Türkiye’de futbolun bir kimlik sorunu vardı; her şeyin havada kalması gerçekten rahatsız edici bir durumdu

Türkiye’de futbolun bir kimlik sorunu vardı; her şeyin havada kalması gerçekten rahatsız edici bir durumdu.

Şükürler olsun bir büyüğümüz olaya el koyarak, futbolu yeryüzüne indirdi!

Önce Demirören işe en uygun kişi olarak Federasyon başkanı yaptırıldı!

Beşiktaş deneyimi en önemli referansı!

Sonra; Türkiye Futbol Direktörü(Bu nasıl bir egodur), büyük uğraşlardan sonra Ulusal Takımların başına getirildi.

Ayar üç büyüklerle başladı:

Beşiktaş’a stat yıktırılarak, seyirci (Çarşı) dağıtıldı, sonra bir türlü gün yüzü görmeyen Beşiktaş Başkanı (!)çözümü ; “mesaj alınmıştır”ı bularak saygıda kusur etmedi.

Aldığı o öz güvenle “bıçkınlaştı”.

Galatasaray Başkanı zaten görmüş- geçirmiş insan… Neyi, nasıl yapacağını biliyordu bilmesine de zamana ihtiyacı vardı.

Yıllarca (…) satarak para kazanmış, bunu mu başaramayacak?

Amigolarla yapılan çalışma neticesinde o da işlemi tamamladı.

Mancini’yi de yollayarak tavan yaptı.

En önemli ve sorunlu Aziz Yıldırım’dı…

Çünkü o seyircisini arkasına alarak, kendine bir kamuoyu oluşturdu ve kitleyi sürekli dinç tutarak da süreci kendi lehine çevirmeyi başardı.

Sorun aradaki pürüzlerdi, sanırım o da ortadan kaldırıldı ve süreç “iyi hal durumundan” devam ediyor.

Korkarım yakında hocayı gönderip kendi kulübeye iner. Çünkü takımı toplayıp taktik verdiğine göre…

Şike,

Soruşturma,

TFF,

UEFA,

Platini?

…Ve derken son halka; Kulüpler Birliği Başkanlığı’ydı.

Göksel Gümüşdağ; evrak işlerinden gelinen nokta inanılmaz boyut…

Yere inen futbolun en son noktasını da koyarak, kurumsallaşma; siyasi olarak tamamlanmış oldu.

Şimdi sıra Dünya Kupası Finali’nde…

Affedersiniz!

Siz “dalganıza bakın”.