Spor politikaları sadece ülkeleri bağlayan amaçlar içermez, sporun doğası gereği evrensel uyum göstermesi gerekir.

Hem işbirliğindeki etkisi ve hem de rekabetin kendi ahlaki değerleri içerisindeki koşulları, onu olmazsa olmaz bir güç haline getiriyor.
Bunları öncelikle anlamak lazım?

Türkiye’de spora harcanan para inanılmaz boyuttadır. Devletin ve kulüplerin harcamalarının hacmi hiç küçümsenmeyecek miktarda da ortada ne bir proje, ne bir değer, ne de bir başarı var, bu kaynakların hangi harcamalara gittiği belli veya belirsiz durumda.

Okulöncesi dönemden başlayarak, ilköğretim ve ortaöğretimi içine alacak şekilde herhangi bir bilimsel program ve müfredatın olmadığı, kamu kurumlarının ve federasyonların bu eğitim sistemine entegre olacak şekilde kendi bünyelerinde programların olmadığı, kulüplerin sporcu yetiştirmedeki yetersizlikleri ve koca bir insan kaynağının kullanılamaması ortada duran gerçeklerdir.

Profesyonel boyuttaki branşlarda ise durum tam bir “rant” cenneti halini almıştır.

Ne bir kontrol mekanizması, ne bir mali denetim hiçbir şeyin olmadığı ve başarı adına da hiçbir şeyin gerçekleşmediği liglerde durum içler acısı…

Üniversitelerin spor bölümlerinde mezun olan pırılpırıl gençler için hiçbir istihdam politikalarının olmayışı bu gençleri adeta yaşam karşısında savunmasız bir şekilde farklı arayışlara sürüklemektedir.

Gerçek istihdamın burada devreye sokmak zorunluluktur.

Her türlü şike ve yolsuzluğa açık durumdaki yüzer yıllık kulüpler, borç batağına sokulmuşlardır.

Mutlu azınlık kazanırken, mutsuz çoğunluk, onların mutluluğu için kaybetmeye devam ediyor.

Bu kâr amaçlı kısırdöngü için herhangi bir doğru politikayla karşılaşmak umudunu her geçen gün kaybediyoruz.

Sporun işkolu yapılmaması sporun içinde çalışan tüm paydaşları sosyal bakımda güvensiz bir şekilde çalışmaya zorlamaktadır.

Ne sendika, ne de sosyal hakları kullanmak hakkı hiçbir şekilde verilmemektedir.

Ve partilerin programlarına bakıldığında sporun bu ülke için bir şey ifade etmediği izlenimi ortaya çıkıyor.

Ne CHP’de, ne de HDP’de spor ile ilgili komisyonların ve spor kamuoyuna sunacakları bir programlarının olmadığını görüyoruz.

İşte seçim bildirgeleri:

CHP Seçim Bildirgesi’nin spor bölümünün de;
Passolig’in kaldırılacağı, Sporda Şiddet Yasası’ndaki güvenlikçi ve yasakçı anlayışa son verileceği, yeni bir yaklaşımla sporda şiddetin önüne geçileceği, uluslararası spor hukuku ile uyum çalışmaları gerçekleştirileceği yazılmış.

Bildirgede Gençlik ve Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü’nün yanı sıra bir de Spor Konseyi kurulacağı belirtilmiş.

Bildirgede spor kulüplerinin desteklenmesi, kitle sporunun yaygınlaştırılması, sporcu sayısının artırılması, sporculara ve spor elemanlarına sosyal güvence sağlanması, spor federasyonlarının seçimlerinin demokratik şartlarda yapılması diye sonuçlanıyor.

HDP’nin bildirgesinde ise sadece bir temenni gibi yorum var.

“Bütçesinin ağırlıklı olarak spor harcamalarına ayrıldığı, gençliğin sadece sporla özdeşleştirildiği Gençlik ve Spor Bakanlığı yerine doğrudan gençlerin ihtiyacını karşılayacak bir gençlik bakanlığı kuracağız.

AKP için söylenecek söz yok çünkü spor onun iktidarını sürdürmek için kullanılan aygıtlardan biridir.

Şu ortak politik sözü olan ”sporu tabana yayacağız”.

Bir de “gençleri kötü alışkanlıklardan koruyacağız” spor kültürünün alt başlıkları olan bu yan öğeleri çaresizlik içinde parlatıp parlatıp insanların önüne “alın bunlarla oyalanın” der gibisinden politik cesaretleri yok mu, insan hayran kalıyor.

Bu tıpkı Beden Eğitimi Derslerindeki “düzen alıştırmaları” dersine benziyor.

Sistemin bekası için yapılan uygulamalar!

Sporu bu kadar dışlamak, insanın mutluluğuna vurulan bir darbedir. Demokrat yapıyı savunan partilerin, bu konuda, bu kadar çaresiz kalması inanılır gibi değil.

İşe 1938 yılında doğru olarak kurulan ve birçok başarıya imza atan ve o zaman Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü olan ve şimdi Spor Genel Müdürlüğü olan kurumu kapatmakla başlamak lazım. Çünkü bu kadar politize olmuş bir kurumun spora sunacağı hiçbir katkı olamaz.

Bu bile çok önemli bir başlangıç olur.

Bir yerden başlamak lazım…

Şike,

Doping,

Rant,

Federasyonların öz-erksizliği,

Ve biat-tan söz etmiyorum bile?

Andrew Jennings’in sözü ile bitirelim.

“Spor insanlara aittir.
Kültürümüzün bir parçasıdır ve bizi bir arada tutan çimentodur.”