ enerjisi ve ısı enerjisine dayanıyor, bunların dışında ayrı bir manevi enerji farz etmek gerekmiyor. Canlılığın kendine özgü ayrı bir nedeni olduğunu ileri süren vitalizm düşüncesi, deneysel tıbbın geliştiği 19. yüzyılda terk edildi. Terapötik Dokunuş ve benzeri enerji şifacılığı türleri (reiki, biyoenerji, biyorezonans, akupunktur, kiropraktik vs.) ölçülemeyen bir hayat gücünün varlığı farz edilerek oluşturulmuş, mistisizmle el ele giden sözde bilimlerdir. Emily’nin seyrettiği video, Dokunuş’un pazarlandığı birçok kanaldan sadece biriydi.

Emily’nin şansı, bu videoyu şüpheci annesinin rehberliğinde seyretmesiydi. Kendisi de bir hemşire olan Linda Rosa, gerçek dışı varsayımlar üzerine kurulu, ciddi bir bilimsel kanıta sahip olmayan Terapötik Dokunuş uygulamasının meslektaşları arasında yayılmasından endişe duyuyordu. Onun teşvikiyle Emily, bu konunun temellerini test edecek basit ve zarif bir deney tasarladı.

Dokunuş uygulayıcıları, Krieger dahil, hastanın bedeninden çıkan enerji alanını elleriyle uzaktan hissedebildiklerini, “jöle gibi yumuşak”, “şeker gibi ağdalı” olduğunu söylemekteydiler. Emily bu iddiayı test etmeye karar verdi: Denekler bir paravanın arkasında durup iki ellerini bir delikten ileri uzatacaklar, Emily para atarak sağ veya sol eli seçecek ve kendi elini deneğin seçilen elinin 8-10 santim üzerinde tutacaktı. Denek Emily’nin elinin enerji alanını hissederek hangi tarafta olduğunu bilmeye çalışacaktı.

Emily, yaşadığı bölgede deneye katılmayı kabul eden Terapötik Dokunuş uygulayıcısı 15 kişiyi tek tek evlerinde ve ofislerinde ziyaret etti. Şartların uygun olduğunu teyit ettirdikten sonra her denekte on deneme yaptı. Denekler, iddialarına göre %100’e yakın başarı sağlamayı bekliyorlardı. Gel gör ki başarı oranları sadece %47’de kaldı. Başka bir deyişle, kafadan atmakla beklenen başarının ötesine geçemediler.

dunyanin-en-genc-tip-arastirmacisi-743817-1.

Benzer bir deneyi daha önce ünlü gözbağcı James Randi de yapmaya niyetlenmişti. Herhangi bir paranormal yetenek gösterebilene vaat ettiği bir milyon dolarlık ödül için Terapötik Dokunuş uygulayıcılarına da açık davet göndermişti, ama bu davete icabet eden olmamıştı (bir kişi hariç, o da başarısız olduktan sonra suçu “negatif titreşimler”e atmıştı). Randi’den gözü korkan Dokunuşçular, 9 yaşında bir kız çocuğunun karşısında gardlarını indirmişlerdi.

Emily’nin 1996 yılında yaptığı çalışma, 1997 yılında bir bilimsel TV programı için kameralar önünde tekrarlandı. 13 Dokunuşçunun katıldığı bu ikinci çalışmada da başarı %41’de kaldı.

Emily’nin fen projesi kabına sığmaz bir hale gelmişti. Tıp doktoru ve Quackwatch sitesi kurucusu Stephen Barrett, Emily’yi ve ebeveynlerini çalışmalarını bilimsel bir yayına çevirmeye teşvik etti. Dördünün yazdığı makale 1998’de dünyanın en saygın tıp dergilerinden Journal of American Medical Association’da yayınlandı. Makalenin soğukkanlı ama vurucu bir kapanışı vardı:

Bildiğimiz kadarıyla, yeterli sayıda denek kullanan, nesnel ve nicel başka bir çalışma yayınlanmış değil ve iyi tasarlanmış çalışmalarla Terapötik Dokunuş’un sağlığa herhangi bir yararı olduğu gösterilemedi. Bu bilgilere ve deneysel bulgularımıza dayanarak söyleyebiliriz ki Terapötik Dokunuş iddiaları sağlam bir zemine oturmuyor ve sağlık çalışanları tarafından kullanılmasını haklı gösterecek bir sebep yok.” [2]

Dokunuş uygulayıcıları, başta Krieger, bu yayına şiddetle tepki gösterdiler, ama itirazlarının bahaneden öteye giden bir tarafı yoktu. Emily’nin çocuk olması, enerji alanının farklı olması gibi itirazları oldu, oysa deneklere deneyden önce Emily’nin enerjisini “hissetme” şansı da verilmişti. Kaldı ki Dokunuşçuların verebileceği en iyi cevap, başka bir kontrollü körleme deneyle iddialarını ispatlamak olurdu. Bildiğim kadarıyla bugüne kadar böyle bir çalışma yapılmadı. Çok yazık, çünkü bildiğimiz her şeyi tersyüz edeceği için bilimde bir devrim yaratabilirdi.

Böylece Emily Rosa, dünyada hakemli bir tıp dergisinde yayın yapmış en genç insan unvanını kazandı. Sadece 11 yaşındaydı.

[1] https://therapeutictouch.org/int-contacts/tt-turkey/

[2] https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9533499/