Üniversiteli Nedim Yurtdaş inşaatta çalışırken öldü. Okuldayken yoksul ailesine destek olamamak ona zül olmuş ve inşaatta işe girmişti. Nedim yaşam savaşı verirken ülke, Paramount Otel’in beleşçilerini, rüşvetleri konuşuyordu.

Nedim’in ahı var üzerinizde

Nedim Yurtdaş Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Psikoloji Bölümü 3. sınıf öğrencisiydi, 24 yaşındaydı.

Kısa hayatı yoksulluk ve zorluklarla doluydu.

Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı Selman Köyü’nün Soğuktepe Mezrası’ndaydı briket evleri. Çorak toprağın ıssızlığındaki evin bacasından sobada yanan tezeğin dumanı yükselirdi.

Gözlerden uzak fakirlik kışın karla kapanan yollarla ulaşılmaz olurdu.

Anne-babasının ilk çocuğuydu Nedim. 4 kardeşi vardı. Yollar açıldığında mevsimlik işçi olarak çalışmak için eşyalarını toplamaya başlarlardı.

‘Dayıbaşı’nın minibüsü onlar gibi yoksul aileleri çorak topraklarından ucuz işgücü olacakları bereketli tarlalara, bahçelere taşırdı.

Nedim ve kardeşleri, balık istifi yoksul kervanlarda, Türkiye’nin dört bir yanındaki mevsimlik işçi çadırlarında büyüdü. Okullarda karneler dağıtılırken Nedim güneşin altında tarlalarda çalışıyordu. Fırsat bulabilirse çadırın köşesinde kaçırdığı dersleri kitaplardan okuyordu.

Köye döndüklerinde elleri nasır ve kesik dolu olurdu.

Buralarda bu yoksulluktan, bu çileden tek kurtuluş yolu vardı:

Okumak.

Annesi, babası evlatlarına hep bunu söylerdi. “Siz okuyacaksınız” derlerdi.

Nedim’in tarlalarda çalışmaktan yaralı eli kalemi zor tutardı.

Bütün olanaksızlıklara rağmen başardı.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü kazandı.

Hem okuyacak hem çalışacaktı.

Ailesini yoksulluktan kurtaracağı günlerin hayalini kuruyordu üniversitenin kapısından girerken.

Ama…

Bu bölgede üniversiteyi kazanan yoksul Kürt çocukların bir azabı vardır. Ailesi açlığın pençesindeyken üniversiteye gelen öğrenciler, vicdani yük hissederler üzerlerinde. Okuldayken ailelerine destek olamamanın ağırlığı yüreklerinde birikir. Bu psikolojik baskıyı analiz edebilir elbette psikoloji bölümü öğrencisi ama ne çare.

Nedim’in tek derdi yurdun parasını ödeyebilmek, ders kitaplarını satın alabilmek değildi. Her fırsatta işe giriyor, ailesine para göndermeye çalışıyordu. Bunun için derslerini aksattığı oluyordu.

Okul tatile girdiğinde de inşaatlarda çalışırdı.

Kız kardeşi de Türkçe öğretmenliği bölümünü kazanmıştı.

Bu yıl iki erkek kardeşi de üniversite sınavına girmişti. İkisinin 360 TL sınav ücreti bile fakirliklerinde yüktü.

Bir araya geldiklerinde henüz ilkokul öğrencisi olan en küçük kardeşlerinin kendileri gibi zor bir hayatının olmaması için yapacaklarını konuşurlardı.

Bu yaz…

Finaller biter bitmez çantasını hazırladı Nedim.

Akrabasının inşaatlarda çalıştığı İstanbul’un yoluna düştü.

Bütünlemeye kaldığı derslerin sınavları vardı ama inşaatta iş bitmediği için okuluna dönemedi.

21 Haziran 2021 günü…

Üniversitede bütünleme sınavı varken…

Beton tozunun, terine yapıştığı sıcakta, sadece bir anlık hata, yanlış attığı bir adımdı. Nedim havalandırma boşluğuna düştü, ağır yaralandı, hastaneye götürüldü.

Nedim yaşam savaşı verirken…

Türkiye’nin gündeminde Sedat Peker’in ifşaları vardı.

Nedim şantiyenin ranzalarında uyurdu, Paramount Otel’in geceliği 10 binlerce lira villalarında eski Başbakan, hâkimler, Savunma Sanayi Başkanı, Emniyet Müdürü, kendine gazeteci diyen rüşvet aracıları kalmıştı.

Nedim alın teriyle kazandığı 180 TL yevmiyesinin 100 lirasını ailesine gönderirdi, Veyis Ateş, Sezgin Baran Korkmaz’dan dava dosyasını kapatmak için 10 milyon avro istiyordu. Otelin işletmecisi Cihan Ekşioğlu’nun kemerinin tokası 50 bin dolardı. Karısı Bodrum’dan İstanbul’daki kuaförüne özel jetiyle gidiyordu.

Nedim izin gününde İstanbul’da otobüse bile binmezdi ailesine göndereceği para eksilmesin diye. Ülke, İçişleri Bakanı’nın seçim kampanyasında Sezgin Baran Korkmaz’ın (SBK) 43 milyon dolarlık ultra lüks uçağıyla seyahatlerini konuşuyordu.

Nedim şantiye yemekhanesi dışında canının çektiği yemekleri yiyemez, boğazından geçmezdi. O yoğun bakımdayken Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu Üyesi Korkmaz Karaca’nın lüks otellerdeki bornozlu fotoğrafları internette dolaşıyordu.

Başkanlık Sistemi’nin Saray’daki ibretlik bir portresiydi. Halkın vergilerinden yüksek maaşı cebine indirirken ‘resmi görevi’ kağıt üzerinde iyi bir ekonomi yönetimi sağlamaktı.

Yani…

Nedim gibi üniversiteli gençlerin inşaatlara sürüklenmeyeceği bir ülke için çalışması gerekirdi. Oysa Deniz Baykal’a şantajla ülke siyasi tarihi değiştirilirken aldığı rolün sefasını sürüyordu. Saray’a tünemesinin avantalarını topluyor, SBK’nin lüks otomobilinde, yalısında gününü gün ediyordu.

Nedim tedavi gördüğü hastanenin yoğun bakımından 8 gün sonra çıkarıldı. Normal odaya alındığı günün gecesi kötüleşti.

Ülkenin gündeminde Sağlık Bakanlığı ihaleleriyle ilgili skandallar vardı. Günler sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kuzeninin Sağlık Bakanlığı’ndan 10 milyon TL’lik ihaleler aldığı ortaya çıkacaktı.

Nedim kötüleştiğinde hastanenin yoğun bakımında boş yatak kalmamıştı. Başka bir hastaneye götürülürken artık çok geçti.

Nedim, 24 yaşında öldü.

Boğazından haram tek lokma geçmemişti. Emeğiyle kazandığını bile gönül rahatlığıyla harcayamamıştı.

Bu yolsuzluk sistemi onun hayatını harcadı.

Belli ki…

Ölüsü bile adalete aç kalacak.

Acaba iş cinayetindeki ihmaller nelerdi?

Neden yoğun bakımdan çıkarıldı?

Tarihinin en büyük skandalını yaşayan ülkede mahkeme kürsüleri arkasında saklanmış yargıdan Nedim için adalet beklenir mi?

Nedim Yurtdaş’ın üniversitedeki hocasıyla konuştum.

“Mahcup, sessiz, tertemiz bir gençti” dedi. Devam etti:

“Çok öğrencimiz var Nedim gibi. Ailesi açken okumak zül onlara. Psikolojik bir baskı altındadırlar. Suçlu hissederler kendilerini. Her fırsat bulduklarında eve para göndermek için çalışırlar.”

Nedim’in ahı var bu ülkenin emeğini sömüren bütün hırsızların üzerinde.

Sorarlar bir gün sorarlar…