Kız ve erkek çocukların, kadının ve erkeğin mekânını ayırma cinsiyet ayrımcılığıdır ve bu dinlere ait bir görüştür. Fakat dinler, toplum üzerinde mutlak egemen oldukları (feodal) dönemlerde kadın ile erkeğin üretim sürecine birlikte katılmasına itiraz etmemiş: Örneğin ekin biçerken erkek, ne yengesine ne baldızına ne de imeceye katılan komşusunun karısına “siz öbür dönekten başlayın” dememiş; erkekle kadın birlikte orak sallamış, odunu birlikte taşımış… Ama aynı inançlar, sıra üretilenin tüketimine geldiğinde kadının sofradaki yerini ayırmış. Nazım’ın deyimiyle kadının sofradaki yeri öküzden sonra gelir olmuş.

Modern sanayi toplumuna geldiğimizde kadın konumuna itiraz etmiş; direnebildiği oranda, üretim ortağı olduğu erkeğin tüketim ortağı olmayı başarmış. Ne yazık ki neoliberal kapitalizm, emekçi sınıfının kazanımlarını elinden alıp kendini feodal ayrıcalıklarla donatırken kadını unutmadı. Feodal kapitalistler, kadının kazanımlarını elinden alıp, ona feodal düzendeki rolüne dönmeyi telkin ediyor. Kazanımlarını koruma donanımının yetersiz/zayıf olduğu toplumlarda kadına, doğal olarak daha geride kalmış rol öneriliyor.

Bu bakımdan Türkiye’deki karma eğitim karşıtlarının dine gönderme yapmasını, egemen sınıfın, hayatı paylaşmak zorunda kaldığı bir kesimin (kadının) haklarına el koyma girişiminin meşruiyet gerekçesi olarak görmek gerek.

Akademik araştırmalar karma eğitimde birçok olumsuz yön, kusur bulabilir; bunlar, kadınla erkeği ayırmak için değil, eşit insanlar olarak bir arada yaşamasının önündeki engelleri ortadan kaldırmakta yararlanılacak çalışmalardır. Karma eğitimin sonu, eğitimden üretime, üretimden tüketime kadar kadının toplumdaki yerinin tümüyle değişmesi demektir.

Akit gazetesi bir süredir “bilim adamı” dediği kişilere ait makalelerden alıntılarla karma eğitime son verilmesi yönünde kampanya yürütüyor. Belli ki dini zorunluluk olmasını ikna edici bulmuyorlar. Onlara nasihatim, bilime başvurursanız çuvallarsınız; en iyisi mi asıl dayanağınızdan vazgeçmeyin olacak.

Öğretmenlerin yarısının üye olduğu Eğitim Bir Sen de “fıtrata aykırı” bulduğu karma eğitimi davası haline getirmiş durumda. Birkaç hafta önce de İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencileri karma eğitime son verilmesi yönünde imza kampanyası düzenledi. Bunlar okumuş takımı, arkalarında cemaat var mı bilemeyiz, fakat karma eğitime son verme fikri ve talebi esas olarak cemaatler ait.

Bildiğiniz gibi bir ortaokul müdürü, yöneticisi olduğu okulda karma eğitimi kaldırmaya kalkıştı. Kararını, bir cuma günü topladığı öğretmenlere “pazartesinden itibaren kız ve erkek öğrencilerin yan yana oturması yasaklanacak” diyerek duyurdu. Peki,elinde herhangi bir resmi dayanak olmadığı halde bir okul müdürü karma eğitime son verme kararını nereden, nasıl alır? Hiç kuşkusuz ona bu cesareti veren okuduğu gazetenin, üyesi olduğu sendikanın, varsa mensubu olduğu cemaatin, hükümetin politikasını şekillendirmedeki ağırlığı ve o merkezlerde dillendirilen her talebin Eğitim Bakanlığında karşılık bulmasıdır.

Okulunda karma eğitime son veren müdürün açığa alınıp soruşturulması, hükümetin bu görüşte olmadığı anlamına gelmez. Karma eğitimi ortadan kaldırma, toplumda gerilime yol açacak politik bir karardır ve gündeme alınması hükümetin çatışma ihtiyacına bağlıdır. Nitekim bu okul müdürünün, yeri ve zamanı hükümete ait bir kararı kendi keyfince kullanarak öğrenci velilerini ayağa kaldırmış olmasından dolayı kulağı çekildi. Emin (ve tabi ki hazırlıklı) olun ki bu konuda geri adım atılmış değil.