Laik demokratik Cumhuriyeti yok etmeye kararlı bir anlayışın işbirliğinde ortaya çıkan anayasa değişikliği için referanduma gidilecek!..

Yapılan bütün anketlerde HAYIR oyları önde görülüyor. AKP’nin kadrolu anket şirketleri bile “hayır çıkıyor ama evet daha sonra açılacak!” gibi zorlama haberler veriyor… TV’lerde yandaşları heveslendirmek için türlü yollar deniyor. Anketin parasını veren AKP’yi mahcup etmek istemeyen şirketler türlü yalanlarla halkın algısını yönlendirmeye çalışıyor.

•••

AKP, ‘HAYIR’ çıkmasın diye her yolu deniyor. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar durup dururken adalara el koyan Yunanlara güya gözdağı vermek üzere Kardak Kayalıkları’nın yanından geçti. Amaç belliydi; milliyetçi duyguları kabartıp referanduma katkıda bulunmak. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Yunan Bakan geldi, Kardak’a çelenk atarak posta koydu! Sonra ne oldu? Akar’dan çıt yok.

Genelkurmay Başkanı Akar bununla kalmadı, Atatürk ve Cumhuriyete karşı düşünceleriyle bilinen İslamcı yazar Nuri Pakdil’i, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ziyaret etti. Herhalde referandumdaki İslamcı oylara güvence vermek için.

Çok değil altı ay evvel hain FETÖ’cüler tarafından esir alınan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, kendisinden beklenen onurlu davranışı göstermedi ve istifa etmedi. Cumhuriyetin kurucusu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başı, şimdilerde ise referandumda ‘Evet’ oylarının çıkması için laik demokratik cumhuriyetin yıkılışına hizmet etme pervasızlığını gösteriyor.

•••

Başbakan şimdi “PKK, IŞİD ve FETÖ’yü” kampanyasının başına aldı. Rejimi değiştiren anayasayı savunamadığı için halkı korkutma yolunu deniyor… Bir zamanlar AKP’yi FETÖ destekliyordu. AKP FETÖ’ye “Ne istediniz de vermedik?” diyordu. Yani “Her istediklerini verdiklerini” itiraf etmişti… AKP; MİT TIR’ları içinde silah göndermiş, İstanbul’da toplu eylem yapmasına göz yummuştu.

Yani İlişkileri üst düzeydi!..

•••

Son itiraf da RTE’nin Putin’in ricasını anlatırken oldu. RTE dedi ki; “El Nusra’nın orayı terk etmesi noktasında kendilerinin ricaları oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik, onlar da bu çalışmayı yapmak suretiyle, El Nusra’yı Halep’ten çıkarma ve Halep halkının bu noktadaki huzurunu sağlama için bir çalışmanın içerisinde olalım diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük.” Bu sözler AKP’nin Suriye’de İslamcı örgütler üzerindeki etkisini gösterir. Etki, karşılıklı çıkar ilişkisiyle güçlenir. El Nusra ile IŞİD’in birbirinden farkı yoktur. El Nusra’nın AKP’nin sözünü dinlemesinin altında yatan neden manidardır. Bu nedeni Putin biliyor, Türk halkı bilmiyor. İşin en vahim kısmı da bu!

•••

PKK ile AKP ilişkisini bilmeyen, duymayan kalmadı!.. AKP “Barış süreci” dedi. Herkesi umutlandırdı!.

Kandile mektup gönderdi. Dolmabahçe mutabakatını yaptı. Sonra vazgeçti, herkesi kandırdı.

Şimdi bir adamın firavun olması için eski dostu, PKK ile korkutuyor.

•••

O kadar kötü durumdalar ki her şeye sarılıyorlar. Şimdi de Osmanlıcılık revaçta! Aslında akıllarının dibindeki niyetleri döküyorlar. Sultan derken, anayasa bir firavun çıkaracak. Milyoner olma heveslisi Osmanlı arta kalanı; “Parlamenter sistem yetti canımıza” diyor! Dedeleri Sarkis Balyan’a hediye ettiği, sonrasında Galatasaray Spor Kulübü’nün tapusunu satın aldığı adaya, “benimdir” diyerek heveslenen birinin çok paragöz olduğu açık. Televizyonlardaki paralı yarışmalara katılması da bunun göstergesi. AKP kimlerden medet umuyor, görüyor musunuz? Cevabı yine kendi hanedanlarından birisi vermiş. Esin Şahinbozkır’ın mektubunu paylaşıyorum:

Sayın Sağlar,

Geçen hafta Osmanoğlu soyadlı bir hanımın Abdülhamit’in torunu olduğunu neredeyse İstanbul’un yarısının sahibi olduğunu, bu malları alacağını (!) basına açıklaması üzerine bu yazıyı kaleme aldım.

Öncelikle Osmanlı hanedanına çok yakın en üst mevkilerde görev yapmış bir paşa torunuyum.

Ali Saip Paşa ve oğlu Tophane Müşiri Hasan Sadi Paşa Cağaloğlu’ndaki türbede gömülüdürler.

Osmanlı hüküm sürerken hanedana çok yakın bir ailenin mensubuyum. Babam padişah kızlarından Nemika Sultan’dan “Mimim” diye bahsederdi.

Babam son şehzade Orhan Efendi ile saraydaki okula giden, saray mektebinde anadili gibi Fransızca öğrenmiş, mürebbiyelerle büyütülmüş yani uzun lafın kısası sarayın tam içinde aileden biri gibi sayılan bir aileye mensup. Annemin babası ise Kuva-i Milliye’ye katılmış, milyonlarca vatanseverden sadece biri, ihtiyati piyade Darendeli Müslim Efendi. Üzerine bir tabur askerin öldüğü, siperin dibinde kaldığı için hayatı kurtulmuş, Kastamonu Rumsındı Okulu öğretmenlerinden Hayriye hanımla evlenmiş.
O Hayriye Hanım ki, şapka inkılabında sıkma başlı örtüsünü çıkartıp yeni bir şapka ile Atatürk’ü sınıfının başında durarak karşılamaya gitmiş…

O Büyük Önder ki, kendisi için hazırlanan koltuğu alana girdiğinde görür görmez Hayriye Hanımın yanına gidip kolundan tutarak “Buyurun hanımefendi” diyerek koltuğa anneannemi oturtmuş…

Ben hem Osmanlı Paşalarının, hem de Kuva-i Milliye’ci Müslim Efendinin torunuyum.

Her şeyimi, kendimi ifade etmemi, bu ülkede bir yerlerde bazı görevlerin başında olmamı, benim ben olmamı sağlayanlara, başta büyük Atatürk’e, onun ordusundaki halk çocuklarına çok şey borçluyum.

O gün yoksul Anadolu çocuklarının torunları, bu gün çağdaş ülkenin önemli yerlerinde görevde bulunuyorlar. O gün Kurtuluş Savaşı’nı kazananlar, bu gün bizi saygın bir ülkenin kişilikli kadınları yaptılar.

Yaşamım boyunca ülkemin önemli yerlerinde görevli bulunan kızlarından biri olmaktan böyle bir Cumhuriyette yaşamaktan mutlu ve gururluyum.

Osmanoğlu soyadlı hanımın bilgisiz konuşmalarını, üst perdeden hanımsultan (!) özenti tavırlarını gördükçe hep bizi biz yapan her devrime, hürriyet için ölen şehitlere, laik Cumhuriyete bir kez daha şükran duydum. Ya! Böyle birisine sultanım demek zorunda kalsaydım? dedim…

Osmanlıda serasker olarak görev yapmış dedem Ali Saip Paşa’ya ait olan ve yakın zamanda tapu tescil davasında bir noktaya gelmiş olduğumuz Ali Saip Paşa Yalısının da varislerindenim.

Bu hanımın beyanlarıyla yalının Abdülhamit Han’a ait olduğu (!) sallama bilgisini öğrendim, kulaklarımıza inanamadım. Böyle mal hırsı olanlar iş başına gelirse, korkarım ki, dedemizin malıydı diyerek hepimizin malına göz dikerler…

Parlamenter sistem bize ne verdi? “Menderes’i parlamenter sistem asmadı mı?” diye soran, cehaletinin farkında olmayan bu kişinin, Osmanoğlu’yum diyerek, ceddini de mahcup ettiğini düşünüyorum.

Hanıma soruyorum: Kardeşlerini boğduran, tek cümle ile dünyaları, mülkiyetleri hayatları değiştirebilen bir güce hayranlık duyuyorsan , tek adam olursa ben de belki bir payem olur diye de içinden geçiriyorsan olmadı hanımsultan adayı!.. Bak biz onda yokuz!.. Biz buna HAYIR deriz!..

Her zaman rahmetle anarız Osmanlıyı ama olanı biteni tarihi de unutmayız.

Bize özellikle Türk kadınına kimlik kazandıran beni ben yapan Atatürk’e onun kurduğu Cumhuriyete ve uygun olanı “Halkın kendi kendisini idaresidir” diyen tek adam olması bir anlık karar ile iken bunu elinin tersiyle reddetmiş adam benim önderimdir, yolu yolumdur.

Rahmet olsun!.. Cumhuriyet ilelebet payidar kalsın!..

Esin Şahinbozkır

Bodrum/Muğla

•••

Atalarımız, laik demokratik Cumhuriyeti emperyalizme karşı savaş kazanarak kurdular. Bu ülke bir avuç emperyalist iş birlikçisine peşkeş çekilecek kadar aciz değildir. Bize düşen görev; demokratik yollarla referandumda bu rejim değişikliğine karşı çıkarak Cumhuriyete sahip çıkmaktır.