Eksik ya da yanlış olan muhalefetin bu belirsizliğe kendi damgasını vuramamasıdır. İktidarlar zaferlerini genellikle kendi güçlerinden çok muhalefet partilerinin politikasızlığı nedeniyle kazanırlar... Bu bir yasa mı? Kuşkusuz değil, ama değerli bir arşiv bilgisidir...

Kâhin olmak gerekmiyor

Geleceği öngörmek mümkün mü? Bu kâhinlerin işidir. İnsanoğlunun geleceği bilme tutkusuna büyük bir “maharetle” yanıt veren kâhinler, Orta çağın zalim ve karanlık dünyasında yalnızca bilgisiz, bilinçsiz halk kitlelerine değil, yönetenlere de hizmet ettiler, yol gösterdiler. Baba Bush türü başkanların bilicilere, mezhep liderlerine başvurdukları söylense de artık eskisi kadar etkili değildirler; falcılık, büyücülük, kâhinlik daha çok magazin dünyasına ait bir uğraşıdan başka bir şey değil.

Yine de geleceği öngörebilir miyiz sorusu insanların, siyasetin, siyasetçilerin önemli sorularından birisi olmayı sürdürüyor. Siyaset açısından geleceği öngörmek, iktidarda kalmanın ya da iktidara gelmenin, kazanmanın ya da kaybetmenin koşullarını, olanaklarını bilmek, öngörmek anlamına geliyor. Prof. Dr. Cem Eroğul, Marx’ın 18 Brumaire’ini yorumlarken siyasi davranışları açıklamak için iktisadi gelişmelerin yanı sıra daha pek çok öğenin kullanıldığına dikkat çeker: Eroğul, “Bunlar, tarihsel maddeciliğin en soyut ve genel kurallarından en somut ve hatta bireysel düzeye dek, çok geniş bir yelpazede yer alıyor. Böyle olunca, çözümlemelerde incelenen konunun gereği olan düşünsel araçların kullanılması gerekir. O nedenle de Marx, yerine göre usta bir filozof, bir siyaset bilimcisi, bir anayasacı, hatta Odilon Barot ya da Louis Bonaparte gibi siyasetçilerin kimi davranışlarını açıklarken gösterdiği gibi keskin bakışlı bir psikolog olmasını biliyor” der ve şu önemli noktaya da dikkat çeker: “Siyasi gelişmeleri yalnızca iktisadi gelişmelerle açıklamak eksik dolayısıyla yanlış olduğu gibi, iktisat dışı alanlara o alanların değil de iktisatçının gözüyle bakmak da yanlıştır.” (Marksist Klasikleri Okuma Kılavuzu.
sf.160. Yordam Kitap) Siyasette geleceği okumaya çabalarken liderlerin pek dikkate alınmayan psikolojilerinin ve iktisatçılarca abartılan ekonomik bakışın yerli yerinde kullanılmasının önemini vurgulamakta yarar var demek ki.

Eski günler geri gelmez

Peki, siyasi ufku nasıl öngöreceğiz? Elimizdeki en sağlam yol haritası yine tarihsel bakış açısıdır. Marx’ın belki de en fazla alıntılanan pasajlarından birisi Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’nın Önsözü’ndeki şu ünlü pasajdır: “İnsanlar, hayatlarının toplumsal üretimi içinde belirli ve iradelerinden bağımsız, üretim güçlerinin belirli bir gelişmişlik düzeyine tekabül eden üretim ilişkileri içine girerler. Bu üretim ilişkilerinin tamamı toplumun iktisadi yapısını, üzerinde belli toplumsal bilincin tekabül ettiği bir hukuki ve siyasi üst yapının oluştuğu gerçek temeli meydana getirir. Maddi hayatın üretilme biçimi, genelde toplumsal, siyasi ve entelektüel hayat süreçlerini belirler.” ( Aktaran; E.Ahmet Tonak Düzeltilmiş çeviri, Age. sf. 175) Komünist Manifesto’dan yine ünlü bir pasajla tamamlayalım: “Üretimin durmadan altüst edilmesi, bütün toplumsal koşulların aralıksız sarsılışı ve bitmek bilmeyen bir belirsizlik ve çalkantı burjuva dönemini bütün öteki dönemlerden ayırt eder. Bütün kemikleşmiş donmuş ilişkiler ... silinip gider; yeni oluşanlar ise daha kemikleşmeye fırsat bulamadan eskir. Katı olan her şey buharlaşıyor, kutsal olan her şey ayaklar altına alınıyor.”

“Bitmek bilmeyen belirsizlik ve çalkantı”nın altını çizelim; bu satırlar adeta günümüzün tasviri gibidir.

Ama bu değerlendirme günümüze ne kadar denk düşerse düşsün, büyük kapitalistlerin öyle ya böyle onayını alan parti iktidarda kalmayı başardı. Prof. Dr. Eroğul’un dikkat çektiği Marx’n 18 Brumaire’de büyük bir ustalıkla kullandığı tahlil yöntemlerini örnek alarak yapılan analizlerde bile güncel durumu kavramak kolay olmuyor. Bunun için bize “geriye dönüşün imkânsızlığını” anlatan bir dayanak noktası gereklidir; bu “güvenceyi” Marksist tarihçi Eric Hobsbawm’da bulabiliriz. Şöyle yazıyor Hobsbawm: “Saati geri çevirmeye yönelik girişimlerde bulunulsa bile, bu çabalar eski günleri geri getirmez, yalnızca resmî sistemin bilinçli geçmişinin belli ve artık farklı işlev gören parçalarını geri getirebilir.” (Tarih Üzerine; sf.16. Agora Kitaplığı) Bu sözlerde hem genel olarak muhalifleri rahatlatacak hem de iktidarın ömrünü uzatabilecek bir imkânın tanımı vardır. Geçmişi tekrarlamak mümkün değildir tamam, ama eskiye ait kimi parçalar yeni döneme eklemlenebilecektir. Belki de iktidarını uzatmayı bugüne kadar başaran hareketin sırrı da budur; iktidar gerçekçi bir durum değerlendirmesi yaparak, görüntü ile gerçek arasındaki ilişkiyi yenilemiştir. Demek ki biz geriye dönemeyen ama görüntüyü kendi tabanını rahatlatacak geçmişe ait ögelerle bezeyen bir iktidardan söz ediyoruz. Peki, iktidar geriye dönüşü, İslamcı bir devlet kurmayı şimdilik başaramamışsa nereye gidiyor?

Hazırlıklılar hazırlıklar...

Uzun bir iktidar döneminin son yıllarında iktidar partisi toplumda öngördüğü değişikliklerin önemli bir kısmını başarmış, siyasi yapıyı önemli ölçüde değiştirmiş, toplumsal alanda uzun yıllar arka planda kalarak hayatiyetini koruyan ideolojisini canlandırmış, yüzde 30’luk kitlesini korumayı başarmıştır. Öte yandan bu kitlenin dışında kalan ama önemli değişiklikleri gerçekleştirecek, ekonomiyi düzeltecek bir siyasal hareket umuduyla bu partiye oy verenlerde belirgin bir hayal kırıklığı gözlenmektedir. Bu da seçmen tabanında yüzde 15-20’lik bir kesimin destekten vazgeçtiğini, en azından kararsız kaldığını göstermektedir.

İktidar partisinin, azalan seçmen ve kitle desteğinin yerini tutacak başka yöntemlerle iktidarını sürdürmek için siyasi partiler ve seçim yasaları ile ilgili hazırlık yaptığı anlaşılıyor. İktidar partisi yeni kurulan partilere vekil kaybetmemek için de yoğun bir çaba içindedir. Ayrıca başkanlık sisteminin yasaları zorlamayı kolaylaştıran yapısını kullanarak fiili durumlar yaratmak, bütün bunları kitle desteği ile gerçekleştirebilmek için medyada denetimi yoğunlaştırmak, gazetelere, TV kanallarına ve sosyal medyaya tam olarak hâkim olmak istiyor.

Bitmek bilmeyen belirsizlik

Bu veriler ışığında yakın geleceği öngörebiliyor muyuz?

Henüz bilinmeyen, ana muhalefet partisinin gelişmeler karşısında nasıl bir yol, nasıl bir politika izleyeceğidir. Şimdilik ana muhalefet, iktidar partisinin her gün biraz daha sertleşen ofansif politikası karşısında defansta kalmakta kararlı olduğunu söylemekle yetiniyor. İktidar partisinin daha sert adımlar atması durumunda bir politika değişikliğine gidip gitmeyeceğini bilemiyoruz. HDP’ye yönelik baskıların dozunun artacağı bellidir. Bu partinin seçim dışı kalması ya da muhalif bloka katılmasının önlenmesi planlarının iktidarın gündeminde olduğu belli. Öte yandan iktidar partisinin kendisinden kopan iki yeni partinin durumu da genel politikayı etkileyecektir.

Önemli, aktif bir güç oluşturan sol parti ve hareketler, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, barolar, yaygın çevre ve kadın hareketi de ağır baskı altındadır. Ama genel olarak ortak bir siyasi tutumda birleşeceklerini varsayabiliriz.

İktidar partisi açısından her şeyin güllük gülistanlık olduğu da söylenemez. İktidarın ofansif tutumunun temel nedeni karşı karşıya bulunduğu belirsizliktir ve bu durum Manifest’teki “çalkantılı belirsizlik” tanımına uymaktadır: Üretimin durmadan altüst edilmesi, bütün toplumsal koşulların aralıksız sarsılışı, bitmek bilmeyen bir belirsizlik ve çalkantı bu partinin politikalarını derin bir şekilde etkilemektedir.

Eksik ya da yanlış olan muhalefetin bu belirsizliğe kendi damgasını vuramamasıdır. İktidarlar zaferlerini genellikle kendi güçlerinden çok muhalefet partilerinin politikasızlığı nedeniyle kazanırlar...

Bu bir yasa mı? Kuşkusuz değil, ama değerli bir arşiv bilgisidir...