Gericiye ‘‘gerici’’ denir
AKP iktidarının arka bahçesi haline gelen tarikat ve cemaatler eğitim alanını da ablukaya aldı. Bakan Tekin’in bu yapılar hakkındaki açıklamasına tepkiler sürüyor. Eğitimci Özmen, iktidarın tarikatlara alan açtığını dile getirirken, MEB Sorumlu CHP Genel Başkan Yardımcısı Özçağdaş, ‘Bu yapıların gerici oldukları tartışılmaz’ dedi.
Politika Servisi
AKP iktidarının ülkeyi içine sürüklediği gericilik girdabı en çok eğitim alanını vurdu. Ders içeriklerinin değiştirilmesinden okulöncesi kurumlara mescit açılmasına, karma eğitimin hedef tahtasına konulmasından okullara imam atanmasına dek pek çok uygulama gerici, yandaş Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ile yapılan protokoller üzerinden hayata geçirildi. Son olarak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis’teki bütçe görüşmelerinde, bakanlığının tarikat ve cemaatlerle 10 protokol imzaladığını açıkladı.
Tekin, 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolün bulunduğunu belirterek "Bu protokollerden bin 167 tanesi resmi kurumlarla, 550 tanesi STK’larla, 986 tanesi ise TEMA’dan Kızılay’a bir sürü STK’yla. Bunların içerisinde sizin ‘tarikat, cemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
TARİKATLARA ALAN AÇMAYA ÇALIŞIYORLAR
Uzmanlar eğitimdeki gericileşme ile STK’ler ile yapılan protokolleri BirGün’e değerlendirdi. Eğitimci Ünal Özmen, “STK denen yapılarla imzalanan protokoller, Eğitim Bakanlığı’nın donanım ihtiyacını karşılamak için yapılmış değil, her bir protokol ya bilgi ya davranış kazandırmak veya değiştirmekle ilgili. Oysa öğrencinin gereksinim duyduğu bilgi, beceri ve davranışı kazandırmak veya değiştirmek Eğitim Bakanlığına verilmiş görevidir. Bakanlık bu görevini başkasına devredemez, hizmet adı altında dışarıdan temin edemez” dedi. Özmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Normal olan bakanlığın onları eğitmesi iken onlar bakanlığı eğitiyor! Neden, çünkü anormal bir sürece girdik. Bakanın gururla savunduğu 2709 protokol, normal bir ülkede normal bir bakanın gururunu incitmesi gerekir. Fakat adam incinmiyor, çünkü kendisini ne bu topluma ne temsil ettiği makama ne de hukuka karşı sorumlu hissetmiyor. Adam açıkça tarikatları temsilen orada olduğunu itiraf ediyor. ‘Sizin tarikat cemaat dediğimiz bizim STK dediğimiz yapılar’ diyerek de tarikatlara alan açmaya çalışıyor. Adı dernek vakıf veya başka bir şey olsun cemaat, tarikat veya herhangi bir dini düşünce ile bağı olan hiçbir örgütlenmeye STK denemez.”
LAİKLİĞE SALDIRININ BAŞKA BOYUTU
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ise “MEB ve bizzat Bakan Yusuf Tekin laiklik karşıtı odakların sözcüsü ve hamisi durumuna gelmiş bulunuyor. Öğretmenlerimizin, çocukların terör örgütüne kaynak olarak dağa çıkmasını engelleyemeyeceğini ama kerameti kendinden menkul tarikat ve cemaat unsurlarının engelleyeceğini dile getirmek başlı başına bir zavallılık” dedi.
İktidardaki kadroların bu söylemlerinin siyasi bir hedef olduğunu vurgulayan Özçağdaş şu ifadelere yer verdi: “Belirli bir bölgeyi kastederek, Meclis sıralarında da belirli bir partiye yönelik konuşmasından anlaşıldığı üzere, bu tarikat unsurlarını bölgenin şekillendirilmesinde bir araç olarak gördüğünün de bir itirafı. Yine, çocukların dağa çıkmasını engellemek olarak adlandırdığı bu icraatlar, örneğin ÇEDES projesinin İzmir, Kırklareli, Eskişehir gibi partisinin az toplumsal destek aldığı bölgelerde başlaması göz önüne alındığında, amacın siyasi bir hedef olduğu da açıkça görülüyor. Siyasi iktidarın 4+4+4 düzenlemesi ile hız kazanan bilimsel, çağdaş, laik eğitimi sonlandırma hamlesinin başka bir aşamaya geçtiği anlaşılıyor”
ALADAĞ’I DA KARAMAN’I DA UNUTMADIK
Bakan Tekin’in STK’lar diye savunduğu yapıların gerici yapılar olduğu tartışılmaz diyen Özçağdaş, Aladağ’ı da Karaman’ı da unutmadıklarını belirtti. Şöyle konuştu: “Köy okullarını ve yatılı okulları kapatarak çocukların tarikat ve cemaat yurtlarına teslim edilmesinin acı sonuçlarını, Aladağ ve Karaman başta olmak üzere birçok çocuğumuzun nasıl mağdur edildiğini hep birlikte yaşayarak acı bir şekilde gördük. Türkiye Gençlik Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı ve Birlik Vakfı gibi yapılarla imzalanan çeşitli protokoller, Bakanlığa verilen anayasal görevlerin ve bu doğrultudaki yetkisinin devri anlamına gelmektedir ve asla kabul edilemez. Bakanlıklar ve AKP’li belediyeler tarafından desteklemek için vergi muafiyeti tanınan vakıflar, kamu yararı statüsü verilerek desteklenen dernekler, bu yapılara yönelik bedelsiz yapılan bina vb. tahsisler, yurtlar ve kamusal kaynaklar, iktidarın temel icraatı haline geldi. CHP olarak laik ve bilimsel eğitimi kökten yok etmeyi hedefleyen bu siyasi adımları reddediyoruz. Yasal ve toplumsal platformlarda mücadele etmeye devam edeceğiz.’’
∗∗∗
EĞİTİM PROTOKOLLERE EMANET
Bakan Tekin’in STK’lar olarak savunduğu; TÜGVA, İlim Yayma Cemiyeti, İnsani Yardım Vakfı(İHH), İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, İnsan Vakfı gibi gerici yapılar eğitim sistemi içerisine yerleştirildi. Daha önce birçok skandal haberlerle gündeme gelen bu yapıların MEB ile yaptığı protokollerden bazıları ise şunlar:
• MEB Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ve Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) arasında değerler eğitimi ve sosyal etkinlikler yapılmasına dair iş birliği protokolü
• MEB Hayat Boyu Öğrenme Genelş Müdürlüğü ile İlim Yayma Cemiyeti arasında öğrencilere yönelik sosyal, kültürel, sportif etkinlikler ile mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesine dair iş birliği protokolü
• MEB ile Ensar Vakfı arasında çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlenmesine dair iş birliği protokolü
• MEB Orta Öğretim Genel Müdürlüğü ile Hayrat Vakfı arasında eğitimde iş birliği protokolü
• MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) arasında öğrencilere yönelik sosyal, kültürel, sportif; Mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesine ilişkin protokol
• MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile İlim Yayma Cemiyeti arasında öğrencilere yönelik sosyal, kültürel, sportif etkinlikler ile mesleki ve teknik kurslar düzenlenmesine dair kurslar düzenlenmesine dair iş birliği protokolü
∗∗∗
BAKAN YUSUF TEKİN’İN İCRAATLARI
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin gerici politikaların hayata geçirilmesinde öne çıkan isimlerden biri oldu.
• Tekin’in müsteşarlığı döneminde imam hatiplerin sayısında devasa artış yaşandı. 2013-2014 yılında 1361 olan imam hatip ortaokulu sayısı 3 bin 394’e, 854 olan imam hatip lisesi sayısı ise 1624’e yükseldi.
• 27 Eylül 2014’te öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte değişiklik yapıldı. Yönetmelikle, ortaokul ve liselerde türban serbest bırakıldı.
• Tekin döneminde ‘MEB Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle okullarda mescit ve abdesthane zorunluluğu getirildi.
• Mayıs 2018’de Diyanet, Milli Eğitim Bakanlığı’yla imzaladığı protokol çerçevesinde, imam hatip ortaokullarında beşinci sınıftan itibaren ‘Hafızlık Projesi’ni hayata geçirdi.
• Prof. Dr. Esergül Balcı’nın 2018 yılında yayımladığı rapora göre özel öğretim kurumlarının 3’te 1’i, 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılıydı.
• Yusuf Tekin bakan olarak göreve gelir gelmez, tarikat ve cemaatlerin karşı çıktığı karma eğitimi de hedef aldı.
∗∗∗
HALKIN LAİKLİK TALEBİ SOKAKLARDA BÜYÜYOR
Bakan Tekin’in açıklamaları AKP iktidarı döneminde eğitimdeki gerici politikaların boyutunu bir kez daha gün yüzüne çıkarırken halkın içerisinde yükselen tepkiler laiklik mücadelesinin önemini de bir kez daha ortaya koydu.
Tarikat ve cemaatleri destekleyen küçük bir azınlığın karşısında halkın itirazı ise her gün biraz daha yükselmeye devam ediyor. Alevi derneklerinin çağrısıyla 10 Aralıkta Kadıköy’de gerçekleşen “Laik eğitim, insanca yaşam, demokratik Türkiye” mitingi bunun en son örneklerinden.
Yurttaşların yoğun katılımı ile gerçekleşen mitingde Laik ve bilimsel bir eğitim vurgusu ön plana çıkartılırken yurttaşlar “ÇEDES protokolü iptal edilsin”, “Savaşa değil, eğitime bütçe”, “Laik, bilimsel, anadilde eğitim”, “Eşit yurttaşlık istiyoruz” dövizleri taşıyarak taleplerini dile getirmişti.
∗∗∗
TARİKAT VE CEMAATLER DERHAL KAPATILSIN
MEB Bakanı Yusuf Tekin’in cemaat ve tarikatları ‘Bize göre STK’ler’ diyerek savunması da tepkileri beraberinde getirdi.
Konuyla ilgili Eğitim Sen’in yaptığı açıklamada iktidarın gerici yapılarla ilişkisine değinildi. Laikliğe aykırı uygulamaların hayata geçirildiği vurgulanırken gericiliğe karşı mücadele çağrısı yapıldı. Açıklamada “Siyasi iktidarın 12 Eylül rejiminden miras aldığı ‘Türk-İslam sentezi’ yaklaşımı geçtiğimiz 21 yıl içinde adım adım hayata geçirilirken, MEB’in proje ve protokoller üzerinden dini vakıf ve cemaatleri eğitim sistemi içine yerleştirdi. Başta TÜGVA ve TÜRGEV olmak üzere Ensar Vakfı, İHH, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, Birlik Vakfı, Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen Peygamber Sevdalıları Derneği vb. gibi dini vakıf ve derneklerin devlet okullarında seminer verebilmesi, kitap dağıtabilmesi, yarışmalar düzenlemesi ve kendi kurumlarında öğrencileri stajyer olarak eğitebilmesinin yolu açıldı. Eğitimde yayılan bu gericiliğe karşı bütün eğitim bileşenlerini birlikte hareket etmeye ve mücadeleye davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden yapılan açıklamada ise tarikat ve cemaatlerin hukuk dışı yapılar olduğu vurgulandı. Eğitim sistemi içerisine giren bu yapıların tehlikeli ve tehdit içerdiği belirtilen açıklamada öne çıkan ifadeler şöyle: “Bakan’ın konuşmasında net bir şekilde ifade edilen tarikat ve cemaatlerle iş birliği yapma kararlılığı; laik ve bilimsel eğitim sistemine karşı bir politikayı ve saldırıyı açıkça ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, TBMM kürsüsünde bu tehlikeli sözler söylenirken başta ana muhalefet partisi olmak üzere anayasal görevi muhalefet etmek olan siyasi partilere de başta laiklik olmak üzere devletin temel niteliklerini savunma görevlerini hatırlatmak isteriz. Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerinden özellikle laik, bilimsel ve kamusal eğitimden ödün vermeden, yetkilileri bu tehlikeli iş birliğinden vazgeçmeye davet ediyoruz” Önce Çocuk ve Kadınlar Derneği de açıklamaya tepki gösterdi. Sosyal medyadan yapılan paylaşımda “Bizler de tarikat ve cemaatlerle gerek hukuki gerek toplumsal her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Her türlü şiddete, istismara maruz bırakıp yaşamlarını gasp ettiğiniz çocuklar, gençler ve kadınlar için tarikat ve cemaatler kapatılsın demekten vazgeçmeyeceğiz” denildi.