Muhasebecisinden veterinerine, diş hekiminden inşaat mühendisine, bankacısından ziraatçisine her mesleğe ve mensubuna şahsiyet kazandıran “kamu kurumu niteliğinde” yarı özerk meslek örgütü var. Fakat öğretmenlerin yok. Çünkü öğretmenlik kanunsuz bir meslek, bu mesleğin bir kanunu bile yok. Öğretmenlik, eğitimle ilgili bir iki kanunda tarif edilir; hakları, sistem içindeki rolü ve görevleri ise hukuki niteliği olmayan onlarca […]

Muhasebecisinden veterinerine, diş hekiminden inşaat mühendisine, bankacısından ziraatçisine her mesleğe ve mensubuna şahsiyet kazandıran “kamu kurumu niteliğinde” yarı özerk meslek örgütü var. Fakat öğretmenlerin yok. Çünkü öğretmenlik kanunsuz bir meslek, bu mesleğin bir kanunu bile yok.

Öğretmenlik, eğitimle ilgili bir iki kanunda tarif edilir; hakları, sistem içindeki rolü ve görevleri ise hukuki niteliği olmayan onlarca yönetmelik ve genelge ile belirlenir. Anlayacağınız tarihin bu en eski mesleği, Türkiye’de bir müdürün iki dudağı arasındadır.

Bugünlerde siyasetçiler, göz yaşartıcı bir arzuyla öğretmenleri meslek kanununa kavuşturma çabası içinde. Bakanlığının ilk günlerinde İsmet Yılmaz’ın gündeme getirdiği konuyu Ziya Selçuk Vizyon Belgesi’ne aldı. Umarım yazıldığı yerde kalır.  Çünkü bu iktidarın kaleminden çıkacak kanun, öğretmenlik mesleğinin haklarından ziyade “ödev ve yükümlülüklere” yer veren disiplin yönetmeliği gibi bir şey olur.

Sanırım Ziya Selçuk Öğretmen Meslek Kanunu’nu çıkarmakta ısrarlı olacak. Bir zamanlar direktörü olduğu Türk Eğitim Derneği bünyesinde faaliyet gösteren TEDMEM’in geçenlerde ortaya attığı kanun önerisinin Selçuk’un bilgisi dahilinde sipariş üzerine hazırlandığını düşünüyorum. Yoksa Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerle işçi işveren ilişkisi dışında bağı bulunmayan TED’in niye derdi olsun ki?

TED, dernek adı altında faaliyet gösteren profesyonel bir özel eğitim işletmesidir. Önerisinde de “öğretmenliğin profesyonel bir meslek olduğu”nu dile getiriyor ve buna uygun bir yapı kuruyor. Bakan Selçuk da öyle düşünüyor. Bütün mesele bu, öğretmenleri profesyonelleştirmek…

Öğretmenler katakulliye karşı dikkatli olmalı. Bir kanunumuz olsun derken meslekten olmak var işin içinde… Özellikle eğitim sendikaları üyeleri  üzerinden tüm öğretmenleri tartışmaya dahil etmeli, onların profesyonelleşmeye itiraz etmelerini sağlamalıdırlar. Çünkü profesyonellik kaçınılmaz olarak insanı kalpazanlaştırır. Kalpazanlar saygın değildir.

Öğretmenler, kendilerini piyasaya karşı koruyacak kanunu, piyasa temsilcisi olan TEDMEM önerisi üzerinden tartışmamalı. Hele meslekten birinin elinden çıkmış bir tasarı TBMM’de görüşülmeyi beklerken. Sipariş yasalarla yol almak yerine, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya’nın 23 Kasım 2018 tarihinde Meclis Başkanlığına sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanun Tasarısı’nın (geliştirilmesi gereken yönlerine rağmen) gündeme getirilmesi daha anlamlı olur.

Ayrıca öğretmenler, meslek kanunuyla birlikte bugüne dek göz ardı edilmiş anayasal hakları olan Öğretmen Meslek Birliği Kanunu talebini ısrarla istemelidirler. Hiçbir kanun mesleki hakları meslek mensubu kadar güvenceye alamaz ve ona değer katamaz. Anayasa’nın 135. maddesi öğretmenlere bu olanağı sunuyor. Yeri gelmişken Anayasa’nın ilgili maddesini tekrar anımsatayım: “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.”  

Görüldüğü gibi Anayasa, meslek ahlakını korumayı, mesleki dayanışma ilkelerini belirlemeyi, kolektif çalışmanın yöntemini, mesleki yenilenmeyi meslek örgütlerinin görevi sayıyor. Ne yazık ki bunlara herhangi bir meslekten daha çok gereksinimi olan öğretmenlerin bir meslek örgütü yok. Tabii alması bilinirse olmaması için bir neden de yok…