Doktordan biri, servisine gelen hastaya önce sosyal güvenlikle ilgili durumunu, diğeri cinsiyetini, üçüncüsü ödeme gücüne ve cinsiyetine bakmaksızın şikâyetini soruyor. Doktorunuzun bunlardan hangisi olmasını istersiniz?

Birincisini liberal, ikincisini dinci, üçüncüsünü laik okul üretir. Nasıl bir eğitim, nasıl bir okul tercihinizi doktor tercihinize göre yapın! Ve sizden oy istemeye gelenlerden onu isteyin!

Aslında birinci (liberal) ve ikinci (dinci) gramaj farkı dışında aynı. Biri olmadan diğeri olamıyor: Malum liberalizm muhafazakarlık, din tüccarlığı demek aynı zamanda. Yine de birini tercih etmek durumundaysanız politikacıdan istemenize gerek yok, mevcut sistem tam size göre demektir. Laik eğitimden yanaysanız onu istemek, bir şeyler yapmak zorundasınız. Kolay değil laikliği bu iki yırtıcının arasından çekip çıkarmak…

Eğitim laik olsun diyenler önlerindeki güçlüğü yenecek çoğunluktaymış gibi görünüyor ama onların içinde de çok sayıda liberal virüs taşıyıcısı var. Seçime giderken ekonominin krizine odaklanıp laiklerin laikliği göz ardı etmesi biraz da buna bağlı. Laikliğin siyasal bir dava olmaktan çıkması laikleri denge unsuruna dönüştürüyor. Bu da Erdoğan’ın arada laik biri gibi ortaya çıkmasını mümkün kılıyor.

Eğitim sisteminin laikleştirilmesinin muhalefet partilerinin gündeminde olmayacağı anlaşıldı. CHP, İYİ Parti, SP, DP ittifakından giyim kuşam laikliğinden fazlasını beklemek saflık olur. Liberallere gün doğdu denebilir. Sınavlar, okullar, öğretmen (performansa), üniversitelerin bölünmesi gibi eğitim gündemlerinin dinselleşmeyle ilgisi yokmuş gibi laiklik bağlamında ele alınmaması liberallere fırsat sunuyor. Hazırlıksız, niyetsiz muhalefetten niyetini bozacak talepte bulunmanın anlamı yok.

Bu durumda eğitimde iyileşme hayalleri suya düşecek gibi! Bari diyorum muhalefet, bugünkünden daha adil, daha demokratik, daha bilimsel, daha laik olan 2003 öncesinin eğitim politikasına dönmeyi vaat etse! Eskiye dönüşü önermemin nedeni, olası iktidar adaylarının insanların nitelikli eğitim arayışına yanıt veremeyecek olması değil sadece asıl tehlike, mevcut durumun sürmesi çabasına hız veren liberallerin “yeni” fikirlerine kanma korkusu. İslamcılarla baş etmede güçlükle karşılaşan solcuların liberal fikirlere itibarı beni daha da tedirgin ediyor.

AKP’yi aşmak, bu partinin kurduğu düzeni yıkmak derin bilinç gerektirmiyor; fakat kaostan kaçanlara kurtuluş yolu olarak özel okulların kapısını aralayan, AKP’den daha organize, küresel desteğe sahip neoliberallerle baş etmek için eleştirel bilince sahip olmak gerektiriyor.

Her biri özel okul zinciri sahibi veya onlara hizmet sunan bir dizi liberal eğitimciyi CHP’nin peşinde görüyorum bugünlerde (yoksa CHP mi onların peşinde). Bunlardan biri de muhaliflerin “eğitimde dünya markamız” dediği Selçuk Şirin. İki hafta önce, konuşmacı olduğu sempozyumda “imam hatipleşmeyi dert etmeyin” diyen Şirin, geçenlerde Hürriyet’teki köşesinden “Eğitimi dert edelim” başlığı altında bir dizi öneride bulundu. Sıraladığı yedi önerinin birkaçı şöyle: (1) “Eğitime dair her karar verilere dayanmalı.” (2) “Okulöncesi eğitim, geri dönüşü en yüksek yatırımdır.” (3) “Öğretmenlik profesyonel bir meslek olmalı.”

Hangi veriye? İş insanlarının işgücü ihtiyacına mı, demokrasiye olan güven istatistiklerine mi? Şirin’in piyasa verilerini kastettiği açık. Okulöncesi eğitimle “yatırım” kavramını birlikte kullanan, iki yaşındaki çocuğa verilecek eğitimi yatırım planı olarak gören kişi gerçek anlamda eğitimden söz ediyor olamaz. Profesyonellikle öğretmenlik ise hiçbir şekilde birlikte düşünülemez: Meslek, insanların kazanç elde etmeden de yaptığı işin adıdır. Profesyonellikten kasıt uzmanlaşma ise “meslek” zaten uzmanlaşma ile elde edilen bir unvandır.

Size, rahatsızlığınızdan önce sigorta numaranızı soracak doktor mezun edecek liberal okul (eğitim) projesinin önerisi böyle olur. Liberalin laiklik diye bir derdi olmadığını Türkiye’deki müttefiklerinin islamcılar olduğunu asla unutmayın. Aksi halde belli bir noktaya getirdiğiniz laik eğitim mücadelesinde başa dönmek zorunda kalırsınız.