Neo-Nazilere mi oy verelim, size ‘Terörist’ diyenlere mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma namazı çıkışında Almanya’da yaşayan Türklere, kimlere oy vermemeleri gerektiğini bildirdi. Erdoğan, “Türk seçmenler sandıkta gereken dersi vermeli diyerek” ambargo istediği partileri sıraladı:

"Ne Hıristiyan Demokratları (CDU), ne SPD’yi, ne Yeşilleri... Bunların hepsi Türkiye düşmanıdır. Orada şu anda Türkiye’ye karşı düşmanlık yapmayan siyasi partilere gerekli desteği verin.”

Türkler kimi seçiyor

Bu açıklamanın olası sonuçlarını tartışmadan önce rakamlara bakalım… Almanya’da Türkiye kökenli yaklaşık 1 milyon 400 bin seçmen var. Son seçimde katılım oranının yüzde 70’lerde olduğunu varsayarsak yaklaşık 1 milyon seçmen sandık başına gidecek. Azımsanacak bir rakam değil. 2013’teki son genel seçimlerde, Türkiye kökenlilerin yüzde 64’ü SPD’ye, yüzde 12’si Yeşiller ve Sol Parti’ye, yüzde 7’si ise Merkel’in CDU/CSU blokuna oy verdi.

Merkel’e Erdoğan desteği

Malum, Almanya’yı 4 yıldır Merkel’in liderliğindeki CDU ile Sosyal Demokratlar (SPD) birlikte yönetiyor. Erdoğan, oy verilmeyecek partileri sayarken iki koalisyon ortağını da saydı. Ama Türkiyeli seçmenler Erdoğan’ın sözünü dinleyecek bile olsa bu “düşman”lar arasında saydığı Merkel’in ekmeğine yağ sürecek. Türkiye kökenlilerin yüzde 64 oranında destekledikleri SPD’nin oylarının azalması, Merkel’in tek başına iktidar ihtimaline destek verecek. Zaten Türkiyelilerden aldığı yüzde 7’nin kaybı bir anlam ifade etmiyor ki Şansölye için.

Kalan 3 partiye bakalım mı?

Meselenin ikinci boyutuna gelirsek… Tamam, Türkiye kökenli seçmenler Erdoğan’ın “Türkiye düşmanı” ilan ettiği bu üç partiye oy vermesinler... Geriye ne kalıyor? Kendini “demokratik sosyalist” olarak tanımlayan Die Linke, liberal demokrat FDP ve neo-Nazilerin partisi AfD. Peki, Erdoğan’ın “Türkiye düşmanı” listesinde olmayan bu partiler memleketimize ve Erdoğan’a nasıl bakıyor dersiniz?

Oylama değil ateşle imtihan

Die Linke’den başlayalım mı? Partinin Meclis Grup Başkanı Sarah Wagenknecht, Erdoğan’a resmen “terörist, İslamcı diktatör” dedi. FDP Genel Başkanı Lindner de Erdoğan açısından pek ‘oy verilecek’ biri değil. 15 Temmuz’u Nazilerin düzenlediği Reichstag yangınına benzetti, bu yangını bahane ederek özgürlükleri kısıtlayan Hitler ile Erdoğan arasında benzerlikler gördüğünü söyledi. Irkçı AfD’liler zaten bırakın Türkiyelilerden oy almayı, onlardan kurtulmayı planlıyor. Partinin MYK Üyesi Weidel, Türkiye kökenliler için “Erdoğan’ın 5. kolu… Ait oldukları Türkiye’ye dönsünler” diyor.

Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, sağ olun kime oy verilmemesi gerektiğini söylediniz. Siz olsaydınız kime oy verirdiniz peki? Geriye kalan 3 partiden birini işaret edin de 1 milyon oy boşa gitmesin.

***

Metalden başka bir şey yormuş olmasın sakın?

neo-nazilere-mi-oy-verelim-size-terorist-diyenlere-mi-338510-1.

Dünkü gazetelerin en çarpıcı haberlerinden biri Cumhuriyet’in manşetindeydi. Aykut Küçükkaya imzalı “İşte Siyasi Ayak” başlıklı habere göre, AKP’li Hayati Yazıcı’nın oğlunun ortağı, İstanbul’daki himmet toplantılarına katılan ilk isimlerden biriymiş. Hatta Yazıcı, 2014’te bakanlık yaptığı dönemde “himmet”çi bu ortağın Tanzanya’daki fabrikasını açmaya gitmiş. Hani hükümetin FETÖ ile iltisak için milat olarak ilan ettiği 17 Aralık sürecinden bir yıl sonra yapılıyor bu açılış...

Üstelik yanına kimi almış dersiniz? Açılıştan birkaç hafta önce, Gülencilerle bağlantısı nedeniyle görevden alınan Rize Valisi’ni… Oğlunun ortağının açtığı öğrenci yurdunun kurdelesini de bizzat Yazıcı kesmiş, 15 Temmuz Darbesi’nden sonra KHK ile kapatılmış bu yurt. O Vali de şu anda tutuklu.

Haberde, daha önce ulusal basına yansımayan çok ilginç bir detay daha vardı. AKP İstanbul İl Başkanı Selim Temurci’nin kardeşi bir süre FETÖ’den gözaltında kalmış. Babalarının adını taşıyan yurt da KHK ile kapatılmış. Temurci’yi hatırlarsınız… 15 Temmuz gece yarısından sonra Erdoğan’ın havalimanında yaptığı basın toplantısında hemen solundaydı. Sağında da damadı, Bakan Albayrak vardı.

Bu satırlar yazılana kadar ne Yazıcı ne de Temurci cephesinden bir yalanlama ya da açıklama geldi. 17 Aralık’tan sonra “Paralel yapı olduğuna inanmıyorum” diyen Yazıcı’nın ne cevap vereceği merak konusu. Ancak bu tarz haberleri okudukça, Erdoğan’ın son zamanlardaki bazı çıkışları daha net anlaşılıyor gibi.

Topbaş’ın, Arınç’ın damatları… Yazıcı’nın ve oğlunun ilişkileri, il başkanının kardeşi… Bu tip haberler “beraber yürüdük biz bu yollarda” döneminin, AKP’nin 2019’a hazırlanırken önüne yeni dertler açacağını gösteriyor. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın, partiyi silkelemek için sık sık söylediği “Metal yorgunluğu” aslında “FETÖ yorgunluğu” olmasın sakın? Hani kovarsa gürültü çıkmasın diye, nazikçe içeride kalanlara kapıyı gösteriyor olmasın?

***

Kılıçdaroğlu tutuklanacak mı?

neo-nazilere-mi-oy-verelim-size-terorist-diyenlere-mi-338511-1.

CHP’nin Adalet Yürüyüşü, içeriğinden çok, yarattığı etki itibariyle iktidarda ciddi şaşkınlık yaratmıştı. Kendini ilk kez gündem yaratamaz, peşinden koşar halde bulan iktidar ve medyası, toplumdaki yankıyı kırmak için yürüyüş odaklı karalamalara, provokasyonlara soyunmuştu.

Yürüyüşün gazı geçince, yeniden atağa kalktılar haliyle… CHP’yi sindirmek, tepki gösteremez hale getirmek, itibarsızlaştırmak, kendini sürekli savunmada bırakmak özetle felç etmek için tüm propaganda aygıtlarını devreye soktular. Malum medyada ortak manşetler, “belirtildi, öne sürülüyor, konuşuluyor” kabilinden haberlerle CHP’yi 2019’a doğru yüzde 49’luk bloku büyütememesi için hareket edemez hale getirmeye çalışıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nu tutuklayacakları falan yok. Baskı altında tutmak için ortak manşetler attırıp, mühim kürsülerden “Ne alaka canım, olur mu öyle şey” açıklamaları yapıyorlar.

Bu arada iktidar medyasına küçük bir uyarı… Kılıçdaroğlu’nu FETÖ’ye bağlamak için çok sık kullandığınız bir fotoğraf var. O karede yer alan bir itirafçıyı deşifre edeceksiniz. Aman dikkat…

***

Nefret dilinin kitabını yazmak

Sigara içen türbanlı kadınlara yönelik aşağılık benzetmeyi yapan çakma şeyhülislam, yine coşmuş. “Gâvurdan dost olmaz” başlıklı son makalesinde, nefret dilinin kitabını yazmış…

Dostluklara “din” kriteri getiren adama sormak lazım. KKTC’yi tanımayan tüm Arap ve Müslüman aleminden dost olur mu? Katar krizinde Türkiye’ye karşı manifesto yayımlayan din kardeşlerimizden peki?

İslamın adını kullanarak kafa kesenlerle arkadaşlık edebiliyor muyuz? Bir de, “Esed”den dost olur mu? Çok yakında yeniden olacak belli ki, bu sorunun cevabına Ankara’nın acil ihtiyacı olabilir… Oradan yanıtlamaya başlasanız iyi olur.