Aileden biri biyolog olunca, sizin de doğaya ve insan dışındaki canlılara bakışınız değişiyor. Yıllar önce, biyolog oğlumdan büyük insansı maymunlar familyasından olan bonoboların aralarındaki çelişkileri çatışarak ve şiddetle değil, sevişerek ve cinsellikle çözdüklerini öğrenince insanlığımızdan utanmış, bizim dışımızdaki türlerin kimi davranışlarından alınacak ne çok ders olduğunu fark etmiştim.

Malum, hep siyasete kilitlenmiş bir halimiz var ve korona günlerinde futbolun tansiyonu da epey düştüğünden sadece siyasetle yatıp kalkıyoruz. Partilerin kongre zamanlarında ise politik ilgi alanımız bir partinin içine doğru daralırken, o dar alandakilerin ilgisi de alabildiğine yoğunlaşıyor.

Geçen gün, radyoda ornitolog (kuş bilimci) Arzu Gürsoy Ergen’in kuş göçleri üzerine sohbetini dinlerken, konu “kuş bakışı” olsa da, siyasal bakış ve davranışlarımız üzerine düşüncelere dalmaktan kendimi alamadım.

Kuşlar, turnalar gibi büyük kuşlar, kendi hayatlarının en tehlikeli yolculuğunu, kışlama alanlarından üreme alanlarına göçlerini ters V formunda bir uçuşla gerçekleştiriyorlar. Ben o “ters V formu”na artık “victory” diyorum. O “V” ters falan değil, “victory”nin, yani “zafer”in V’si olabilir ancak!

Birileri “kuşa bak” dediğinde hep bizden bir şeyler alır götürür ya… Ve bakmakla görmek arasında büyük fark vardır… Kuşa bakmayalım ama kuşları görelim! Eminim, kuşları gördüğümüzde, şu “kuş beyinli” deyimimizden dolayı da utanacağız.

Keşke “kuş beyni” hükmetse siyasal davranışlarımıza, “kuş beyni” şekillendirse siyasal kültürümüzü…

Büyük sürüler halinde ve V şeklinde uçan kuşların o uçuş planlarının arkasında etkileyici bir akıl var! Ağır gövdeleriyle yüzlerce kilometrelik uçuşları sürekli kanat çırparak yapamayacakları için hava akımlarından yararlanıp süzülerek hedefe ilerlemek az akıl işi değil.

Aynı hedefe ilerleyecek olanlar önce bir yerde toplanıp sürü oluşturuyorlar. Biliyorlar ki, birlikte değil tek başlarına uçarlarsa hedefledikleri noktaya asla varamayacaklar.

V formunda uçuşta, birbirlerine ne fazla yaklaşıp ne fazla uzak durarak, yani her birinin kendisi olabildiği bir ilişki içinde, hemen önündekinin kanat çırpışının yarattığı hava akımı üzerine çıkarak ilerliyorlar. Aslında, kanat çırpan her kuş, kendisi için olduğu kadar yoldaşı için de kanat çırpıyor.

Liderlik konusuna çözümleri ise tam anlamıyla hayranlık verici. V formunun en önündeki lider kuş en fazla dirençle karşılaşıp en fazla eforu sarf etmek zorunda olduğu için, o zorluğun üstesinden gelemeyecek zayıf bir kuşu öne geçirmiyorlar.

Ancak, ne kadar güçlü olursa olsun, liderin de bir süre sonra yorulup sürüyü yavaşlattığını görüyorlar. Aynı hızla rotadan hiç sapmadan hedefe ilerlemek için, sürünün hızını kesen lider “benim yerim doldurulamaz” direnci göstermeden en arkaya geçerken, onun arkasındaki liderliği alıyor. Göç boyunca sürekli ve sırayla yorulan lideri hemen onun arkasındakiyle değiştirerek ilerliyorlar.

Ha, kuşlar dünyasında bile bazen yerini bırakmak istemeyen liderler olabiliyor. O zaman arkadaki bütün kuşlar hep birlikte bağırarak onu uyarıyor ve sürünün sonuna gönderiyorlar.

Uzun yolculukta hastalanarak veya bir avcının saçmasına hedef olarak düşenler de oluyor. İşte burayı dinlerken gözlerim doldu: O anda, iki kuş derekap sürüden ayrılıp onun düştüğü yere iniyor, kalkıp uçabilene veya ölene kadar yanından ayrılmıyorlar!

Tekrar uçmaya başladıklarında ilk buldukları sürüye katılıyorlar. Hiçbir sürü kendilerine böyle katılan bir kuşu reddetmiyor. Biliyorlar ki, kurtuluş yok tek başına!

Ne dersiniz, kuş beyinli mi kuşlar?