Deprem bölgesindeki yurttaşların sorunları ilk günkü gibi duruyor. Afetzedeler, iktidarın verdiği konut sözünün yerine getirilmediğini söylüyor. Oda temsilcileri, iktidarın, “deprem” ve “kentsel dönüşüm” bahanesiyle yeni rant projesinin hazırlığını yaptığına dikkat çekiyor.

İktidarın depremzedelere verdiği sözler havada kaldı: Afet bölgesindeki konutlar nerede?
Fotoğraflar: Depo Photos

Oğulcan AYDIN

6 Şubat’ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerin üzerinden 10 ay geçti. Barınma ve konut krizine yönelik yeterli adım atılmazken depremzedelerin çadır ve konteynerleri her sağanağın ardından sular altında kalıyor. Isınma sorunu da hâlâ çözülmedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mart ayında verdiği “650 bin yeni konut yaparak depremzedelere teslim edeceğiz” sözlerine karşın bu yönde de eyleme geçilmedi.

GÖZÜ YURTTAŞIN MÜLKÜNDE

TBMM Genel Kurulu'nda Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (6306) ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un yasallaşması da tepkileri artırdı. Evlerine kavuşmak için adeta gün sayan yurttaşlar, bu kanun ve kararnameyle şimdi de ‘rezerv alan’ denilerek rant uğruna mülkiyet hakkı kaybı yaşama riskiyle de karşı karşıya.

TMMOB Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, deprem bölgesinin rezerv alan ilan edilmesinin çok riskli olduğunu, mali gücü düşük depremzede yurttaşların ev sahibi olamayacağını söyledi. Serkan Koç, şunları anlattı: “Bakanlık 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi verecek. Yurttaş krediyi ödeyemezse öldükten sonra devlet konutu geri alacak. Bu boyuttaki rakamları ödeyecek yurttaş sayısı deprem bölgesinde yüzde 10’u geçmez. Böyle bir ekonomik güç kalmadı. Öte yandan kanunda bir açık da var. Cumhurbaşkanı isterse bu maliyetleri aşağı çekebilir. 126 Sayılı Kararname ile de ormanlık alanlara, zeytinliklerde imar açmanın yetkisini devlet kendi kendine vermiş oldu.”

TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Ayhan Erdoğan ise kent yapısının değiştirilmeye çalıştığını ifade ederek “Yasayla kent merkezlerindeki özel mülkiyette olan alanların boşaltılması, dönüşümü, el değiştirilmesi; kent merkezindeki görece yoksul halk kesimlerinin kent çeperine sürülmesi, kent merkezlerinin 'soylulaştırılması', merkezi alanlara üst gelir grubundan varsıl kesimlerin yerleştirilmesinin önü açılmıştır” dedi. Kent yapılarını değiştirmek için iktidarın hukuku kullandığını ifade eden Ayhan Erdoğan, 126 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesi’ne ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Amaç planlama süreçlerini devre dışı bırakarak, İmar Kanunu’nda tarif süreçlerini de bypass ederek hızla kent çeperinde inşa faaliyeti başlatmaktı. 126 Sayılı Kararname’den farklı olarak, yakın zamanda 6306 sayılı Afet Yasası’nda yapılan değişiklikler ise kent merkezindeki alanları dönüştürme amacı taşıyor. 126 sayılı kararname, daha çok kent çeperindeki dağ eteklerinde, kamu mülkiyetinde olan alanlara plansız, alelacele konut inşa etme hedefi taşıyor. Son yasal değişiklikler kent merkezindeki özel mülkiyetteki alanlara müdahale etme, gerektiğinde rezerv alan ilan ederek bu mülklere el koyma, mülk sahiplerini zorla tahliye etme ve mülkiyeti zorla transfer etmenin önünü açıyor.”

∗∗∗

KENTSEL DEĞİL RANTSAL DÖNÜŞÜM

Kentsel dönüşümü değil sermaye için yeni rant alanları oluşturmayı amaçlayan yasayla birlikte her yer "rezerv yapı alanı" ilan edilebiliyor. Dönüşüm kapsamında borcunu ödeyemeyenler ise mülkiyet hakkını kaybediyor. Yasayla, bir yerin rezerv alanı olabilmesi için ‘üzerinde yapı olmaması ve meskûn mahal dışında yer alması’ şartı da kalktı. Şehir merkezlerinde üzerinde yapı bulunan alanlar, özel mülkiyetler, parklar ve askeri alanlar da ‘rezerv alan’ ilan edilebilecek.

∗∗∗

YIKILAN BİNALARIN YERİNE YENİSİ YAPILMADI

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen aylarda depremden etkilenen kentlere giderek incelemelerde bulundu. Kentlerde konut sözü veren Erdoğan, verdiği sözleri yerine getirmedi. Kış aylarının da gelmesi ile geceleri havanın -10 derecelere kadar indiğini belirten depremzedeler evlerine kavuşmak istediğini söyledi. Ayrıca yurttaşlar, ısınmak için soba yakmanın çadırlarda hayati tehlike yarattığını da kaydetti. Birçok yurttaş soba gazından zehirlenerek yaşamını yitirdi.

Hatay: Depremden en fazla etkilenen kent olan Hatay’da sorunlar aylardır çözülemedi. Şehir Plancıları Odası Hatay İl Temsilcisi Serkan Koç, “300 bine yakın bağımsız birime ihtiyacımız var. Ne böyle bir ihale şekli ne de ekonomik kaynak var” dedi. Hatay’daki afetzedelere destek veren Dayanışma Gönüllüsü Serbay Mansuroğlu da konut sorununa ilişkin şunları söyledi: “Kalıcı konut yok, geçici yerleşim yerlerinde de elverişli koşullar yok. Antakya’da Samandağ’da konutlar bitmedi. Hep bir erteleme durumu var. 10 ay oldu ancak bir açıklama dahi yapılmadı.”

Antep: Antep’te de yıkılan binaların yerine yenisi konulmadı. İMO Gaziantep Başkanı Buray Güçyetmez, “Kentleşme ve imar politikaları rant yaratma hedefinden uzaklaştırılıp toplumsal fayda gözetilerek insan odaklı hale getirilirse, yapı üretim ve denetim sistemi zaaflarından arındırılıp işlevli kılınırsa, popülist yaklaşımlar yerine bilim ve akıl belirleyici olmalı” dedi.

Maraş: Maraş’ta da durum vahametini koruyor. Pazarcık’ta yaşayan Ali Mert Canel, iktidarın afetzedeleri unuttuğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Yurttaşlara çadır ve konteyner verilmedi. Verilen konteynerler de ısıya dayanıklı değil, yağmur yağdığında su geçiriyor. Kimi konteynerlerde tuvalet ve banyo yok. TOKİ konutlarının bir kısmının yapımına yeni başlandı. İnşaat çalışmalarının yapıldığı yerde zemin ile ilgili sorun olduğu söyleniyor.”

Adıyaman, Osmaniye ve Malatya: Barınma krizine karşı uzun vadede çözümler ortaya konulmadı. Malatya’daki İnönü Üniversitesi’nde eğitim alan 670 öğrencinin camii ve hastanelerde kaldığı belirlendi. Öğrencilerin eğitim aldıkları fakülte binası bile riskli olduğu ortaya çıktı.

∗∗∗

YÜZ EVDEN 35’İ HASARLI, İHALE SAYISI YETERSİZ

Şehir Plancılar Odası Ekim 2023’te hazırladığı, “Hatay İl Geneli Hasar Tespiti” başlıklı raporunu paylaştı. Rapora göre toplam konut sayısı 887 bin 909 olarak belirtildi. “Yıkık-acil-ağır hasarlı” başlığındaki konut sayısı ise 258 bin 974. Yani toplam konutlara oranı yüzde yirmi dokuz. Orta hasarlı konut sayısı 308 bin 438. Bu rakamla toplam konut sayısının oranı yüzde otuz beşe çıkıyor. Antakya ilçesinde ihale edilen toplu konut sayısı 12 bin. Defne ilçesinde de durum aynı. İhale edilen toplam konut sayısı, 12 bin.

∗∗∗

62 BİN KONTEYNER VAR

ŞPO’nun Hatay’da konteyner ve çadır kentlere ilişkin paylaştığı veriler ise şöyle:

Çadır kent sayısı: 4

Çadır kentte kalan yurttaş sayısı: 5.380

Konteyner kent sayısı: 171

Konteyner sayısı: 62.050

Konteynerlerin kentlerde kalan afetzede sayısı: 49.940

Kırsaldaki konteyner sayısı: 12.110

Konteynerlerde kalan depremzede sayısı: 166.035

∗∗∗

36 BİN BİNA YERLE BİR OLDU

TMMOB’nin yıkılan binalara ilişkin hazırladığı son raporunda 11 kentte toplamda 36 bin 932 bina yerle bir olduğu belirtildi. Şehirlerde yıkılan bina sayısı şu şekilde:

∗∗∗

HASTANELER RİSK ALTINDA

Her yağışın ardından deprem bölgesindeki konteynerler ve çadırları su basıyor. Hatay’da da sağlık hizmeti veren hastaneler amacı dışında kullanılıyor. “Hatay İçin Deprem Sonrası Sağlık Raporu” başlıklı raporda “İskenderun Devlet Hastanesi A Bloku yıkılmış, yerine barınma amaçlı çok sayıda konteyner konuşlandırılmıştır. Yurttaşlar ranta açılma endişesi yaşıyor" denildi. Raporda; Antakya, Defne ve Samandağ’da deprem öncesinde sağlık hizmeti verilen bazı alanların, başka amaçlarla kullanıldığı aktarıldı.

∗∗∗

BAKANLIK KENDİNİ YALANLADI

Afetzedeler asbest sorunuyla da mücadele etmeye devam ediyor. Yurttaşlar Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan asbest ölçümleri yapılıp yapılmadığını sordu. Bakanlık 27 Kasım’da, “Asbest ölçümü için numune alınmış olup, mevzuat standartlarının altında çıkmış olup; konu ile ilgili çalışmalarımız devam etmektedir” yanıtını verdi. Ancak 6 Haziran 2023’te CİMER üzerinden yapılan bir başka ‘Asbest araştırılıyor mu’ sorusuna ise bakanlık, “Asbest ölçümü ile ilgili mevzuat bulunmadığından ölçüm yapılamamıştır” ifadelerine başvurduğu ortaya çıktı. Konuya ilişkin 12 yurttaş, Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ilgili kamu görevlileri hakkında “görevi kötüye kullanma” suçundan dava açtı. Davacılardan Avukat Ecevit Alkan BirGün’e yaptığı açıklamada şunları aktardı: “Haziran ayında denetim yapıldığı ifade edildi. Mevzuat vardı da asbest öcümü yapılmadıysa, bu sorumsuzluktur. Ölçüm sonra yapıldıysa da mevzuatı hazırlamak için neden bu kadar vakit kaybettiler, bu da keyfiyettir.”