Türkiye’nin yakın zamanda dış politikada bir “revizyon”a gitme ihtimali var mı? Tüm işaretler bu yönde bir değişikliğin olacağı yönünde. “Düşük profilli” yeni Başbakan Binali Yıldırım başkanlığındaki 65. Hükümet’in programında değişikliğe gidileceğine dair açık sinyaller var. Yıldırım’ın hükümet programını açıklarken ki “Düşmanlarımızın sayısını azaltıp dostlarımızın sayısını artıracağız” sözleri de bunu pekiştiriyor.

Değişimin sinyalleri sadece hükümet programında yok, yandaş kalemler de “yeni bir yol haritası”nın zorunluluğundan bahseder oldu. Davutoğlu’nun “Saray Darbesi” ile azledilmesinin ardından özellikle Rusya ve Suriye politikalarında değişikliğe gidilmesinin artık kaçınılmaz olduğu yönünde telkinler verilmeye başlandı. “Dış politika değişmeli, yeni bir yol haritası çizilmeli, bu artık bir şekilde zorunluluk hali almıştır” sözleri açıkça telaffuz edilir oldu. Ve bu “değişelim” korosu gün geçtikçe büyüyor.

Görünen o ki başta Suriye ve Rusya olmak üzere hükümetin köşeye sıkıştığı politikalarla ilgili ufukta bir değişiklik söz konusu! Suriye’den önce ise yine Suriye’yle bağlantılı olarak Rusya ile yaşanan krizde bir yumuşama dönemine girilme ihtimali yüksek! Öyle ki “Rusya ile ilişkilerimizi karşılıklı diyalog kanallarını açık tutarak, ilişkilerimizi normalleştirme ve asgari müştereklerde buluşarak, ortak menfaatler temelinde geliştirme yönündeki irademizi sürdüreceğiz” satırlarıyla bu durum hükümet programına dahi girmiş bulunuyor.

•••

Ne oldu da AKP Türkiyesi “dostları arttırma” zorunluluğu hissetti, yandaşlar “stratejik derinlik”ten sapma sinyalleri vermeye başladı? Sorunun yanıtı iktidarın yaşadığı sıkışmışlıkta saklı. İktidarın eski Osmanlı coğrafyasında “oyun kurucu” olma hevesi pahalıya mal oldu. Yeni Osmanlıcılar, Osmanlı hayalinin peşinden koşarken Ortadoğu bataklığına saplandılar. Bu bataklık onları yalnızlaştırdı, adım atamaz hale getirdi.

Yeni Osmanlıcı hayaller “sıfır komşu”lu bir ülke yarattı on dört yılda. Bölgenin önemli aktörleriyle ilişkiler kopuk. Mısır’da, İsrail’de, Suriye’de, Libya’da elçilik yok. Rusya’yla ilişkiler dipte, Ermenistan’la, Güney Kıbrıs’la temas yok. İran’la, Irak’la aralar hakeza limoni! Yunanistan pamuk ipliğine bağlı, Bulgarlarla konsolos krizi aşılabilmiş değil.

İçine düşülen girdap nedeniyle Türkiye kendi sınırlarını dahi kontrol edemez, uçaklarını kaldıramaz hale düştü. Rusya korkusu nedeniyle Azez-Mare hattındaki gelişmelere seyirci konumundalar. IŞİD “ılımlı” muhaliflerin kentlerini birer birer alırken, her gün sınırın bu yakasına füze yağdırırken sadece olup biteni izlemekle yetiniyorlar. El altından gizlice yapılan yardımlar hariç!

Moskova ile yumuşamanın hükümet programına neden girdiği sınırın diğer tarafındaki gelişmeler göz önüne alındığında daha iyi anlaşılıyor. Müdahil olmak için mutlak suretle Moskova ile bir yumuşama şart.

•••

Sorun şu ki, yaşanan onca yıkımdan sonra bu yumuşama nasıl olacak? “Kasaba tüccarı” zihniyetiyle dış politikayı yürütmeye çalışan AKP iktidarının bu yıkımlardan maliyetsiz kurtulması mümkün olabilecek mi? Tahmin ettiklerinden de zor olacak. Atılan her yanlış adımın bir maliyeti var ve bu fatura bir şekilde öyle ya da böyle birilerince ödenmeli!

Peki faturayı kim ödeyecek? Bütün mesele de bu. Saray güdümündeki AKP iktidarının bir kez daha “kandırıldık”demesi ihtimaller dahilinde. Bu savunma kuşkusuz ki kimseleri şaşırtmayacak! Ancak merak edilen konu iktidar “aldanma”nın sorumlusu olarak kimi gösterecektir. Enkazın Davutoğlu’na yıkılma yönünde emareler yok değil! AKP dış politikasının teorisyeni ve uygulayıcısı Davutoğlu’nun üzerinin çizilmesinin nedenlerinden bir tanesinin de dış politikadaki iflas olduğu aşikâr.

Bir kavşaktalar ve değişim kaçınılmaz. Bu şekliyle daha fazla yol almaları mümkün değil. Ama ne tür değişiklikler olacak? Bunu henüz bilmiyoruz. İsrail ile Suudilerin arabuluculuğunda yürütülen görüşmeler, Mısır ile kapalı kapılar ardındaki buluşmalar, Irak’la “yeni dönem” açılımı, Libya’da açılması planlanan elçilik AKP’nin yeni dönemde yapacağı “U Dönüşü”ne dair önemli ipuçları veriyor.

Onca hasardan sonra sadece “Elazığlı ülkücü”yü teslim ederek Putin’in öfkesini dindirebilmeleri ve işin içinden sıyrılmaları zor görünüyor. Bunun için değişim şart!