Türkiye dış politikada cumhuriyet tarihinin en sorunlu dönemini yaşıyor. Bunun en önemli nedeni eski Osmanlı bakiyesi coğrafyada “düzen kurucu” ülke olacağız heveslerine kapılan AKP iktidarının “yeni Osmanlıcı” hevesleri. Bu hayalleri teorileştiren isim ise Stratejik Derinlik kitabının yazarı bugünün Başbakanı Ahmet Davutoğlu. “Yeni muktedirler” Davutoğlu’nun yönlendiriciliğinde İslamcı yeni düzenlerinin inşasının önemli sacayaklarından birisi olarak dış politikayı “kullanışlı bir araç” olarak uygulamaya koyarken, ülkeyi de maceradan maceraya sürüklediler.

Geçmişin “görkemli” günleri, tarihsel “büyüklük” safsatalarının yarattığı milliyetçi, muhafazakâr, şoven dalgalanma ile Ortadoğu dehlizlerine yelken açtılar. Osmanlı bakiyesi coğrafyada el yordamıyla yol alırken uluslararası dinamiklerin de göz kırpmasıyla kendilerine Ortadoğu’da “oyun kurucu” misyonu biçtiler. “Komşularla sıfır sorun” söylemiyle kamufle etmeye çalıştıkları mezhepçi arzularını “Arap Baharı”yla birlikte Tunus’tan Suriye’ye, Ürdün’den Libya’ya kadar uzanan bölgede Müslüman Kardeşler’in kuracağı yeni siyasi düzenle entegre edeceklerdi. “Düzen kurucu” ülke olarak da AKP Türkiyesi bu yeni sürecin liderliğini yapacaktı.

•••

Bu hayallerin satılmasında “birer ideolojik aygıt” olarak Batı’daki Think Tank’lerin bu coğrafyadaki muadili olan “düşünce kuruluşları”nın işlevi büyük oldu. Bu misyonun topluma kabulü için devlet desteğiyle kurulmuş “düşünce” kuruluşları önemli roller üstlendiler. Siyasal iktidarın yönelimlerine meşruluk kazandıran argümanlar üreten birer ideolojik aygıt işlevi gördüler. Seta, Usak, Sde, Tasam, Esam, Orsam vb gibi AKP’ye sadakatlerinden sual olunmaz yapılar bütün varlıklarıyla bu “hayal değirmeni”ne su taşıdılar. Yazdıklarıyla AKP Türkiyesi’nin inşasına katkı sundular. Ve oluşan “stratejik iflas”ta en az iktidar kadar sorumluluk sahibi oldular. Bu kuruluşlarda ‘görevlendirilen’ kişilere ve ürettiklerine bakmak, dış politikadaki entelektüel fukaralığı ve fiyaskoyu ortaya koyuyor.

Türkiye’de ne yazık ki dış politika bu neoliberal-sağcı zihniyetin tahakkümü altında. Yeni değil esasında tarihsel olarak bu böyle. “Yeni Türkiye”deki ayırt edici fark liberal-sağcı tuvale çok daha fazla İslami sosun eklenmesi oldu. Bu mezhepçi refleks nedeniyle on yılda “sıfır komşulu” bir ülke yaratıldı, cumhuriyet tarihinin en tartışmalı kararlarına imza atıldı, Ortadoğu bataklığına saplanıldı. Bütün bunlarda Seta’cıların, Orsam’cıların ve de diğer kuruluşların katkısı büyük. Çok da şaşırtıcı değil esasında. Sağ düşünce “fıtrat”ı gereği dış politikaya devletlerin, egemenlerin gözünden bakar. Her türlü stratejik, jeopolitik, güvenlikçi hesaplamanın içinde yer alır. Bunu yaparken de temel düstur halkların, toplumların değil devletin bekası ve çıkarı.

•••

Dış politikayı sağ tahakkümden kurtarmak gerek. Bu alanda önemli bir açık var ve bunun sol tarafından doldurulması elzem. Şimdi bu boşluğu doldurmaya, liberal sağ tahakkümü kırmaya aday bir girişim var; Red+Enstitü. Liberalizmin, sol-liberal eğilimlerin, sağcılaşmanın ve “muhafazakar demokrasi”nin siyasal alanda ve akademide etkinlik kazandığı, bu fikri tahakkümün toplumsal muhalefette de önemli bir parçalanmaya neden olduğu bir dönemde önemli bir misyonu yerine getirmeye talip. Egemen sınıfların ve sermayenin emrine amade olmayan bir düşünsel faaliyet alanı olarak büyük önem taşıyor. Bu anlamda ideolojik bir mevzi alanı olma iddiasındaki enstitü yola koyuldu.

Red+Enstitü, toplumsal muhalefetin, akademik ve siyasal alanı birbirinden koparmadan, ülkede ve dünyada yaşanan gelişmeleri Marksist yöntem doğrultusunda incelemeyi hedefliyor. Enstitü, hafta sonunda Ankara’da “21. Yüzyılda Emperyalizm, Savaş ve Ortadoğu” başlıklı önemli sempozyuma imza attı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir’in de vurguladığı üzere enstitü toplumsal muhalefetin, akademik ve siyasal alanı birbirinden koparmadan, ülkede ve dünyada yaşanan gelişmeleri soldan Marksist yöntem doğrultusunda incelemeyi hedefliyor. Tüm zorluklara inat adımlar daha da yoğunlaştırılarak sistematik hale getirilecek, özellikle dış politika alanındaki boşluk doldurulmaya çalışılacak. Henüz yolun başında enstitü. Evet, katedilecek çok yol var, ama başarılı olmamak için hiçbir neden yok.