Tam bir yıl önce, bugünlerde yaşadık o katliamı.... Ankara Güvenpark’ta durağa girmekte olan otobüse yaklaşan bombalı bir araç, çoğunluğu dershaneden çıkan 38 gencimizi hayattan koparmıştı. Gözü dönmüş terör, Ankara’yı 5 ay içinde 3. kez vurmuştu.

Dünkü gazetelerin iç sayfalarına sıkışıp kalan bir haberle hatırladık yeniden katliamı. Bir yıl sonra tamamlanan iddianame sayesinde gazetelerin gündemine gelmişti. Cemil Bayık, Murat Karayılan gibi PKK liderleri dahil 55 sanık hakkında 37’şer kez müebbet isteniyordu.

Buraya kadar sıradan bir haber gibi geliyor. Ne yazık ki satır arasında saklanan bir ifade, tüyleri diken diken etmeye yetiyor. İddianamede, “örgütün şehirlere gömdüğü patlayıcıları kullandığı” iddiasına yer verilmiş. Hatta savcılık, patlayıcıların gömüldüğü yerleri de tek tek saymış:

“İstanbul Şile, Ankara Çamlıdere, Muğla’nın Ula İlçesi, İzmir Bornova, Eskişehir Karaağaç köyü...”

PKK, şehirler, gömülen bombalar... Bütün bu anahtar sözcükler sizin de hafızanızda hızlı bir tarama yaptırmıyor mu?

“Biliyoruz metropolleri de bu arada patlayıcılarla doldurdunuz.”

Tanıdık geldi mi bu cümle? Oslo’da MİT ile PKK buluşmasının basına sızan kayıtlarından öğrenmiştik. 2001 yılında dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, PKK temsilcisi Sabri Ok’a, sakladıkları bombalardan haberdar olduklarını söylemişti.

Şimdi filmi ileriye sarın. 2016’nın 13 Mart’ını... O haberdar olunan bombalarla, bir akşamüstü can veren 38 genci unutmayın. Barış umuduyla kurulan masaları bir tekmeyle dağıtanları da.

***

Tarih yazmak: Bir havuz sporu

guvenpark-taki-bombadan-kimin-haberi-vardi-256783-1.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Moskova ziyaretinin memleket matbuatındaki yankısına bakacak olursanız, iki ülke neredeyse bir olmuş. Havuzun amiral gemisi Sabah’a göre “tarih yazılmış”, çocuk havuzu kıvamındaki diğer mevkutelere göre ise görüşmeye “dostluk” damgasını vurmuştu. Aslına bakarsanız, işadamlarına vizenin kalkması gibi kozmetik meseleler dışında hiçbir somut gelişme yoktu haberlerde.

“Tarih yazılan” seferde Cumhurbaşkanımız, “Terör örgütlerinin ilişkilerimizi zehirlemesine izin vermeyeceğiz” demiş. PYD’nin Moskova’daki ofisinin de kapatılmasını istemiş. Yalnız daha birkaç gün önce, Rus askerleri Menbiç’te PYD’nin kontrolündeki SDG’nin armasını takmıştı. Hatta, Kürtlerin denetimindeki bölgeye Rus bayrağı çekilmişti. Geçen ay da Rusya, bırakın PYD’yi terör örgütü ilan etmeyi, PKK’yı şu sözlerle temize çekmişti: “PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz.”

Tüm bunlara rağmen “Terör örgütlerinin ilişkilerimizi zehirlemesine izin vermeyeceğiz” açıklaması, “Rusya’nın PYD’ye ve dolaylı olarak PKK’ya desteğini görmezden geleceğiz” anlamına geliyorsa, bilelim. Boşuna “tarih” yazmasın gazetelerimiz.

***

Pazarda gonuşmadı, şimdi Avrupa’da gonuşamıyor

guvenpark-taki-bombadan-kimin-haberi-vardi-256784-1.


Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun işleri, o pazardaki amcanın #GonuşmadanGeçmeycen azarından sonra rast gitmedi. Antalya halk pazarında konuşamayınca Avrupa’da konuşmaya çalışan Çavuşoğlu’nun önüne art arda engeller çıkmaya başladı. Almanya’nın antidemokratik yasağını, konsolosluk bahçesinde miting yaparak aştı. Ama Hollanda’ya giriş bile yapamadı. Hollanda yönetimi “Miting yapamaz, ancak lalelerimizi görmeye gelebilir” diye rest çekince, Bakanımız “Engelleyemezler” demişti malum. Hollanda dün, Türk bakanın uçağına uçuş iznini iptal ederek noktayı koydu.

İki yıl içinde geldiğimiz yere bakar mısınız? Güya biz sıradan, fani vatandaşlar 2016 Ekim ayından itibaren Avrupa’da vizesiz seyahat edebilecektik. Baksanıza, bu sözü veren bakanımız, kırmızılı-yeşilli pasaportla bile Avrupa’ya giremez hale geldi... Schengen zulmüne şükredelim, bakan da olabilirdik.

***

Dünyanın en pahalı makalesi bizim kesemizden!

guvenpark-taki-bombadan-kimin-haberi-vardi-256785-1.
Bu köşeyi takip edenler hatırlayacaktır. 17 Aralık 2016’da, sırf “Gülen, Türkiye’ye iade edilmeli” dediği için havuz medyasının yere göre sığdıramadığı, ABD’li emekli korgeneral Michael T. Flynn’in yediği nanelerden söz etmiştik.

ABD Başkanı Trump’ın geçenlerde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı görevinden kovmak zorunda kaldığı Flynn’in, İslam’ı kansere benzetmesine, kimsenin ses etmemesine olan şaşkınlığımızı dile getirmiştik.
Rusya ile fazla haşır neşir olduğu ortaya çıkan Flynn’in, havuz medyasını mest eden makaleyi Türkiye ile “yakın ilişkileri” yüzünden yazdığı, o dönem epey konuşuluyordu. Sahibi olduğu lobi şirketine, Türk hükümetinin bir işadamı üzerinden ödeme yaptığı söyleniyordu.

Bu iddialar bu hafta kesinleşti. Rusya ile çıkan gayrimeşru münasebetinin ardından bu kez ABD basınında “Türkiye ajanı” olarak nitelendirilen Flynn’e, tek bir makaleden bizim vergilerimizle 530 bin dolar ödendiği ortaya çıktı. 5 bin vuruş için sadece!

Demek ki Türkiye için kitap yazsa, Obama’ya teklif edilen 15 milyon dolardan fazlasını alacaktı. Hayır, makale bir işe yarasa, gam yemeyeceğiz. Ama iki ay içinde sepetlenen ve ajan olduğu yazılan bir adama 530 bin dolar ödemişiz. Paramızla rezil olmak tam da böyle bir şey...