Eğitim fuarları

İngiltere’nin 2017 eğitim ihracatı, Türkiye’nin 2017 toplam ihracat hedefi olan 157 milyar doların biraz altında kaldı. İngilizler geçen yıl eğitimden 122 milyar dolar kazanmış!

İngilizler, eğitimi Almanlara, Amerikalılara, Fransızlara, Japonlara, Finlilere, Norveçlilere satmıyor. Onların müşterisi, genellikle iç talebi karşılayamayan gelişmekte olan ülkeler. Haliyle İngilizlerin en önemli müşterilerinden biri de biziz! Üretemediğimiz malı, dışarıdan temin ettiğimiz gibi eğitimi üretici ülkelerden satın alıyoruz. Türkiye’de eğitim dibe vurdukça eğitim ihracatçısı (alınan malın -eğitimin- alıcıyla birlikte alındığı yerde kalmasına ihracat demek ne kadar doğru olur bilmem ki!) ülkeler, özellikle İngilizler ve Amerikalılar kazanıyor.

Eğitimin toplumun beklentisine karşılık verememesi eğitim pazarlayan ülkelerin gözünü Türkiye’ye dikmesine yol açıyor. Nitekim bu konuda fuarlar, eğitim günleri, özel okullarda seminer ve toplantılar peş peşe düzenleniyor. Şu ara devam eden bir Yurtdışı Eğitim Fuarı Ankara, İzmir, İstanbul, Eskişehir gibi üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu kentlerde o kentin en lüks otellerinde kariyer satacağı öğrencileri bekliyor. Fuarda İngiltere, Amerika, Fransa, İsviçre, İrlanda, Kanada, İspanya, Rusya, Malta, Avustralya, İsviçre, Polonya, Almanya, İsveç okulları pazarlanıyor. Pazarlanan okul türleri ise lise ve üniversite; dil kursları da var. Ortaokul, ilkokul ve anasınıfı henüz tezgahta yok, sanırım bu gidişle aileyi de içine alan alt sınıflara yönelik eğitim önümüzdeki yıllarda satışa çıkacak.

Türkiye nerede derseniz, Türkiyeli öğrenciler müşteri! Fuar tanıtımı yapan yazıda bir araştırma bilgisi olarak Türkiye’deki ailelerin yüzde 83’ünün çocuğuna yurtdışında eğitim aldırmak istediği belirtiliyor. Beni hayrete düşüren geri kalan yüzde 17’nin yurtdışı seçeneğini neden düşünmediği oldu!

Türkiye kamu hizmeti olarak gördüğü için eğitimi parayla satmaktan yana değil! Afrika ve Türki Cumhuriyetlerden gelen öğrencileri ise müşteri olarak görmüyor; sömürge döneminden kalma akılla onlar üzerinden stratejik hesaplar yapıyor! Bu hesaptan hareketle ihtiyacı olan ülkelere eğitim yardımında bulunmak için bir vakıf bile kurdu Türkiye! Maarif Vakfı’mıza ait okullarda yetişen Çad ve Gineli çocuklar bir süre sonra ülke yönetiminde söz sahibi olup, yüzde bir olan ihracat hacmimizi Çin’in üzerine (yüzde 45) çıkaracak! Sabır her şeye kadirdir derler ama artık öyle bir dünya yok, olmayacak da…

Eğitim fuarında vizesiz giremediğiniz ülkelerin okulları kariyer garantili satılıyor. Bu nasıl oluyor derseniz, buna kimsenin aklının erdiğini sanmam. Sonunda size bir iş göstermiyorlar ama okuldan mezun olursanız işiniz hazır der gibi bir dil kullanılıyor. Tanıtım kataloglarının büyük puntolu sloganı, Türkiye’nin bir türlü öğretmeyi beceremediği yabancı dille ilgili. Müşteriler İngilizceyi anadili gibi öğrendiklerinde akranlarından bir hatta birkaç adım önde olacağını düşünüyor. Sanırım yurtdışı eğitimin aileler için en cazip yanı bu ülkenin dışında kendisine bir yaşam alanı arayışı.

Asıl soru şu: Kültürel, özgün ve kamusal bir faaliyetin adı olan eğitimle, satıcı ile alıcıyı bir araya getiren ticari organizasyon olan fuar nasıl oluyor da bir araya gelebiliyor.

Ticaretle eğitimin birlikte düşünülemeyeceğini yeterince tartıştık. Yine de piyasanın, ticari değeri olmayan ve yönetici sınıfı denetlemede bireyi güçlendiren ahlaka eğitimde yer vermeyeceğini; kişinin maliyetini karşılayarak aldığı eğitimi yurtsever duygularla halkının hizmetine sunmayacağını bir kez daha anımsatmak isterim. Kötü olan, buna rağmen piyasanın eğitime verdiği zararın tartışılamıyor olması. Çünkü devletin sunduğu eğitim o kadar berbat ki insanlara alternatif olarak bir devlet okulu gösteremiyorsun. Devlette bulamadığını pazar yerinde arayana ne diyebiliriz ki; ‘birlik olup eğitimi yeniden kuralım’dan başka...