Aksaray 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi dolandırıcılık ve sahte evrak düzenlemekten suçlu bulduğu sahte Profesör Zehra Zulal Atalay Laçin’i 14 Ocakta tahliye etti. Birinci suçlamadan 1 yıl 3 ay, ikinci suçlamadan 2 yıl 1 ay hapis cezası alan sanık toplam 75 gün tutuklu kaldı. Davacı, dolandırılan Aksaray Üniversitesiydi. Dolandırıcı için son sözü söylemiş olan yargı, dolandırılan YÖK’e, üniversite ve jürideki 5 profesöre ‘Yahu ben içinden çıkamadığım davalarda bilirkişi olarak size müracaat ediyorum siz ise profesör olarak göreve başlatacağınız kişinin belgelerinin sahte olduğunu tespit edemiyorsunuz!’ dememiş. Dememiş, çünkü konunun üniversite ayağını dava eden biri yok. Muhtemeldir ki davacı Aksaray Üniversitesi, davanın böyle kapanmasını kendilerinin de aklanması olarak görüp temyize gitmeyecek. Oysa sürecin her aşaması, asıl soruşturulması gerekenin davacı taraf olduğunu gösteriyor.

Türkiye'de profesör olmanın biçimsel ve akademik koşulları Yükseköğretim Kanunu (26. Madde) ile Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atama Yönetmeliği’nde (Madde 12, 13, 14,15) açıkça belirtilir: Profesör olabilmek için “(1) Doçentlik unvanını aldıktan sonra en az beş yıl süreyle, açık bulunan profesörlük kadrosu ile ilgili bilim alanında çalışmış olmak, (2) Doçentlik unvanını aldıktan sonra, ilgili bilim alanında özgün yayınlar veya çalışmalar yapmış olmak” gerekir. Profesör kadrosuna atanabilmek için ise “Profesörlük kadrosuna başvuran adayların durumlarını ve bilimsel niteliklerini tespit etmek için (…) en az üçü başka üniversitelerden olmak üzere ilan edilen kadronun bilim alanıyla ilgili beş profesör seçilir. Bu profesörler her aday için ayrı ayrı olmak üzere birer rapor yazarlar ve kadroya atanacak birden fazla aday varsa tercihlerini bildirirler. Üniversite yönetim kurulunun bu raporları göz önünde tutarak alacağı karar üzerine, rektör atamayı yapar.”

Zehra Zulal Atalay Laçin’in 6 nüsha olarak rektörlüğe teslim ettiği dosyadaki “Özgeçmişini, bilimsel yayınlarını, kongre ve konferans tebliğleri ile bunlara yapılan atıfları, icralarını ve bunlara ilişkin dokümanı, eğitim-öğretim faaliyetlerini, yönetimlerinde devam eden ve biten doktora veya yüksek lisans çalışmalarını kapsayan” bilgi ve belgelerin tümü sahte. Haklı olarak soruyoruz: İlana çıkan ve belgeleri teslim alan rektör, tamamı profesör olan Üniversite Yönetim Kurulunun 17 üyesi ile Jürideki 5 profesör “UYGUNDUR” yazıp imza attıkları dosyayı inceledi mi incelemedi mi? İncelemedilerse neden, inceledilerse sahteliği neden fark etmediler?

Türkiye’deki 28 bin profesörün her biri, kendi uzmanlık alanıyla ilgili diğer profesörleri şahsen tanımıyor olsa bile çalışmalarıyla ilgili az çok bilgiye sahiptir. Uluslararası ilişkiler çalışan bir profesör, toplamı birkaç yüzü geçmeyen meslektaşlarını haydi haydi tanır. Özellikle Ortadoğu ve terör gibi spesifik bir alanda çalışan hoca hakkında (bu hoca yurtdışında da olsa) aynı alandan birinin bilgi sahibi olmaması cehaletten sayılır. Sokak röportajında bile herhangi bir vatandaş ne kadar varsa “terör uzmanları”nın adını sayabilecekken nasıl olur da jürideki beş kişiden biri bile Zehra Zulal Atalay Laçin ile makalelerini referans gösterdiği Zeynep Atalay’ın aynı kişi olamayacağını fark etmez! (Sahte profesörün makalelerini ve çalışmalarını referans gösterdiği Zeynep Atalay, St. Mary's College of California (ABD)’da uluslararası ilişkiler uzmanı bir akademisyen. Zeynep Atalay, Laçin’in Aksaray Üniversitesine alınmadan önce çalışmalarını kullandığını öğrenmiş. Fakat üniversiteler aptal değil, sahtekârlığı mutlaka fark ederler düşüncesiyle müdahale etmemiş!)

Dr. veya profesör, üniversite herhangi bir akademik kadro ilanına çıkarken ve başvuruları değerlendirirken ilgili bölüm başkanı ve dekanla resmen iletişim içinde olmak zorundadır. Fakat rektör, Uluslararası İlişkiler Bölümünü sürece dahil etmedi. Ne var ki (şu anda görevinden ayrılmış olan) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dekanı, rektörün “Dopdolu bir cv” ile bölümüne gönderdiği kişinin lisans mezunu bile olmadığını bir bakışta anladı. Aynı kişi, aynı belgelerle 1 Haziran 2020’de de Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığının doçentlik ilanına başvurmuş, Akademi sunulan belgelerin gerçek olmadığını fark ederek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştu. O nedenle bu olayı Aksaray Üniversitesinin dikkatsizliğine bağlayıp tek taraflı basit bir sahtecilik olarak geçiştiremeyiz. Örgütlü suçun bütün belirtileri gün gibi ortada duruyor.

Zehra Zulal Atalay Laçin’i üniversiteye alan sorumlulardan biri Aksaray Üniversitesi (Rektör ve Üniversite Yönetim Kurulu) ise diğeri YÖK’tür. Rektör Prof. Dr. Yusuf Şahin, üyesi olma dışında sözcülüğünü yaptığı, danışma ve/veya yüksek istişare kurulunda yer aldığı İHH, Ensar, İlim Yayma Cemiyet, Birlik Vakfı, Cihannüma Derneği, İmam Hatip Okulları Platformu, Ankara Şehir Araştırmaları Merkezi ve AKP Siyaset Akademisinden arkadaşlarının ricasını yerine getirmiş; belki de saraydan gelen emre direnememiş olabilir. YÖK ise inceleme konusu yapmayarak sürecin bir parçası olduğunu göstermiştir.

Mevsimlik orman işçisi adayından ıslak imzalı referans mektubu isteyen partinin, profesörlük kadrosu verirken internet çıktısı sahte belgelere kanacağını düşünmüyoruz. Ortada idari bir suç var ve bu suçun hesabı verilmelidir. Olayda sadece idari suç yok, bilim ve etik ilkelerin ihlali de var. O nedenle bu beş profesör kim bilmek istiyoruz. Aksaray Üniversitesi rektörü ve Üniversite Yönetim Kurulu neden hala görevde? YÖK bu işin neresinde, işlemi neden soruşturmaz onu da bilmek istiyoruz.