Yirmi beş yıl önce işlenen bir cinayet. Bu cinayetin ardından tutulan 225 metre uzunluğunda, raflar dolusu inceleme dosyaları.

Yirmi beş yıl önce işlenen bir cinayet. Bu cinayetin ardından tutulan 225 metre uzunluğunda, raflar dolusu inceleme dosyaları. Sonuç; “Tetiği çekenin kim olduğunu; o kişi, ‘benim’ demedikçe öğrenemeyeceğiz.”

Geçen yaz, İsveç’te, cinayetlerde zaman aşımı, kaldırıldı. Bu yasal değişiklik biraz da İsveç’in efsanevi başbakanı Olof Palme için yapıldı. Palme, 28 Şubat 1986’da eşiyle birlikte gittiği sinemanın çıkışında, karısının gözleri önünde, kurşunlanarak öldürülmüştü. İsveç’i şoke eden ve tüm dünyada büyük yankı uyandıran bu cinayetin arkasındaki tetikçinin kim olduğu henüz bulanabilmiş değil. İsveç polisi bünyesinde, bir Olof Palme grubu, hâlâ görevini sürdürüyor. İlk yıllarda yüzlerce kişinin görev aldığı Palme masasında, bugün üç kişi kalmış. Grubun şefi Stig Edqvist, 14 yıldır cinayet üzerinde çalışıyor. Hafta başında Olof Palme cinayetiyle ilgili olarak tekrar düzenledikleri arşivi, basına tanıtan, bütün saçları ağarmış bu polis şefi, hâlâ ilk karede olduklarını, buna rağmen araştırmaya devam edeceklerini söyledi. Her akşam, evine, bir şeyi başaramamanın ağırlığıyla giden polis şefi Edqvist, “Başarılı olmak için bir faili, cinayete ve suç yerine, bağlamamız lazım ama bu zor olacak” diyor. Öfkeli ama umutlu olduğunu söyleyen polis şefi, “İpuçları gelmeye devam ediyor. Şimdiye kadar 130 kişi cinayeti ‘Ben yaptım’ diye üstlenmek istedi. Palme cinayeti, her yıl dönümünde hatırlandığında, bu tür ihbarlarda artış oluyor” diyor.

Üç kişilik Palme grubunun inancını, İsveç’te herkes paylaşmıyor. Polis için bilirkişi raporları da hazırlayan Kriminoloji Profesörü Leif GW Persson, polisin çabalarını yeterli bulmuyor. Onca parasal kaynak ve elemana rağmen “Bu araştırma başından beri bir polis felaketi oldu. Yapılabilinecek bütün hatalar yapıldı” diyor ve ekliyor “Cinayet büyük ihtimalle hiç bir zaman çözülemeyecek. Kurşunlar çok kötü durumda ve artık bazı testler işe yaramaz. Cinayetin çözülebilmesi için, cinayeti işleyen kişinin, itiraf edip masaya kartları açması lazım.”

 Profesör Persson’un iddiasına göre, Palme cinayeti, bugün olsaydı, eldeki teknik imkânlarla ve yetişmiş kadrolarla çözülürdü. Persson, bu savını, 2003 yılında, bir başka cinayete kurban giden İsveç Dışişleri Bakanı Anna Lindh vakasına dayandırıyor. Faili kısa sürede yakalanan bu cinayet için “Polis ödevini öğrendi” diyor.

Palme cinayetiyle ilgili olarak İsveç polisinin şimdiye kadar takip ettiği ve açıkladığı dosyalardan biri de PKK izi. Cinayetten iki hafta önce, İsveç gizli polisi, Almanya’da yaşayan bir Kürt ile bir PKK liderini dinliyor. Bu dinlemede “Düğünü basmaktan” bahsediliyor. İsveç polisi, kayıtlara bunu, kod diliyle cinayet olarak geçiriyor. 1987 Mart’ına kadar bu konuşma, ana iz olarak görülüyor. 2001 Nisan’ında, tutuklu olan Abdullah Öcalan’la yapılan bir görüşmenin ardından, PKK izi dosyası kapatılıyor. 

Yirmi beş yıl aradan sonra Olof Palme’nin İsveçliler tarafından özleniyor olmasının nedeni ise bir gazetenin kenarında çıkan okur notu çok iyi açıklıyor: “Bugünlerde bize gazeteler, Olof Palme’nin yirmi beş yıl önce öldürüldüğünü hatırlıyor. Aslında, korkunç bir gerçekle karşı karşıyayız. Günümüzdeki politikacılarda Palme’nin insan hakları konusundaki cesareti yok. Palme 1975’te, İspanya’daki faşist rejimin saldırıları için ‘Allah’ın belası katiller’ diye bağırmıştı. Peki, bugün, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in, Libya halkının, Kaddafi’ye karşı yaptığı mücadeleye karşı tavrı ne? Bir tarafı ya da diğer tarafı desteklemek değil, önemli olan denge sağlamak. Çok zayıf bir tavır.”

İsveç, şimdiye kadar dünyadaki en etkili sesini, Palme’yi belli ki çok arıyor. Vietnam savaşına karşı çıkan, bunun için yapılan protesto yürüyüşlerinde en ön sırada yer alan başbakanlarını, yirmi beş yıldır eksiksiz hatırlıyorlar. İsveç’teki siyasiler ise Palme’den değil, cinayetten, kendilerine pay biçmiş durumdalar. Üstlerine örtülen ölü toprağını atıp silkelenemiyor, dünya demokrasisine hizmet için geç kalıyorlar.