“Milli uçak vardı ne oldu ona?” sorusuna nihayet cevap geldi

7 Haziran 2015 seçimlerinden önceki günleri hatırlarsınız. İktidarın yaklaşan seçimlerde oy alabilmek için her türlü çılgın, yarı çılgın, mega ve asrın projelerini tanıttığı günler… HDP’nin barajı geçeceğinin netleştiği, bu nedenle iktidarın tam saha pres “400 vekil” alabilmek için her türlü propaganda yoluna başvurduğu günler.

Seçimden 10 gün önce şatafatlı bir tören düzenlendi. Sahnede, “dönemin” Başbakanı Ahmet Davutoğlu, sahnenin arka zeminine işlenmiş Türk bayraklı bir uçak grafiğinin önünde gururla konuşuyordu. Törenin düzenlendiği 27 Mayıs gününe atıfta bulunarak şu sözleri sarf ediyordu:

“Bugün tarihi bir gün. Biz durdurulamayacak bir iradenin sözcüleriyiz. Bizi durdurmak isteyenler 27 Mayıs gibi darbelerle hedefe ulaşabileceklerini zannetti.”

Akabinde, müjdeyi veriyordu. Konuşma yaptığı kürsünün arkasındaki Türkiye’nin ilk milli uçak projesini gururla tanıtmaya başlıyordu: TRJET! Milli bölgesel yolcu uçağının 4 yıl içinde (yani 2019) göklerde olacağını, hatta ilk seferini memleketi Konya ile o dönem yeni açılan Yüksekova Havalimanı arasında yapacağını söylüyordu.

7 Haziran öncesinde, özellikle Anadolu’daki seçmenleri oldukça heyecanlandıracak bir projeydi. Tabi heyecanın daha büyüğü, yandaş medyadaydı. 28 Mayıs 2015 tarihli malum medyanın başlıkları şöyleydi: “Göklerde bir Türk”, “İşte TürkJet”, “Göklerde milli gurur”, “Göklere Türk mührü.”

Bu törenin üzerinden 2,5 yıl geçti. “Yerli ve milli” diye lanse edilen uçağın üretimine dair hiçbir hareket yoktu. Öyle ya, 2019’daki sefere ne kalmıştı ki? Projenin, sessiz sedasız rafa kaldırıldığını öğrendik dün. Tanıtıldığındaki gibi manşetlerden değil elbette, ekonomi sayfalarının dibinde. Uçağın aslında Alman Dornier olduğu, Türkiye’de modernize edilerek üretilmesinin de maliyetli olduğu ortaya çıkmış. Savunma Sanayii Müsteşarlığı da projeyi resmen sonlandırmış.

Morali bozmamak lazım. Uçağı yapamamış olabiliriz ama uçak gemimiz, uzay gemimiz çok yakında seçim meydanlarında!

*****

milli-ucak-vardi-ne-oldu-ona-sorusuna-nihayet-cevap-geldi-364273-1.İçeriye: Talimatı ben verdim Dışarıya: Bu işi kısa keselim

Ankara ile Washington arasında patlak veren krizle ilgili analiz yapmayı, meselenin uzmanlarına bırakalım. Sebeplerini, sonuçlarını eminim birçok yerden okumuşsunuz. Benim aklıma takılan sadece tek bir mesele var…

ABD’nin aldığı vize ambargosu kararına, “mütekabiliyet” ilkesi gereği aynen yanıt vermek gayet doğal. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ABD’nin yazılı açıklamasına aynen yanıt verilmesine dair “Talimatı ben verdim” demeci de iç kamuoyuna mesaj olarak algılanabilir. Ama bu açıklamanın yapıldığı dakikalarda ABD’nin Ankara’daki 2 numarasını Dışişleri’ne çağırıp “Uzatmayalım. Karardan dönün, biz de misillemeden vazgeçelim” demek ne anlama geliyor? Bari iç kamuoyuna verilen kararlılık mesajlarının mürekkebi kurusaydı…

*****

“Dolar teröristleri” Sabah’ı sevindirmiş

Hatırlayacaksınız Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen aralık ayında döviz kurlarındaki ani yükseliş üzerine “Dövizini bozdur” kampanyası başlatmıştı. Hatta “Elinde silahı olan teröristle doları olan arasında fark yoktur” demişti.

milli-ucak-vardi-ne-oldu-ona-sorusuna-nihayet-cevap-geldi-364274-1.Hacimli döviz hesabı olanların ne yaptıklarını bilmiyoruz elbette ama “100 dolar bozdurana saç tıraşı” bedava cinsi promosyonlara tanık olmuştuk. Yandaş medyanın da büyük gazıyla hem de… Sayfalarını döviz bozdurma haberleri süslüyordu. Soldaki kupürdeki gibi haberler okuduk hep..

Yalnız ABD ile vize krizinin ardından dövizin yeniden tırmanışa geçmesi, yandaş basına yakın zamandaki başlıklarını unutturmuş. Ülkedeki döviz mevduatlarının artışıyla övünür hale getirmiş. Sabah Gazetesi’nin dünkü ekonomi sayfalarında, vize krizinden Türkiye’nin etkilenmediğinin anlatıldığı haberde, “Döviz mevduatları tarihi zirvede” başlıklı bir grafik vardı. Ne yani “dolar teröristleri”ne destek mi veriyor şimdi Sabah?

İşin fenası, grafikteki rakamlara göre “Döviz bozdur” kampanyasından sonra ülkede döviz mevduatları artmaya başlamış.

Mehteri tam olarak nereye veriyorduk?

*****

Sayın Orman, yalan söylemeniz çok ayıp

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Avrupa Şampiyonu olan Ampute Milli Takımı’nı terlerini soğumadan kutlaması güzel bir jestti. Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, cep telefonunun hoparlörünü açarak Erdoğan’ın mesajlarını yeşil sahanın ortasında dinletti.

milli-ucak-vardi-ne-oldu-ona-sorusuna-nihayet-cevap-geldi-364275-1.Yalnız bu sırada Bakan Bak’ın araya girerek “Sahalarını bize açtıkları için Beşiktaş’a da teşekkür ederiz” demesine Erdoğan biraz sinirlendi. Sesinin hoparlörde olduğunu biliyor muydu, emin değilim. Ama şu yanıtı verdi: “Ulan saha onların mı, bizim verdiğimiz paralarla yaptılar!”

Bu sözlerden sonra Bakan hoparlörü kapatmaya çalıştı ama nafile çabalar sonuç vermedi haliyle. Kameralar kayıttaydı. Yalnız Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamasını duyunca, aklımıza Beşiktaş Spor Kulübü Başkanı Fikret Orman’ın eski bir açıklaması geldi. Orman, Vodafone’un sponsorluğunda yapılan statta devletin tek kuruş katkısı olmadığını söylemişti. Hatta, “Biz hariç, herkesin stadını devlet yaptı” diyerek sitem bile etmişti.

Şimdi Cumhurbaşkanı’nın “Bizim paralarla yaptılar” açıklamasından sonra sormak gerek. Sayın Orman, sayın Orman… Yalan söylemeye utanmıyor musunuz?