ABD’de 4 binden fazla kişi kendisini savaş kahramanı gibi göstererek madalya ve maaş almıştı. Tıpkı Şerife Hanım gibi. Siyasal İslamcılar mağdur yaratırken de (Kabataş yalanını unutmadık), “kahraman” yaratırken de yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar

Şerife hanım ile Lokman bey üzülmesin... Sahte kahramanlar her yerde

Tarihte gerçek kahramanlardan çok “sahte” ve “yaratılmış” kahramanlar var malum. “Yaratılmış” kahraman türüne örnek olarak bizim Ulubatlı Hasan’ı verebiliriz pekâlâ. İstanbul’un Fethi sırasında burçlara bayrağı diken ilk kişi olduğu gerekçesiyle adına törenler düzenlenir yıllardır. Adını taşıyan bir dolu ilkokul da vardır. Oysa Ulubatlı Hasan diye biri tarihte hiç olmamıştır. Yalnız bizde değil, başka toplumlarda da örneklerine rastlanır bunun. İngiliz tarihinde adına efsaneler yazılan Kral Arthur da hiç var olmamış, uydurulmuş bir kraldır örneğin. Devletlerin bu tür mitlere ihtiyacı olduğu için bir yere kadar anlaşılabilir bu.

Ama sahte kahraman başka bir şey. Bu tür kahramanlar, kahramanın toplumdaki itibarından yararlanma amacı güttükleri için o kılığa bürünürler. Her toplumda rastlanır bunlara. Zaman zaman birileri çıkar, özellikle toplumsal heyecanın toz duman ortamında kendilerine “kahraman” süsü verebilir. Ama “gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” derler. 15 Temmuz “kahramanı” Şerife Boz herhalde bunu acı bir biçimde öğrenmiş olmalı.

Şerife hanım 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında mahallesindeki kadınları toplayarak hafriyat kamyonuyla Taksim Meydanı’na çıkmıştı iddiasına göre. Bu kahramanlığı (!) nedeniyle devlet kendisine maaş bağlamış, söylenenlere göre heykeli bile dikilmişti. Kahraman olduğuna kendisi de gerçekten inanmış olmalı ki Şerife hanım tüm bunlarla yetinmemiş. Milletvekili de olmak istemiş.

İyi ki istemiş. İstemese “kahramanlığı”nın sahte olduğunu anlamayacaktık. Milletvekilliği için doldurduğu başvuru formundaki görev kısmına “15 Temmuz kahramanı” yazınca “artık bu kadarı fazla” diyenler de 15 Temmuz’da yaşamını yitirenlerin yakınları. Bunlardan biri olan Alpaslan Cambaz’ın babası gazeteci Mustafa Cambaz köprüde öldürülmüştü. Alpaslan Cambaz, Şerife Hanım’ın kamyon kullanmayı bilmediğini, Taksim’e geldiği sırada şoför koltuğuna oturarak fotoğraf çektirdiğini söyleyerek “o bir sahtekârdır” deyince foyası ortaya çıktı Şerife Hanım’ın.
serife-hanim-ile-lokman-bey-uzulmesin-sahte-kahramanlar-her-yerde-460108-1.
Sadece o değil. 15 Temmuz gecesinden sonra ekranlarda Kazan’ı nasıl kurtardığını anlatan Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk’ün de o gece Kazan’da olmadığı ortaya çıktı. Üstelik bunu söyleyen de Ertürk’ün kendisi. Olaylar sırasında Kazan’da olmadığını 15 Temmuz Darbe Araştırma Komisyonu’na verdiği ifadede itiraf etmek zorunda kalmış.

Kahraman beğenmezler
Memleket sağcısında bu tiplere çok rastlanır. Şerife Hanım ya da Lokman Bey yalnız değiller. 12 Mart’ın bir Ali Elverdi paşası vardı, o da ne kadar kahraman olduğunu anlatırdı sağda solda ama devre arkadaşları tam tersini söylerler anılarında.

İslamcıların gerçek “kahraman” özellikleri taşıyanları beğenmeme huyu da vardır ki, bu birilerinin Sultanı Şuara (Şairler Sultanı) adını taktığı Necip Fazıl Kısakürek’de çok sık görülür. Sahte Kahramanlar adını taşıyan bir kitabı vardır muhteremin. Bu kitapta İslamcıların teorisyeni, Seyyid Kutub için sahte kahraman der örneğin. Seyyid Kutub’a elbette bir sempatim yok ama dönemin Mısır egemenlerine başkaldırmış bir İslamcıdır. Kendisinden af dilemesini isteyen Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır’a “Bir mümin bir münafıktan af dilemez” diyebilmiş biriydi Kutub. Necip Fazıl ise Başbakan Adnan Menderes’ten, çıkardığı Büyük Doğu dergisi için örtülü ödenekten para alan bir İslamcıydı. Yassıada duruşmalarında kendisine bu sorulduğunda “Aldım ama alırken ne acılar çektim, bir de bana sorun” demiştir. Yani yine mağdur oydu, her zamanki gibi. Seyyid Kutup idam edildi biliyorsunuz.

ABD’de sahte kahramanlar var
Onlar da çok meraklı bu kahramanlık işlerine. Kendisine kahraman süsü verip orduyu dolandıran binlerce kişi var. Bunları bulup ortaya çıkaranlardan biri de kendisi de bir asker eşi olan Mary Schantag. Savaş kahramanı olduğunu iddia eden kişilerin izini Bilgi Edinme Yasası’nın kendisine verdiği haktan da yararlanarak ordu kayıtlarından, internet üzerinden sabırla sürmüş yıllarca. Yakın zamanda ortaya çıkardığı örnek olay da Danny Crane vakası. Bu adam o kadar ustaca kandırmış ki herkesi, hiç hak etmediği halde iki madalya almış, orduda üç aydan fazla hizmeti yok aslında, yarı kör olduğu iddiasıyla ayda 7 bin dolar da maaş bağlatmış kendine. Foyası ortaya çıkınca bir yıl hapse mahkûm olmuş.
İslamcılar mağdur yaratırken de (Kabataş yalanını unutmadık), “kahraman” yaratırken de yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar. ABD’lilerden bu konuda ders almalarını öneririm. Sonunda yakayı ele verseler de dört bin “sahte kahraman” üretmek az şey değil ABD’de.