Aklının yerinde olmadığı konusunda şu sıralar yaygın tartışmaların yapıldığı ABD Başkanı Donald Trump’ın berbat bir ırkçı olduğu iyice ortaya çıktı, biliyorsunuz. Ağzının ayarı olmadığı, daha doğrusu zihninin ağzını yönlendirdiği biliniyor Trump’ın. Yani gaf yapan değil, ne söylüyorsa inanarak söyleyen biri ABD’nin sevimsiz Başkanı.

En son Afrika, El Salvador, Haiti gibi ülkelerden “bok çukuru” diye söz etti, duymuşsunuzdur. Ağır bir hakaret tabii. Söyleyen çok değerli biri olmamasına rağmen, hak etmediği bir ağırlığı olduğu için elbette etkisi oluyor ettiği kelamlarının. “Boş verip” geçilecek biri değil.

Onu kat kat geçmiş olmasına rağmen eski Başkan George W. Bush’la ortak yanları var Trump’ın. Bush da, yıllar önce Rusya’da düzenlenen bir G8 toplantısında “kankası” eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’le konuşurken açık olduğunu unuttuğu mikrofondan, “Ortadoğu’daki krizi çözmenin anahtarı, Hizbullah ve Suriye’nin bu boku yemeye son vermeleridir” gibi laflar sarf etmişti. Yani o da “bok” sözcüğünü kullanmayı severdi.

O zaman da yazmıştım. Yine yazayım; “dışkı” dışkı öyle çok da fena bir sözcük/madde sayılmaz. Başta bizimki olmak üzere edebiyatta o kadar sık kullanılan bir kelimedir ki, bu kadar “edebi” bir malzeme oluşu hayret uyandırır. Abdülhamid dönemi politikacılarından şair Rıza Paşa’nın, Neyzen Tevfik’in, Şair Eşref’in dışkı konulu kimi şiirleri vardır ki, burada alıntılayamam. Ama siz lütfen bulup okuyun. Böylelikle dışkının, edebiyatta bile kullanılan bir kavramken, Bush’un, Trump’ın uğursuz ağızlarına düşmek gibi bir talihsizliği olduğunu anlamanız kolaylaşır.

Mozart’ın bile yakınlarına yazdığı mektupta sık sık adını geçirdiği bir madde olarak dışkı, -güçlerine gitmesin ama- Bush’dan da Trump’dan da çok daha yararlı bir maddedir insanlık için. Bunu keşke benden değil de Almanlardan duysalar Bush’la Trump. Çünkü Alman kimyagerleri 1.Dünya Savaşı’nın kıtlık koşullarında insan dışkısındaki hazmedilmemiş gıdaları ayırarak bir tür peksimet yaptılar. İnsan onuruna elbette aykırı bir çabadır bu ama sonuçta açlıktan ölmek yerine malzemesi dışkı olan bir peksimeti yiyebilmiştir askerler. Ben açlıktan Bush’u ya da Trump’ı yiyecek bir aç asker olabileceğine inanmıyorum. Bir zamanlar tabakhaneler için köpek dışkısının çok önemli bir yardımcı madde olduğunu duymuştum. Kedi dışkısından yapılmış kahve bile vardır derler.(Kahvenin tarihini okumanızı öneririm).

Bush’un/Trump’ın dışkıyı bir değersizleştirme ölçüsü olarak kullanması aslında kendi tarihlerine de bir saygısızlıktır ki bunu, iyi birer “Amerikan milliyetçisi” olarak onlardan beklemezdim. İkinci Dünya Savaşı’nda Guadalcanal Adası’ndaki Japon askerlerinin sayısının ne kadar olduğunu belirlemek için ABD’liler, adadaki günlük dışkı miktarını hesaplamışlar, buldukları sayının çok üstünde asker yollayarak adayı ele geçirmişlerdi. Amerikan tarihinin en şanlı(!) sayfalarından birinin yazılmasına yardımcı olan dışkıyı, uluorta kullanan Bush’la Trump kendi tarihlerine de hesap vermek zorunda kalacaktır korkarım.

Bush’u da Trump’ı da yeni tanımış sayılırız. Bu süre içerisinde insanlığa yararlı bir faaliyetlerine de rastlamış değiliz. Oysa dışkının 1333 yılından beri -herkese göre değişen biçimlerde – “faydalı” bir malzeme olduğuna tarih tanıktır. Mide bulandırıcı olduğunu bilerek şu örneği aktarayım: Fransa sınırları içindeki Alsas bölgesinde bulunan bir kaleyi, dönemin emperyalist güçlerine bağlı ittifak ordusu kuşatmıştır. Kale öyle bir direniş göstermektedir ki müttefik güçlerin aklına bir çözüm olarak içine dışkı doldurulmuş fıçıları mancınıkla kaleye atmak gelir. Kaleyi pislik içinde bırakan bu iğrenç taarruz “silahı”nın dayanılmaz kokusu kaledekileri teslim olmaya zorlar. Herhangi bir zaman diliminde, herhangi bir yerde oluşabilecek her emperyalist ittifakın hem fiziki hem de manevi anlamda kendisine karşı olan mağdurlara “bok” atması o günden bu yana süregelen bir davranıştır. Bok atmak kendini güçlü sananın yüz yıllardır değişmeyen tek faaliyetidir.

Yakıt malzemesi olarak kullanılan keçi, koyun dışkısının bile yoksul insan yaşamını kolaylaştıran tarafı unutularak, Bush ya da Trump gibi berbat tipler tarafından bir “değersizleştirme”, “küçümseme” ifadesi olarak kullanılmasına itiraz ediyorum.

Trump’ın “bok çukuru” diye küçümsediği ülke vatandaşlarına yönelik hakareti ırkçılık hastalığıyla malul olan “aklından” kaynaklanıyor elbette. Trump, burnunun büyüklüğüyle önünü göremeyip bir gün işlenmemiş, dolayısıyla yararlı hale getirilememiş bir “bok çukuruna” düşebilir” pek ala.

Hadi inşallah.