Egemen ideolojiye biat etmemişseniz her türlü baskıya maruz kalmanız mümkün; ölüm dahil… Devletin meşruiyet üreterek belli bir disiplin dahilinde uyguladığı baskıyı, aynı ideolojinin tedhişçisi aleni bir şekilde ugular. İdeolojik birliktelikleri doğal olarak onları aynı hedefe odaklar; bu kaçınılmazdır. Somut örnek, baskıcı politikasından ötrü hükümeti uyarmak üzere Ankara’da toplanan protestocuları katledenle, kimi açıktan kimi örtük dil ve davranışla oh olsun diyen iktidar ve yandaşları arasındaki dil birliğinde görüldü.

Suruç dahil son Atatürk Havalimanı katliamına gelene dek on patlamanın günler ve hatta aylar öncesinden bilindiği halde engellen(e)memesini eylem birliğinin sonucu olarak görenleri anlamak gerek. Ölenler arasında kazara İŞİD’in sempatisini kazanmaya çalıştığı kesimden insanlar da vardı ama hedef kitle her ikisinin de ilk fırsatta itlaf etmeyi aklından geçirdiği seküler yaşam tarzını benimseyenlerdi.

16 yaşındaki çoçuğu devlet güçleri tarafından öldürülmüş anneyi (Berkin Elvan’ın annesi) yuhalatan; Alevi, Kürt, Ermeni, Çingene velhasılı İslam’ın bilmem hangi mezhebinin hangi tarikatının hangi dergâhının yorumuna denk düşmeyen her inanç ve topluluğu terbiye edilmesi gereken aşağılık varlıklar olarak gören zihniyetle aynı kesimleri hedef alan katil sürüsü arasında belki cins farkı olabilir ama türleri farklı olamaz.Daha özel örnekler; İçişleri Bakanlığı, Marksist-Leninist ve de ateist olduğu için kamu hizmeti sunamayacağına karar verdiği öğretmen Serdar Sandal’ın çalıştığı belediyeden atılmasını istedi. Eğitim Bakanlığı, iftara katılmayan öğretmenlere soruşturma açtı. Maliye Bakanlığı, alkol satışı yapan esnafa ceza kesiyor… Devleti oluşturan bu üç ana unsuru biat etmekte direnen vatandaşına karşı harekete geçiren nedenle IŞİD’in ve bilimum İslamcıların imha gerekçesi arasında bir fark yok. Sonuçta hepisi Allahın askeri; fark, aynı orduda birinin muharebe, diğerinin lojistik bölüğü olması kadardır.

Öyleyse, AKP’nin ideolojik bir dönüşüm geçirmeden (ki bu mümkün değil) stratejik hamlelerini değişimin habercisi olarak okumak yanlış olur. Bu noktada lafı AKP’nin Ortadoğu’da yeni yol haritası çizmek üzere olduğunu ancak inandırıcı bulmayın biçiminde okunabilecek BirGün’ün dünkü manşetine getirmek istiyorum:

Doğu Eroğlu ile Yaşar Aydın’ın dünkü BirGün’e manşet olan detaylı haber analizi, Erdoğan’ın Ortadoğu politikasını revize edebileceği varsayımına dayanıyordu. “Onlar AKP’nin eski kardeşleri” manşetindeki “eski”, bir yandan yeni bir döneme olan inancı ifade ederken AKP’nin İslamcı örgütlerle arasına mesafe koymasının imkânsızlığını da ima ediyordu. Erdoğan’ın “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir yardım götürmek için günün başbakanına mı sordunuz” diyerek İHH’yı azarlaması, İsrail anlaşmasında Hamas’ı bir kenara koyması, Suriye’de Putin’le karşılaşmamaya özen gösterecek olması birlikte ele alındığında Ortadoğu’da politika değişikliğine gidileceği sonucunu çıkarabilirsiniz.

Fakat karşınızdaki kişinin kendini zikzaklarla ören, üreten biri olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Erdoğan piyonu fil, gerektiğinde file at hamlesi yaptıran satranç bilmeyen fakat eleman yokluğundan karşısındakinin oynuyormuş gibi davranmak zorunda olduğu biri. Bu bakımdan oyunun kurallarını kavradığı ve ona göre davranacağı sanısına kapılmaya gerek yok.