Emperyalizme karşı verilen Milli Mücadele’nin karargâhıyken bozkırdaki bir köyden farksızdı. Yolları çamur patika, evleri kerpiçten yoksulluktu.

Kurtuluştan sonra genç Cumhuriyet’in anıtı oldu.

Ülkeyle birlikte filizlendi başkenti.

Çoraklığın ortasında mimarisiyle, sanatıyla, ot bitmeyen topraklarda ağaçları ve bahçeleriyle bir ideal yeşerdi.

Onlarca yıl geçti.

Bir zübük başkan seçildi.

Başkent cahilin çocuk odası oldu.

“Böyle sanatın içine tükürürüm” diyen cahil, milyonlarca liralık dev dinozor, robot oyuncaklarını istediği yere koyuyordu.

Siyasal İslam’ın T-Rex’leri, Transformers robotları, Cumhuriyet değerlerine saldırıyordu.

Zübük, kol saati heykeliyle kendi zamanının keyfini sürüyor, başkenti hapsettiği kazulet kapıların arkasında dolaplar çeviriyordu.

Kelimenin tam anlamıyla fantastik bir soygundu.

Türkiye’nin ve Ankara’nın bu delilik dönemini elbette tarihçiler ile siyaset bilimciler analiz edecek.

Onların temel kaynaklarından biri Gazeteci Murat Ağırel’in Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan ‘Parsel Parsel’ kitabı olacak.

‘Parsel Parsel’de bir zübüğün hayatına sığan ama Ankapark adındaki 720 milyon dolarlık devasa çöplüğe sığmayacak yolsuzluk iddialarını okuyacaksınız. Şoförler birden holding patronu olacak. Her taşın altından tarikatların bol akçeli işleri çıkacak. Birkaç günlük şirketlere adrese teslim ihaleler verilecek. Farklı isimler etrafında dönen ihaleler hep aynı cepte buluşacak. Ankara Büyükşehir Belediyesi şirketleri, iştiraklerinde emanetçiler dolanacak. Osmanlıspor, Beyaz TV, Melih Gökçek’in oğullarının oyuncağı olacak. Bu ülkenin emekçilerinin tertemiz alın terinden toplanan vergiler hırsızların cebini dolduracak.

YOLSUZLUK SİSTEMİ

Tüm ülkenin gözü önünde bunlar yaşanırken Melih Gökçek’i de dokunulmaz kılan yolsuzluk sistemi AKP-FETÖ ortaklığınca inşa edilmişti.

Murat Ağırel kitabında bu sistemi de ortaya koyuyor.

Yıllar önce belediyenin bol akçeli makamlarını FETÖ’cülere teslim etti. Yıllarca Satın Alma Daire Başkanlığı, ASKİ Genel Müdürlüğü, daha sonra Ankara Büyükşehir Belediye Sekterliği koltuğunda bugün FETÖ firarisi olan Kamil Kılıç oturuyordu. Yine FETÖ firarisi olan Hasan Uçar ise Hesap İşleri Daire Başkanlığı, daha sonra ise Mali Hizmetler Daire Başkanlığı görevindeydi. Üstelik AKP’nin uydurma miladı 17-25 Aralık’tan sonra da görevlerine devam etmişlerdi. Bu isimler başkentin FETÖ’nün şirketlerine parsel parsel satılmasında köprü görevi görmüştü. FETÖ’ye ait şirketlere verilen arazilerin imar planları da değiştirilip örgütün kasası milyarlarca lira ile doldurulmuştu.

FETÖ ile ticaretin karşılıklarından biri ise Ankara Adliyesi’ndeki çok önemli bir savcının himayesiydi. Memur Suçları Bürosu Savcısı Şadan Sakınan, Melih Gökçek hakkındaki onlarca soruşturmayı takipsizlik kararıyla kapattı. Gökçek’in Ankara Adliyesi’ne her geldiğinde ziyaret ettiği Savcı Şadan Sakınan’a bir hediyesi de olmuştu. Savcının Etimesgut’ta satın aldığı arazi imara açılmış ve milyonlarca lira değer kazanmıştı. Şadan Sakınan bu sırada 2010 KPSS’deki soru hırsızlığı soruşturmasının üzerini kapatmakla da uğraşıyordu. Dosya hakkında 4 yıl boyunca bir işlem yapmamış ve en önemli delil olan soru kitapçıklarının ÖSYM tarafından yakılmasını sağlamıştı. Üstelik soruların sınavdan önce gönderildiği belirlenen Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği’ne polisin baskın yapacağını önceden haber vermişti. Şadan Sakınan bugün FETÖ firarisi olarak aranıyor.

Melih Gökçek, FETÖ ile örgütsel bağlantıları en net olan siyasilerden biri. Arşiv Fethullah Gülen’e övgüleriyle, Türkçe Olimpiyatları’na ev sahipliği yaptığı etkinliklerle, FETÖ’cülerle fotoğraflarıyla dolu. İki oğlu ile iki torunu FETÖ okullarından mezun. 15 Temmuz’a kadar bir FETÖ okulu eşinin adını taşıyordu. 17-25 Aralık Operasyonlarından sonra aylarca tek kelime etmemiş, tek tweet atmamış, belki de derin bağlantıları sayesinde önünün nasıl açılacağının hayallerine dalmıştı. Erdoğan devrilmeyince ise “Yalnız bıraktık özür dilerim” diye açıklama yapmıştı. 15 Temmuz’dan sonra ise cin gibiydi. FETÖ’nün insanları üç harflilerle kandırdığını söyleyerek suçlarından sıyrılmaya çalışıyordu.

Bütün delillere karşın Melih Gökçek halen koruma altında. FETÖ ile ortaklık bitse de aynı sistem işliyor. Gökçek dosyaları bu kez başka raflarda gömülü. Onu belediye başkanlığından istifa ettiren güç, halen nedenini söyleme zahmetinde bile bulunmadı. Belli ki ipin ucu verildiğinde FETÖ’nün siyasi ayağının çorap söküğü gibi gelmesinden korkuluyor.

Not: Bu istibdat döneminde iyi ki hakikat için direnen gazeteciler var. Gerçeklerin yazılabildiği ve okunabildiği BirGün o gazetecilerin yuvası. Sadece ‘Reis Mükemmel Bir İnsan’ manşetlerine mahkûm olmamak için BirGün’e destek olun, abone olun.