Devletin valisi, devletin sendikası, devletin askeri/polisi, devletin medyası İsmail Devrim’in intiharını “psikolojik nedenler”e bağladı. Raporu devletin sendikası yazdı; devletin sendikasının başkanı, intiharın “Velinin trafik kazası geçirip, psikolojik sorunlar yaşamasından kaynaklı bunalım sonucu olmuş bir hadise” olduğunu açıkladı. Devletin askeri/polisi ile devletin medyası bu teşhis üzerinden tedaviye başladı. Polis, olayı haber yapan gazeteci Ergün Demir’in peşine düştü.

Eğer Akit yazarı Mehtap Yılmaz değilseniz, okuduğunuzda mutlaka yüzünüzü kızartmış olan şu cümleleri devletin medyasında okuduk. “Babam, Adnan Menderes’ten nefret ettiği halde, suçu Adnan Menderes’e yükleyip intihar etmedi. İzmit’te adamın biri liseye giden oğluna okul pantalonu alamadığı için kendini asmış” (Engin Ardıç), “Affedersiniz, oğluna bir pantolon alamamanın derdine düşen bir baba, o oğlu ile birlikte bir maça gider mi?” (Ali Karahasanoğlu).

Her biri, toplamı devlet demek olan bir tüzel kişiliği temsil eden zevat, psikolojiyi delilik anlamında kullanıyor. Onlara göre İsmail Devrim kişisel bir buhran yaşadı ve ölümünden kendisi sorumlu! Bütün mesele intiharın sosyolojik boyutunu gizlemek. Çünkü sosyolojik olan toplumsaldır. Psikolojik vakıanın sebebi de tedavisi de kişiye havale edilir; hastalık sosyolojikse sebebi devlettir ve çareyi de o bulmak zorundadır. Telaşın sebebi bu...

Borcunu ödeyemeyen Ramazan Kavalcı’nın Çanakkale’den gelen intihar haberi de gösteriyor ki psikolojinin (tekilin) toplamı sosyoloji (çoğul) ediyor. Hastalık(!) sosyolojiye bulaşınca virüs etkisini yitiriyor, bireyler direnç kazanıyor ve intihar azalıyor. Mesela İsmail’le aynı sorunu yaşayan Mersin’den Türkan Eser, zorunlu kılınan formayı almayınca çocuğunu üzerinde “Boyun Eğme” yazılı tişörtle okula gönderdi. Türkan Eser’in cezayı devlete kesen “Eğer zorunluysa formayı okul dağıtmalı” yanıtı, psikolojideki değişimin sosyolojik değişimin gebelik hali olduğunu gösterdi. Devlet temsilcilerinin psikolojideki değişime viral beyin hastalığı muamelesi yapıp psikolojinin düşünceyle, düşünceyi etkileyen dışsal sorunlarla ilgisini kuranlara saldırmalarının sebebidir bu...

İsmaillerin, Ramazanların intiharı; Bursa’daki kadının kaynanasını, Tuzla’da annenin kızını döverek öfkesini yatıştırması; sevgilinin sevgilisini bıçaklaması, erkeğin karısını kurşuna dizmesi islamcıları tınlatmıyor. Aksine, altından kalkamayıp kendisine ve yakın çevresine zarar veren mağdurları, suçlusu oldukları sorunun müsebbibi tarafından üstlenilmiş sayıp rahatlıyorlar. Bakalım “Boyun Eğme”yen Türkan Eser onları uyarabilecek mi?