‘Milkport’ düzeni: Zengin et damadımı, yazmam damadını!

Medyadaki sahiplik durumunun, iktidar ile girişilen akçeli ilişkilerin halkın haber alma özgürlüğünü nasıl zedelediğini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadının serbest bırakılması haberlerinde bir kez daha gördük. Cezaevlerinde yüzlerce epilepsi hastası varken, uyku apnesi rahatsızlığı da basit bir cihazla çözülürken, “FETÖ terör örgütü”ne finansmanla suçlanan damadın (hem de yasalara aykırı olarak özel hastane raporuyla) serbest bırakılmasına her kesimden tepki geldi. En reisçi trollerden, ulusalcılara kadar birçok kesim, adaletin terazisinin Damat Bey’e farklı işlediğinden şikâyet etti.

milkport-duzeni-zengin-et-damadimi-yazmam-damadini-282946-1.milkport-duzeni-zengin-et-damadimi-yazmam-damadini-282947-1.

Mahcup eleştiriler

Ancak gelin görün ki, darbe girişimine adı karışanlar için “Hainler Mezarlığı” kuran Kadir Topbaş’ın damadının serbest bırakılması, hükümete yakın medyada, CHP’nin parti içi kavgası kadar bile yer almadı. Malum medyanın birinci sayfalarında zaten hiç görülmeyen tahliye, iç sayfalarda neredeyse görünmeyecek yerlere sıkıştırılmıştı. Haksızlık etmeyelim, mahcup da olsa araya küçük eleştiriler sıkıştırılmamış değildi. Akşam gazetesinin iç sayfalarında “Cezaevinde kalmasına engel yok” başlıklı bir haber vardı. Akşam gazetesinden Yaşar Hacısalihoğlu, tahliye için “Vicdanları derinden sarstı” diyordu. Aynı gazeteden Kurtuluş Tayiz ise yazısında daha çekingen sözcüklerle, “Damat olmasa, tahliye olamazdı” cümlesine yer verdi. Star’da Halime Kökçe’nin yazısına eklediği kutudaki cümle ise epey sertti:milkport-duzeni-zengin-et-damadimi-yazmam-damadini-282948-1.

“Tahliye kararı, herkesi vicdanen rahatsız ettiği gibi FETÖ ile mücadeleye inancı da azaltmıştır.”

Hiç yaşanmamış gibi

Yalnız, Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın 15 yıl hapsi istenirken serbest bırakılması, dünkü gazetelerden birine göre “hiç yaşanmamıştı.” Bırakın 1. sayfayı, ne devam sayfalarında nötr bir başlık ne de Topbaş’ın ağzından “Adalete güveniyoruz” lafı. Mesele, bu gazete için yok hükmündeydi adeta. Tek satır yoktu. Yazarları da meseleyi ima bile etmemişlerdi. E tabi mesele bir “damat” olunca, bu gazetenin hassasiyetini anlamak çok da zor değildi. Biraz arşiv karıştırınca, “Zengin et damadımı, haber yapmam damadını” ilişkisinin nasıl kurulduğu net biçimde ortaya çıktı. Açalım..

Mutluluğun formülü çok açık

Bundan birkaç hafta önce, Cumhuriyet gazetesinin 1. sayfasında Aykut Küçükkaya imzalı bir haber vardı: “İBB’nin damadı!” Haberin başlığını okuyunca, hemen aklınıza, serbest bırakılan Topbaş’ın damadı gelmesin. Bu haberdeki damat, başka damat. Habere göre, Albayraklar Grubu’nun damadı sadece 1 yıl içinde, Topbaş’ın yönettiği belediyeden 250 milyon liralık ihale almıştı. Kodları, basit soru-cevaplarla birlikte çözelim:

Bu damadın adı ne? Adem Altunsoy. Peki kayınpederi kim? Nuri Albayrak. Kendisi kim olur? Yeni Şafak Grubu’nun sahibi. 90’lardan bu yana belediye ihaleleriyle büyüyen bir gruptan söz ediyoruz. E, Topbaş’ın da, damadının da kim olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Şimdi “milkport” gazeteciliğinin anavatanı Yeni Şafak’ın, Topbaş’ın damadına ilişkin tek bir satıra yer vermemesine hâlâ şaşırıyor musunuz?

***

Ver damadı, al koltuğu

Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın serbest bırakılmasından iki gün sonra, AKP kulislerinden büyük gazetelere sızan bilgiler tesadüf olabilir mi? Haberlere göre ay sonunda AKP’nin resmen başına geçecek olan Erdoğan, ilk neşteri örgüte ve yerel yönetimlere vuracak.

Haberlerdeki şu ifadelere dikkat: “3-4 büyükşehir belediye başkanının, yerel seçimler beklenmeden görevden alınması tartışılıyor. Bu belediye başkanlarının, kendi rızaları veya sağlık gibi gerekçelerle görevden ayrılacağı, yerlerine Mart 2019’a kadar vekaleten bakılacağı öne sürülüyor.”


Kadir Topbaş, geçenlerde Belediye Meclisi’nde “İstanbul’da 3 dönemdir başkanlık yapıyorum. Bu son dönemim” açıklaması yapmıştı. Damadın tahliyesinden sonra belli ki, görevden ayrılmaya zorlanacak. Birkaç ay önce rahatsızlığı nedeniyle zaten görevine bir süre ara vermişti. AKP kulislerinin istifalara gerekçe olarak yaydığı sağlık bahanesi de hazırda bekliyor.
Bekleyip, göreceğiz.

***

Komik bile değil

Damadı “FETÖ’ye finansman” sağlamak iddiasıyla tutukladılar. Yargı, 16 Nisan’dan sonra damatta aniden ortaya çıkan sağlık sorunlarını gerekçe göstererek serbest bıraktı. Başbakan çıkıp, “Yargının kararı, saygılıyız” dedi.

milkport-duzeni-zengin-et-damadimi-yazmam-damadini-282945-1.

Ama yandaşlıkta sınır tanımayan gazeteciler, tahliyeyi FETÖ’nün yaptığını ima ediyor. Hatta Erdoğan’ın uçağına arada bir temsilci sokan Milat adlı gazete, ciddi ciddi “Tahliyenin arkasında FETÖ mü var?” başlığı attı.

Kendi okurunu bu kadar salak yerine koymak ayıp değil mi?

***

Diplomaside ‘Ver Mehteri’ dönemi

Bir başka damat, Enerji Bakanı Albayrak’ın gururla Akdeniz’de petrol aramaya gönderdiği gemiye, Güney Kıbrıs’tan telsizle uyarı yapılmış. “Rum alanında arama yaptığınızı kabul edin” diye… Yandaş basınımızın tabiriyle Rumlar bu uyarı ile “Gemimizi taciz etmiş.”

Haliyle, karşılıksız kalmamış bu ’taciz.’ Son dönemin moda tabiriyle “Ver mehteri” yapmışız. Telsizden Rumlara mehter marşı dinletmiş. Aynı gazetelerdeki haberlerdeki tabirle devam edelim: “Mehteri duyunca deliye döndüler…”

Fethullah Gülen için “Siz olmadan yeterince coşamıyoruz” diye yaptığı yağcılıkla tanınan sunucu Erkan Tan’ın tedavüle soktuğu “Ver Mehteri” vaziyeti, belli ki diplomasinin de dili olmuş.

Bakalım, askerleri güney sınırımızda YPG armalarıyla gezen Trump ve Putin’e de “Ver mehteri” yapabilecek mi bizimkiler…
Ha bir de, aynı gazetelerde minicik bir haber vardı… “Barzani ağustosta bağımsızlığını ilan edecek” diye. Artık ona da “Megri megri” yerine “Ver Mehteri” yaparlar… Yoksa oradaki petrol, Barzani, Powertrans…

Neyse ‘Görevimiz Tehlike’ oynayıp tutuklanmanın alemi yok: “Son cümle kendini 5 saniye içinde imha edecektir…”

milkport-duzeni-zengin-et-damadimi-yazmam-damadini-282944-1.

“Gemimizi taciz etmiş.”

Haliyle, karşılıksız kalmamış bu ’taciz.’ Son dönemin moda tabiriyle “Ver mehteri” yapmışız. Telsizden Rumlara mehter marşı dinletmiş. Aynı gazetelerdeki haberlerdeki tabirle devam edelim: “Mehteri duyunca deliye döndüler…”

Fethullah Gülen için “Siz olmadan yeterince coşamıyoruz” diye yaptığı yağcılıkla tanınan sunucu Erkan Tan’ın tedavüle soktuğu “Ver Mehteri” vaziyeti, belli ki diplomasinin de dili olmuş.

Bakalım, askerleri güney sınırımızda YPG armalarıyla gezen Trump ve Putin’e de “Ver mehteri” yapabilecek mi bizimkiler…
Ha bir de, aynı gazetelerde minicik bir haber vardı… “Barzani ağustosta bağımsızlığını ilan edecek” diye. Artık ona da “Megri megri” yerine “Ver Mehteri” yaparlar… Yoksa oradaki petrol, Barzani, Powertrans…

Neyse ‘Görevimiz Tehlike’ oynayıp tutuklanmanın alemi yok: “Son cümle kendini 5 saniye içinde imha edecektir…”

***

Damada yargı bakıyor peki ya gazetecilere?


Başbakan Binali Yıldırım’a, ziyaret ettiği Moldova’da, Topbaş’ın damadı meselesini sormuşlar. O da, gerçekliği tartışılır -ancak şeklen gayet demokratik- bir yanıt vermiş: “15 Temmuz’dan sonra işi yargıya havale ettik. Yargı hangi yönde karar verirse o karar tecelli edecek.”

Yıldırım’ın ‘işi yargıya havale ettik’ sözleri, akıllara Erdoğan’ın birkaç kez tekrarladığı bir cümleyi hatırlattı. Cumhurbaşkanı, tutuklu meslektaşımız Deniz Yücel’in serbest bırakılmasına ilişkin taleplere şöyle yanıt vermişti: “Ben bu görevde olduğum sürece asla…”

Şimdi meseleyi netleştirelim… Topbaş’ın damadını yargı bırakıyor, Deniz’i ve nice meslektaşımızı cezaevinde siyasi irade mi tutuyor? Bir anlayalım.