Felaketi yaşayan Japonya, bölgeden 164 bin kişiyi tahliye etmek zorunda kaldı. Aradan geçen 10 yılda deprem, tsunami ve nükleer santral hasarları için toplamda 280 milyar ABD Doları harcandı. Yenilenebilir enerjiye yönelen, nükleerden kaçış planlarını hızlandıran ülkelerin verdiği kararlar, 2050 yılı itibarıyla nükleer santralların enerjideki payının bugüne oranla yüzde 25 azalacağını gösteriyor.

Nükleer alternatif değil

Nedim Bülent Damar
Elektrik Mühendisi-TMMOB Nükleer Santrallar İzleme Komisyonu Üyesi

2011 yılına kadar nükleer güç endüstrisi sektörün gelişiminden gayet memnundu. 1986 yılındaki Çernobil kazasının dünyadaki etkileri giderek azalmış, Çin nükleer santral sayısını arttırmaya başlamış, bir çok ülke yeni nükleer güç santralı yapacağını açıklamış, ABD bile 1979 yılından beri kısıtlamış olduğu nükleer santral yapımına iki yeni santral için müzakereleri başlatarak bir nevi yeşil ışık yakmış ve nükleer santral güvenlik kriterlerinin arttırılmış olduğu savları meyvelerini vermişti. Uzun yıllardır durmuş olan nükleer endüstri canlanmış ve yapılmakta olan ve planlanan santral miktarı kapanan santral sayısının üzerine çıkmıştı. 2010 yılında nükleer enerjiden elektrik üretimi tepe yılı olan 2006 yılına çok yaklaşmıştı.

Japonya’da 11 Mart 2011 günü; yapımına 1967 yılında başlanan ve son ünitesi Ekim 1979 yılında devreye alınan 4.696 MW gücünde ve 6 reaktöre sahip Fukuşima Daiichi Nükleer Güç Santralı’nın ilk 3 reaktörü devrede olup diğer 3 reaktörü de yakıt yükleme için servis dışı olarak beklemekteydi. Amerikan General Elektrik firması tasarımı olan Fukuşima Daichii Santralı Japonya’nın elektrik üretim sisteminde önemli bir yere sahipti. Japonya elektrik üretiminin önemli bir bölümünü nükleer enerjiden sağlamakta ve bu santralda ülkedeki dördüncü büyük santralıydı. Japonya 2011 yılında 2 adedi Fukuşima Daiichi santralına ilave olarak birçok yeni nükleer reaktörün yapımını planlamış, bazılarının da inşaatı sürmekteydi.

REAKTÖRLERE SU GİRDİ

11 Mart 2011 de Japonya’nın yaşadığı en büyük deprem felaketlerinden biri meydana geldi ve o güne kadar görülmemiş bir tsunamiye neden oldu. Tsunaminin etkili olduğu saha içerisinde Fukuşima Daiichi Nükleer Güç Santralı da vardı. Yükselen deniz suları santralın tüm reaktörlerinin içerisine girdi, büyük zarar verdi. Deprem dolayısı ile santrallar devre dışı kaldı, elektrik sistemi koptu ve reaktörleri soğutmak için dahili acil durum jeneratörleri devreye alındı. Ancak tsunami 1,2,3 ve 4 no’lu reaktörlerinin acil durum jeneratörlerine de hasar verdiğinden bu jeneratörler çalışıp soğutmayı sağlayamadı. Önce 1 ve 2’nci reaktörde patlamalar oldu, iki gün sonra 3 no’lu reaktörde patladı. 4 no’lu reaktör çalışmıyordu ama o reaktörün de kullanılmış yakıtı soğutulmalıydı. Jeneratörleri çalışmıyordu dolayısı ile kullanılmış yakıt tankları da hasarlandı. 5 ve 6’ncı reaktörlerin jeneratörleri tsunamiden etkilenmemişti. Devredeydiler ve soğutmayı sağladılar. Bu iki reaktör ciddi hasar görmedi.

Patlayan ve hasar gören 4 reaktör büyük miktarda radyasyon yaymaya başladı. Yetkililer kazanın INES ölçeğine göre 7 derecesinde (en yüksek derece) olduğuna karar verdi. Çernobil kazasından sonraki en büyük nükleer felaket meydana geldi.

nukleer-alternatif-degil-851945-1.

MİLYARLAR HARCANDI

Fukuşima Daiichi Santralı’nda yaşanan bu felaketin etkisi çok büyüktü. Felaketi yaşayan Japonya bölgeden 164 bin kişiyi tahliye etti ve santralın önce 20 kilometrelik çevresini boşalttı ve girişi yasakladı, sonra mesafeyi 30 kilometreye çıkardı. Hasar giderme ve radyasyonun yayılmasını önleme çalışmalarına hemen başlandı. Aradan geçen 10 yılda deprem, tsunami ve nükleer santral hasarları için 280 milyar ABD Doları harcandı. Deprem ve tsunaminin yıktığı ve hasar verdiği birçok bölge yenilendi, yeni evler yapıldı, santral yakın çevresi hariç şehir ve kasabalar yerleşime açıldı. Yaşayanların bir kısmı geri döndü.

GERİ DÖNEN AZ

Ancak Fukuşima Daiichi Santralı’nın bulunduğu 337 kilometrekarelik bölümde çok az yapılandırma yapılabildi. Bölge halkından geri dönen pek olmadı. İnsanlar evlerinden ve işlerinden oldu. 10 yıldır süren çalışmalar karşın patladığı için sökülmesi zorunlu olan 4 ünitenin daha sökümüne bile başlanamadı. 10 yıl sonra bugün içerisinde bulunulan durum teknik olarak reaktörlerin söküme hazırlanması olarak isimlendiriliyor. Yani daha açık söylemek gerekirse reaktörlerden radyasyon yayılımı durdurulamamış durumda. Bu nedenle bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar radyasyon yayılmasını önleyecek teknik çalışmalar olarak kabul edilmektedir.

Fukuşima’da yaşanan bu felaketin dünya nükleer elektrik endüstrisine etkisi çok büyük oldu. Felaketten sonra nükleer santral işleten veya yapmayı planlayan ülkeler, nükleer planlarını yeniden gözden geçirme kararı aldılar.

NÜKLEERİN PAYI DÜŞTÜ

Dünyada elektrik üretiminde Fukuşima felaketinin etkileri hemen görüldü. Dünya elektrik üretiminde nükleer enerjinin payı önemli ölçüde düştü ve bugüne kadar geçen süre zarfında Çin de 2011 ila 2020 arasında devreye alınan 33.700 MW reaktör ve üretimindeki 4 kat artışa karşın günümüzde üretim 2010 yılı seviyelerine ulaşamadı. Felaketten hemen sonra Japonya’nın ülkedeki tüm nükleer santrallarını kapatmış olması ve bugüne kadar bu reaktörlerin dokuzu dışındakileri yeniden devreye alamamış olmasının da etkisi büyüktür. Japonya kapalı tuttuğu nükleer enerji santralları nedeniyle oluşan elektrik ihtiyacını yakıtını ithal ettiği doğalgaz ve benzeri yakıtlı santrallardan sağlamaktadır. Mevcut santrallar Fukuşima kazasından sonra yeniden belirlenmiş olan yüksek güvenlik kriterlerini karşılamadıkları sürece devreye alınamamaktadırlar.

KAPASİTE AZALIYOR

2050 yılı itibarı ile dünyadaki nükleer santral kapasitesi büyük oranda azalarak bugünkü seviyesinin yüzde 25’i oranına düşeceği öngörülmektedir. Bu verilerde hiçbir erken kapanma dikkate alınmamış yalnızca teknik ömrü dolan reaktörlerin kapanacağı varsayılmıştır. Örneğin işletme zorluk ve pahalılıkları nedeni ile ABD’de erken kapanma kararı alan 15 reaktör bu verilerde zamanında kapanacak şekilde gösterilmiştir.

ŞİRKETLERİN ISRARI

Bugün nükleer santral tasarım ve imalatını yapan şirketler ve ülkeler nükleer enerjinin tekrar güç kazanması için büyük bir uğraş vermektedir. Bu konuda başı çeken Çin 2020 de sona eren 5 yıllık planında hedef olarak koyduğu 58.000 MW nükleer güce erişememiş ve 45.00 MW civarında kalmıştır. Buna rağmen nükleer santral geliştirilmesinde tüm öteki ülkelerin açık ara önündedir. Pek çok ülke nükleer santral planlarını ne şekilde belirleyeceklerine karar vermek için beklemekte. Bu durum özellikle Japon şirketleri olmak üzere önemli pek çok nükleer santral yapımcı şirketin bu piyasadan çıkmasına neden olmuştur.

nukleer-alternatif-degil-851946-1.

AKKUYU BİR RUS SANTRALIDIR

Nükleer santral yatırımları en pahalı elektrik üretim tesis yatırımlarıdır. Elektrik birim kwh üretim maliyeti olarak da en pahalısıdır. Fukuşima felaketinden sonra Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yükselttiği güvenlik kriterleri nedeniyle yatırım bedelleri iyice yükselmiştir. Bu nedenle nükleer santrallara yatırım isteği de azalmaktadır. Ancak nükleer santrallar yüksek güçlü ve yüksek üretim kapasiteleri olması nedeniyle özellikle hızla gelişmekte olan ülkeler tarafından elektrik talebini karşılamak için alternatiflerden biri olarak kabul edilmektedir. Bu durum en fazla Rusya tarafından değerlendirilerek Türkiye, Bengaldeş, Güney Afrika gibi bazı ülkelerde üretilecek elektrik için yüksek fiyatlı alım garantileri karşılığında nükleer santral kurma yolunu açmıştır. Bugün yapılmakta olan santralların bir kısmı bu şekildedir. Akkuyu Nükleer Santralı da bu yöntemle yapımı süren bir Rus santralıdır.

Ocak 2021 itibarı ile dünyada 31 ülkede 410 adet nükleer reaktör devrede olup toplam gücü 393.000 MW civarındadır. 2020 yılı üretimi dünya elektrik tüketiminin yaklaşık %10’u olan 2650 milyar kwhdır. Yapılmakta olan reaktör sayısı 50 olup 17 ülkeye dağılmıştır. Bunların 2 adedi Türkiye’dedir.

NÜKLEER ALTERNATİF DEĞİL

Yenilenebilir enerjiden elektrik elde edilmesi 2010 yılından sonra çok büyük bir ivme ile artmaktadır. Bu artışta yatırım ve üretim ucuzluğu, çevre ve iklim değişikliği kaygıları yanında Fukuşima Daicii Nükleer Santralı kazasından sonra özellikle gelişmiş ülkelerin nükleer enerjiyi sağlam bir alternatif olmaktan çıkarmasının da payı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Elektrikte geleceği nükleer gibi dünyada kullanımı azalmakta olan kaynaklarda aramak yerine yenilenebilir kaynakların geliştirilmesine yoğunlaşmakta bütün ülkeler açısından büyük yarar var.