Yüzüklerin Efendisi’nde Karanlıklar Lordu Sauron’un Kara Kulesi, kötü gücün heybetli kalesidir. Kulenin tepesindeki ateşten göz, sürekli Orta Dünya’yı izler. Ankara Çukurambar’da üzerine 2.5 metrelik harflerle ‘İletişim Başkanlığı’ yazılmış gökdeleni görünce aklıma Kara Kule geldi. Ne de olsa Türkiye’de 20 yıldır gazetecilik yapıyoruz ve sansürün, baskının her türlüsüne şahit olduk. 30 katlı beyaz binayı siyaha boya, üzerine ateşten fıldır fıldır dönen gözü yerleştir, al sana Türkiye’nin istibdat döneminin dev anıtı.

Melih Gökçek’in Fetullahçılar’a parsel parsel verdiği araziye dikilmiş ve 15 Temmuz’dan sonra el konulmuş gökdelenin İletişim Başkanlığı’na verilmesine ‘israf’ diyenlere teessüf ederim.

Siz bilişim çağında sansürü, baskıyı, algı yaratmayı kolay mı sandınız...

İstibdat Anıtı’nda hayali bir geziye çıkalım da anlayın bu işler o kadar kolay mı?

Giriş katı, karşılama.

Çok sayıda güvenlik görevlisi olmalı. Her gazeteci içeri alınamaz tabii ki. İçlerinde teröristi, haini, gerçeği yazacağım diye tutturanı var. Sağlık tarama noktası da şart. Erdoğan boşuna demedi ‘Medyadaki virüsleri temizleyeceğiz’ diye. Maazallah virüs bir gazeteci girer.

Asansörle birinci kata çıkıyoruz.

Burası ‘Troller Sevk ve İdare Dairesi.’ Sağda ‘Baş Trol’ün büyük makam odası var. İşi çok zor. Her gün binlerce kişilik klavye ordusuna linç edilecekleri işaret et, Ekrem İmamoğlu’na saldırmak için konu bul, Reis’i yüceltecek hashtaglerle kampanya yap... Hiç kolay değil hiç...

Beş kat trollere ayrılmış. Maşallah orklar gibi çalışıyor çocuklar. En son gazeteciler Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel, Hülya Kılınç’ın tutuklanması için yaptıkları seferle muzaffer oldular.

Bir katı da 10 yıl önce atılmış tweetlerde kelle avcılığı yapanlar kaplıyor. AKP’lilerin Fetullah’a övgü tweetleri ile karşılaşıp ruh sağlığı bozulan genç Aktroller için psikolog odasını da düşünmüş devlet büyüklerimiz.

7. kat ise ‘Erişimi Engelleme Dairesi.’ ‘Erişimi engelleme haberini de erişime engelleme’ gibi karışık işler burada dönüyor. Sulh Ceza Hakimleri ile koordineli çalışıyorlar. Ünvanının önündeki ‘Cumhurbaşkanlığı’nı atıp kendini ‘İletişim Başkanı’ ilan eden Fahrettin Altun’un Boğaz’daki kaçak yapısına dair haberleri, Berat Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergâhındaki arsasıyla ilgili yazıları internetten kaldırtmak bu dairenin başarısı.

8. katta bizi 2. Abdülhamit ve sansür memuru İbrahim Hıfzı Bey’in portreleri karşılıyor. Ne kadar yerinde bir mesaj. Çünkü burada ‘Yazılı Basını Çizerim Dairesi’ başlıyor ve 6 kat boyunca devam ediyor. Çok mu? Anlamıyorsun okur, anlayamıyorsun.

9. kat ‘Beyefendiyi Kızdırma Kalemini Kırarım Şubesi.’ Her masada bir köşe yazarını okuyup anında ayarı veren cevval memurlar oturuyor. Baş köşede yandaş yazarlara Saray’ın siparişlerini organize eden Şube Müdürü var.

Bir üstteki ‘Basın İlan Gelirini Keserim Ha... Şubesi’nin işi de zor. Sansüre boyun eğmeyen gazeteleri hizaya getirme mücadelesi öyle kolay değil...
11, 12 ve 13’üncü kat. ‘Burası çok önemli.’ Medyanın iktidara bağlanmış yüzde 95’i buradan idare ediliyor.

Şaka bir yana. Kesin bilgi: Cumhurbaşkanlığı’ndan batık amiral gemisinin de arasında olduğu ‘merkez medya’nın yöneticilerine hemen her gün forslu antetli bildiriler gönderiliyor. Bu bildirilerle yayın çizgileri belirleniyor. Özetle artık gazete ve TV’leri Saray yönetiyor.

Beyaz görünümlü kara kuledeki tahmini yolculuğumuza devam edelim.

14’üncü kat. İşte Cumhurbaşkanı her ağzını açtığı anda yayına giren ve zap ile kurtulamadığın sonsuz döngünün merkezindeyiz. 5 kat ayrılan ‘Reis TV’leri Daire Başkanlığı’na hoşgeldiniz. Hiç düşündünüz mü? Burası olmasa çamaşır makinesi çalışırken boş bidonlar önünde İstanbul’da sular kesik haberi yapan A Haber muhabiri bu kafaya nasıl erişecek?

Görünmüyor ama buradan RTÜK’e uzanan kırmızı telefonun kablosu da var. Saray talimatıyla 5 gün ekran karartma cezası anında kesiliyor.

Halen soruyor musun ‘Neden İletişim Başkanlığı’na 30 katlı bina verilir’ diye.

O zaman halkın vergisiyle gıcır gıcır döşenmiş binada tırmanmaya devam edelim.

Saymayı bıraktım artık.

Başka bir kat. ‘Müthiş Fikirler Dairesi’ne ulaşmışız. Burada tuvaletler oda büyüklüğünde. Başka nasıl akla gelir bu fikirler. Bir örnek: Salgın günlerinde halk işsiz, aç kalmışken Demet Akalın ile Alişan’a destek için seyircisiz konser düzenlemek fikri buradan çıkmış.

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesine dair açıklamanın saat 20.53’te yapılması da burada mı akla geldi acaba? 20.53 yani İstanbul’un fethinin 600. yılına atıf. Nasıl zekâ ama...

Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’u işgalden kurtaranları ihanet ile suçladığı Ayasofya konuşması da belki burada yazılmıştır.

CİMER, Basın, Enformasyon Genel Müdürlüğü de bu binadaymış.

Köşe yetmiyor işte İstibdat Kulesi’nin zirvesine çıkmaya. Ama oradaki ateşten göz, tüm fikirleri, yazıları, ağızdan çıkan kelimeleri tehdit ediyor.
Sözün özü; sansür, baskı, yandaşlık gökdelenlere sığamıyor, gerçekleri yazan gazeteciler Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, Müyesser Yıldız ve pek çok gazeteci cezaevi hücresinde hapsediliyor.

Peki hangisi daha büyük?

Daha önce yaşadık.

Yine göreceğiz:

İçi gerçekle dolu birkaç metrekarelik hücre bu gökdelenden çok daha büyük.