Sanat dünyamızda iz bırakan sanatçıların kaleminden çıkan anı kitapları ve sanatçılarla yapılmış nehir söyleşiler yalnızca geçmişe ışık tutmakla kalmıyor, genç kuşaklara deneyim, bilinç aktarma gibi önemli bir işlev üstleniyor.

Geleceği yazanlar
Fotoğraf: BirGün

Nice ustayı yitirdik son yıllarda. Hepsi de sanatın farklı alanlarında öncü işlere imza atmış insanlardı. Anılarını yazmış olanlar da vardı aralarında, özel yaşamını kimselerle paylaşmayanlar da... Kim bilir, belki zaman bulamamışlardı anılarını yazmaya, ya da hep ertelemişlerdi. Onların yaşamları üstüne yazma görevi dostlarına düşüyor artık.


Kimi yazarımız yaşam deneyimlerini roman formuna dökerek aktarmayı seçmişti. Vedat Türkali’nin “Yeşilçam Dedikleri Türkiye”, “Bitti Bitti Bitmedi” romanları, Erdal Öz’ün “Gülünün Solduğu Akşam”ı, Halikarnas Balıkçısı’nın “Mavi Sürgün”ü, Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ü, Yılmaz Güney’in “Selimiye Üçlemesi” ilk akla gelenler… Günümüzün usta yazar-senarist-oyuncu-yönetmeni Ercan Kesal’ın “Peri Gazozu”, “Cin Aynası” kitapları da kendi yaşamından damıtılmış öyküler içerir. Doğrudan anı kitapları yazan büyük yazarlardan yalnızca birkaçını sayalım: Orhan Kemal’in “Nâzım Hikmet’le Üçbuçuk Yıl”, Memet Fuat’ın “Gölgede Kalan Yıllar”, Aziz Nesin’in “Bir Sürgünün Anıları”, “Yetmiş Yaşım Merhaba”, Muzaffer Buyrukçu’nun “Arkadaş Anılarında Orhan Kemal”, Orhan Pamuk’un “İstanbul Hatıralar ve Şehir”, Salah Birsel’in “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu”, Erhan Bener’in “Bürokratlar”, Mina Urgan’ın “Bir Dinozorun Anıları”, Melek Ulagay - Oya Baydar’ın “Bir Dönem İki Kadın: Birbirimizin Aynasında”…

Filiz Ali’nin babasına ilişkin anılarını aktardığı “Filiz Hiç Üzülmesin”, “Yok Bi’şey, Acımadı ki…” kitaplarını, Arif Keskiner’in “Yaşar Kemal’li Anılar”ını nasıl unuturum… Yazarların yanı sıra, siyasetçilerin, diplomatların, araştırmacıların, gazetecilerin yazdığı kitaplar da yakın tarihimize ışık tutan değerli birer belge niteliğindedir. Kimi zaman bu işlevlerinin ötesinde gerçek bir edebiyat tadı içerir bu kitaplar. Yazarlarımızın tuttukları günlükler de anı edebiyatımız içinde çok özel bir yere sahiptir. Ne demişti Refik Durbaş: “Edebiyat Anılarda Yaşar”.

Bazı yazarların dostları ile mektuplaşmaları kitaplaşmıştır. Ölümlerinden sonra insanların özel yaşamlarının kamuya açılmasının etik olup olmadığı tartışmaya açık olsa da, sanat tarihimiz açısından değerleri tartışılmazdır. Sabahattin Ali’nin karısına ve kızına yazdığı mektuplardan oluşan “Canım Aliyem, Ruhum Filiz”, Cemal Süreya’nın eşine yazdığı mektupların toplandığı “On Üç Günün Mektupları”nı okuyup da etkilenmemek mümkün mü? Ahmet Hamdi Tanpınar’ın edebiyatçı dostlarına yazdığı mektuplar Zeynep Kermen tarafından, Orhan Veli’nin Nahit Hanım’a yazdığı mektuplar Haluk Kalafat tarafından kitaplaştırıldı. Hıfzı Topuz’un “Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday”ı büyük şairi anlatan en güzel kitaplardan biridir.

SANATÇI PORTRELERİ

Bazen bir yazarın yaşamı başka bir yazara konu olur. Sanat ve kültür insanlarının yaşamlarını romanlaştıran Osman Balcıgil’in “Bir Sabahattin Ali Romanı Yeşil Mürekkep”inde olduğu gibi. Elbette gerçeklere ters düşmeksizin yaratılmış kurmaca bir yapıttır bu. Sinema dünyasının çokça yaptığı gibi… Ama, elbette yazarın kendi sözcüklerinin tadını veremez. Bu yüzden, sanatçılarımızla yapılan ve yaşarlarken yayımlanan nehir söyleşilerinin değeri tartışılmaz. Hıfzı Topuz’la Öner Ciravoğlu’nun yaptığı nehir söyleşi, “Ardından Yıllar Geçti”, Aydın Engin’in “Tan Oral kitabı - Kitabın Adı Budur” ilk anda aklıma gelenler…

Sanatçı portreleri, sanata hevesli gençlere tanımadıkları dünyaların kapılarını aralayabilir. Yahya Kemal’den Yusuf Ziya Ortaç’a, Onat Kutlar’dan Zeynep Oral’a nice yazarımızın kaleme aldığı sanatçı portreleri sanatseverler için hazine değerindedir. Sanatçılarımız üstüne yazılan kitapların sayısında bir artış var son yıllarda. Sinemada da benzer bir eğilim var, sanatçı biyografileri ve belgesellerinin çoğalması sevindirici. Ama, ne yazık ki sanatçılar arasında yaşam serüvenlerini kağıda dökenlerin sayısı fazla değil.

DORSAYLARDAN ANILAR

Bu alanda çok sayıda kitaba imza atan Atilla Dorsay’ın sinema kültürümüze katkıları unutulmaz. Sanırım 60 olmuştur kitaplarının sayısı. Bazıları, sinema tarihimizin önemli filmlerine ilişkin değerlendirmelerine ayrılmıştır, kimi de kişisel yaşamının önemli anlarına, dostlarına… Hepsini saymam mümkün değil, “O Güzel Atlara Binip Gittiler”, “Hayatımızı Aydınlatan Muhteşem Kadın Dostlarım”, “Düşen Yapraklar Geçen Yıllar”, “Bir Ömürden Seçilmiş Tablolar” gibi kitaplarına bir yenisi eklendi yakınlarda: “Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar” (Bir başka yazıda bu polemiklerden söz etmeliyim mutlaka). Bu kitaplar, ilerde sinema tarihimiz üzerine araştırma yapacaklar için birer hazine değerinde. Hangisini elinize alsanız bir gecede bitirirsiniz; öylesine sürükleyici, sıcak bir dille yazılmışlardır.

Atilla’nın vefakâr eşi -geçenlerde açtığı fotoğraf sergisi övgülerle karşılanan- Leman Dorsay’ın kitabı “Bu da Benim Hayatım” da, sinemaseverlerin okuması gereken bir anı kitabı. Atilla’yı kırk yıllık eşinden daha iyi kim anlatabilir ki? Leman, çocukluk ve Moda’daki gençlik yıllarından başlayarak kendi yaşamının dönüm noktalarını, Atilla ile turist rehberliği dönemindeki tanışmalarını, aşklarını, kavgalarını, yurtdışı gezilerini, festivalleri başarılı bir gözlem gücü ile anlatıyor.

Yılmaz Güney ve Türkan Şoray üstüne kitaplarını anmadan geçemeyeceğimiz Atilla Dorsay’ın yanı sıra, Burçak Evren, Agâh Özgüç, Rıza Kıraç, Rıza Oylum, Alican Sekmeç gibi başka yazar dostlar da yönetmen ve oyuncularımızın biyografilerini kitaplaştırdı. Sinemacılar arasında Fikret Hakan’dan Tarık Akan’a, Muhsin Ertuğrul’dan Zülfü Livaneli’ye, Metin Erksan’dan Caner Alper’e, Onat Kutlar’dan Hülya Uçansu’ya anılarını kağıda dökenler oldu. Lütfi Akad’ın “Işıkla Karanlık Arasında”, Türker İnanoğlu’nun “Acısıyla Tatlısıyla Yeşilçam Anıları”, Giovanni Scognamillo’nun “Bir Levantenin Beyoğlu Anıları”, Fatoş Güney’in “Camları Kırın Kuşlar Kurtulsun”u bu türün en önemli örnekleri arasında. Yılmaz Güney’i Dorsay da yazdı, Agâh Özgüç de, Nihat Behram da, Tahir Yüksel de. Yüksel’in yeni kitabı “Endişesiz Bir Ülke, Endişesiz Bir Dünya İçin…” geçen ay, Küçükçekmece Belediyesi’nce yayınlandı. Yılmaz’ı kendi sözcükleriyle ve dostlarının anlatımıyla tanıtan, titizlikle hazırlanmış, özenli bir baskıyla yayınlanmış bir kitap.

Tiyatro alanında anılarını yazanlar da tiyatro tarihimizin karanlıkta kalmış sayfalarını aydınlatıyor. “Sürçü Lisan Ettikse” ile Haldun Dormen, “Kıldan İnce Kılıçtan Keskince” ile Gülriz Sururi, “Bir Avuç Alkış”la Mücap Ofluoğlu ve elbette “Kalemimin Sapını Gülle Donattım”la Ferhan Şensoy… Kuşkusuz başkaları da var, ama hepsinden söz etmeye kalksam sayfamızın sınırları yetmez. Ama, Zeynep Miraç Taner’in Metin Akpınar’la yaptığı “İyi ki Yapmışım” kitabına, Selçuk Metin’in Leyla Gencer, Yıldız Kenter, Genco Erkal, Haldun Dormen ve Metin Akpınar belgesellerine değinmeden geçemem.

YAŞARKEN HAKKINI VERMEK

Sözü döndürüp dolaştırıp tiyatroya getirmem boşuna değil. Tiyatromuzun gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerinden biri olan Yücel Erten’in 60’ıncı sanat yılını kutladık hafta içinde. İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda onunla birlikte çalışma şansına kavuşan dostları, sürpriz bir gece hazırlamışlardı sevgili Yücel için, İzmir’in o güzel sanat mekânı Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde. İstanbul’dan, Ankara’dan kalkıp gelen tiyatrocu dostlarla birlikte bu geceyi yaşamaktan ne denli mutlu olduğu sevgili Yücel’in gözlerinden okunuyordu. Kimler yoktu ki sahnede, konuşmaları ve performanslarıyla Özge ve Selçuk Borak, Çiğdem Erken, Selva ve Turgay Erdener, Güvenç Dağüstün ve Burçin Büke, İbrahim Yazıcı, Orhan Alkaya, Hatice Aslan, Ahmet Mümtaz Taylan, Hakan Meriçliler, Beyazıt Gülercan, Hüseyin Avni Danyal, Tomris Çetinel, Zafer Algöz…

Sanatçı dostu ve İzmir Şehir Tiyatroları’nı yoktan var eden Belediye Başkanı Tunç Soyer, Yücel Erten’e bir tablo hediye etti o gece. İzmirli karikatür sanatçısı, tasarımcı Ömer Çam’ın çizgileriyle bir Yücel Erten tablosu… Bu sürpriz kutlamayı düşünen ve çok kısa sürede hayata geçiren Eren Aysan’a, onunla birlikte bu gecenin eksiksiz düzenlenmesi için çalışan Zeynep Altıok Akatlı’ya, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ve Şehir Tiyatroları’nın olağanüstü oyuncuları ile tüm kadrosuna ne kadar teşekkür etsek az.

Tiyatro anılarının iki cildi yayınlandı Yücel Erten’in; “Akıntıya Karşı” ve “Yelkenler Fora”. Yücel, gecede yaptığı konuşmada “Üçüncü cildi yazamıyorum, çünkü şu sıralar İzmir Şehir Tiyatroları’nın geleceğini yazmakla meşgulüm” diyordu. Geçmişi yazmak çok önemli; Yücel’in kitapları Türkiye tiyatro tarihinin nice sayfasını aydınlatırken, geleceğin sanatçılarına yol gösteriyor. Elbette, üçüncü cildi de tamamlayacak Yücel Erten; bu güne dek nice kitap yazdı, o yoğun kariyeri boyunca. Dilimize kazandırdığı oyunlar, tiyatronun özerkleşme mücadelesinin alfabesi olan kitapları unutulmaz. Ama şu sıralar yaptığı iş hepsinden önemli; İzmir Şehir Tiyatroları’nda yıllardır rüyasını kurduğumuz bir tiyatro modelini hayata geçiriyor, yani geleceği yazıyor… Elleri dert görmesin.