7 ay çeteyi takip eden polis, 9 adrese baskın yaptı. Demir kapıları kıran özel harekat polislerinin girdiği penceresiz depolar ranzalarla doluydu. Islak, küflü yataklarda iki-üç çocuk birlikte yatıyordu.

‘Köle çocuklara’ eziyetin tapeleri

İstanbul Mecidiyeköy’de gökdelenlerin gölgesinde yürüyor dört Suriyeli çocuk. Lüks mağazaların süslü vitrinlerindeki yansımalarında yorgun, bitkin adımları. En küçükleri; 4 yaşında kız çocuğu. Burnu, yanakları soğuktan kızarmış, büyük montu omuzlarından, kollarından sarkmış. 11-12 yaşındaki pembe montlu ablasının yanından ayrılmıyor. Çok benziyorlar. Kumral uzun saçlarının dağınıklığı, kiri, yüzlerinin solukluğu, gözlerindeki durgunluk bile aynı. İki erkek çocuğunun ellerindeki kağıt mendil dolu torbalar yere değiyor.

Onları izlerken iki hafta önce yazdığım, İstanbul Bağcılar’da otobanda ölen köle çocuk Muhammed’i düşünüyorum. 2017’de Suriyeli çocukları dilendiren çete hakkındaki 214 sayfalık iddianameden biliyorum:

Depolarda onlarca çocukla birlikte kalıyorlar. Günde 100 TL getirmeyen dövülecek. Çeteler birbirlerine çocuk satıyor ve bu köle pazarında iyi para getirecek 4 yaşındaki kız çocuğu için daha yüksek ödeme yapılıyor.

Yanımdan geçerken minik ona öğretileni yapıyor, küçücük avucunu açıyor. Ablasına nereli olduklarını soruyorum. “Suriye Halep” diyor. Anne-babasının nerede olduğunu sorunca yorgun yüzünde korku beliriyor. Küçük kızı çekip hızlı adımlarla gidiyorlar. İddianameden biliyorum: Polise yakalanan çocukları çete yurtlardan kaçırıyor. Dövdükten sonra dilendirmeye devam ediyorlar.

Çaresizlik hissini yüreğin ortasına bırakıp gözden kayboluyorlar.

Bize sadece yazmak düşüyor.

Suriyeli çocukları dilendiren bir çeteye daha dava açıldı bu aybaşında. İddianamede yine korkunç detaylar var.

Bir yıl önce, 2 Şubat 2020’de Topkapı Parkı’nda soğukta dilenen çocukları gören bir vatandaş 155 Polis İhbar Hattı’nı aramıştı. Polisler 6 küçük çocuğu alıp Zeytinburnu Çocuk Büro Amirliği’ne götürdü. Kimlikleri yoktu ve hepsi kendilerine ezberletilenleri anlatmıştı. Anne ve babalarıyla Suriye’den geldiklerini söylüyorlardı. Yalanları çok belliydi.

Bir gün sonra yurda yerleştirildiler. Bir hafta içinde 5 ayrı kişi yurda gelerek onları götürmek istemişti. Görevliler onların aileden olmadığını biliyordu, çocukları teslim etmediler. Polis kimliklerini tespit ettiği bu kişileri teknik ve fiziki takibe aldı.

Yusef Hammud isimli çete lideri, Suriye Halep’teki ailelerinden kiraladığı çocukları kaçak yollardan Türkiye’ye sokuyor ve İstanbul’a getiriyordu. İnsan kaçakçıları, sahada çocukları kontrol edenler, toplanan paraları Suriye’ye transfer edenler büyük ve profesyonel bir örgüt oluşturmuştu.

Çocuklar, Sultangazi’de kiralanan depolarda tutuluyordu. Her sabah Beyoğlu, Şişli, Fatih ve Zeytinburnu’ndaki tramvay, metro, metrobüs duraklarına götürülüp dilendiriyorlardı. Çete üyeleri çocukları uzaktan izliyordu. Polis ya da zabıtanın yakalama ihtimaline karşı sık sık topladıkları paraları çocuklardan alıyorlardı. Çete, tramvay ve metrobüse binip dilenen çocukları kontrol etmek için cep telefonları da vermişti. Çocuklarla yaptıkları konuşmaların tape kayıtları dehşeti ortaya koydu.

27 Temmuz 2020 günü çete liderlerinden Ahmed Hammud, tramvayda dilenen bir çocukla konuşuyordu:

Ahmed Hammud: Ne kadar kazandınız?

Çocuk: 50 TL. O çalışmıyor, sallana sallana geziyor.

Ahmet Hammud: Çağır onu. Vallahi 200 TL getirmezse onu akşamdan sabaha kadar bağlarım elektrik kablosuyla.

26 Temmuz 2020’de Ahmet Hammud, bir kız çocuğu ile konuşuyor:

Ahmed Hammud: Neredesiniz?

Çocuk: Sağmalcılar’da.

Ahmed Hammud: Bugün bayram. Herkes 300 TL’nin üzerinde getirsin.

Çocuk: Biz yatsı namazına kadar kalacağız Ümera ile beraber.

Ahmed Hammud: Hadi 300 TL adam başı getirin, yürüyün gidin.

4 Ağustos 2020 günü dinlemeye takılan başka bir telefon görüşmesinde ise Ahmed Hammud, dilendirilenlerin yanında olan oğlu ile konuşuyordu:

Ahmed Hammud: Nereye ulaştınız?

Çocuk: Tren durağına
ulaştık.

Ahmed Hammud: Seninle olana de: Babamın canı çok sıkkın. Ona söyle güzel çalışsın. Eğer güzel çalışmazsa ona söyle onu balkondan atarım. Ona de ki; babam çok kızmış, senden nefret ediyor. Güzel çalışmıyorsun, babam sinirli olduğu için burnundan kan akıyor. Aynen söyle ona; eğer çalışmazsa iyice dövecek, öldüresiye dövecek.

9 Eylül 2020 günü ise çete, polislerin yurda götürdüğü bazı çocukları kaçırmaya çalışıyordu. Yusef Hammud, yurdun önündeki oğlu Hasan Hammud’a amcaları olduğunu söyleyip çocukları almaya çalışması talimatı vermişti. Tape kayıtlarında şu sözleri yer aldı:

Yusef Hammud: Sana çocukları gösterirlerse çocuklara de; bağırıp ağlasınlar. Öğret çocuklara. Her yeri dağıtsınlar, çocuklardan nefret etsinler. Seni arayıp ‘Çocukları al’ derler. Çocuklar sıkıntı yarattı mı Anadolu Yakası’na naklederler. Orada duvarlar alçak. Çocuklar atlayıp kaçar.

7 ay çeteyi takip eden polis, 28 Eylül 2020’de Sultangazi’deki 9 adrese baskın yaptı. Demir kapıları kıran özel harekat polislerinin girdiği penceresiz depolar ranzalarla doluydu. Kokuya içeri giren polisler zor dayanmıştı. Islak, küflü yataklarda iki-üç çocuk birlikte yatıyordu. 72 çocuk polis otobüsleriyle çocuk şubeye, oradan yurtlara götürüldü. Çetenin 13 üyesi tutuklandı. Belki çocukların bazıları Suriye’ye döndü, bazıları yurtlarda. Çoğunluğu yeniden sokakta. Bugün meydanlar, metro, tramvay durakları, trafik ışıklarında pembe montlu kız ve küçük kardeşi gibi yüzlerce çocuk var. Tehlikenin içindeler. Tek tek operasyonlar fayda etmiyor. Devletin kalıcı çözüm yaratması gerekiyor. Neo-Osmanlı hayalleriyle, emperyalistlerle işbirliği yaparak Suriye’deki yangına ateş taşıyan Türkiye, parçalanmış ülkenin sahipsiz çocuklarına bu çözümü borçlu.

Not: Çeteye yönelik iddianame hakkındaki ilk haberi TRT Haber muhabiri Hamza Çiftçi hazırladı.