Bir hafta içerisinde Çameli, Bismil Ve Ergani’de salgın nedeniyle üç eğitim emekçisi arkadaşımızı kaybettik. Acımız sonsuz...

Her gün vaka tespit edilen, kapatılan sınıfların, okulların sayısı artıyor. Salgın yayılımına, yüz yüze eğitimde ve uzaktan eğitimde yaşanılan sorunlar ve eşitsizliğin salgının ilk gününden bugüne değişmeden devam etmesine rağmen; Milli Eğitim Bakanı açıklama yapıyor; "Salgının yükselişte olduğu şu dönemde aldığımız tedbirler vasıtasıyla okulların çarşıdan, pazardan, sokaktan daha güvenilir olduğunu ispat etme imkanı bulduk."

Hangi tedbirleri aldınız?

Okullar tüm yaşam alanlarından izole kamusal alanlar mı?

Salgın yayılımının her geçen gün arttığı bir gerçeklikte bilim dışı böyle bir açıklama nasıl ve neden yapılır?

Fiziksel hareketliliğin azaltılmadığı, gerekli ve yeterli önlemlerin alınmadığı koşullarda eğitim kurumlarında salgın yayılımının artmaması nasıl sağlanacak?

MEB ile Sağlık Bakanlığı arasında tanı konulan veya yakın temaslıların bilgisinin paylaşıldığı, karantina sürelerinin takip edildiği, düzenli veri akışının sağlandığı bir sistem oluşturuldu mu?

Kaç eğitim kurumunda pozitif tanı konulan eğitim emekçisi ve öğrenci var?

Şeffaf bilgi eğitim emekçilerinin, öğrencilerimizin, halkın en temel hakkı... Neden açıklanmıyor?

MEB; salgında kaybettiğimiz arkadaşlarımızın ailelerinin, öğrencilerinin, eğitim emekçilerinin acılarını paylaşan bir açıklama dahi neden paylaşmıyor?

Ve MEB diyor ki; "Tüm öğrenciler tüm kazanımlardan sorumlu olacak, sınavlar okullarda gerçekleşecek." Sınavlar gerçekleşmeye başladı. Özel okullarda eğitime kesintisiz ulaşan bir öğrenci ile, uzaktan ve yüz yüze eğitime erişimi olmayan bir öğrenci aynı sınavlara giriyor. Salgında dahi; seçmeye, elemeye, rekabete dayalı sınav merkezli eğitim sistemi ısrarla uygulanıyor.

MEB’in 21 Eylül/30 Ekim tarihleri arasında uzaktan eğitime erişimi olan öğrenciler için açıkladığı son sayı; 11 milyon 242 bin 167... Toplam öğrenci sayısı ise 18 milyon 241 bin 881... Milyonlarca öğrenci hâlâ uzaktan eğitime erişemiyor. Yüz yüz eğitim seyreltilmiş ve aşamalı bir şekilde devam ediyor ve tüm öğrenciler için ulaşabildikleri ders saati sayısı azaldı.

Ve MEB; tüm il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine yazı gönderiyor. Özel okullarda “7. ve 11. sınıflar için destekleme, yetiştirme ve takviye kurslarına başlayabilirsiniz” diyor. Özel okullarda yüz yüze eğitimi genişleten yeni kararlar art arda hayata geçiriliyor. Eşitsizlik her geçen gün daha da derinleşiyor.

Salgında eğitim emekçilerinin güvencesiz, yoksulluk, açlık sınırının altında çalıştırıldığı, öğrencilerimiz açısından eğitimde eşitsizliğin daha da derinleştiği, kamu kaynaklarının, bütçenin eğitim için kullanılmasının yaşamsal zorunluluk olduğu günlerde dahi 2020’de MEB bütçesinin merkezi bütçeye oranı 11,45 iken; 2021’de bu oran 10,92’ye düşürülüyor.

Bütçeler politik metinler... Her bütçe açıklaması siyasi iktidarın tercihinin kimden yana olduğunun temel göstergesi...

Sermayeden, siyasi iktidardan yana mı, halktan yana mı? Halkın bütçenin yapılması, planlanması ve uygulanmasında söz ve karar süreçlerinde olmadığı, doğrudan katılımının sağlanmadığı bütçe görüşmeleri... Bize ait olan bütçe; halka, eğitim ve bilim emekçilerine, öğrencilerimize, velilerimize ait bütçe bize rağmen görüşülüyor.

Bütçe rakamları da eğitimde alınan kararlar da eğitim emekçilerinden, öğrencilerimizden yana değil, sermayeden yana, siyasi iktidarın gereksinimlerinden yana...

Bizim tarafımız ise Sırça Köşklerden değil, Rıza Bey Apartmanları’nda yaşamak zorunda bırakılanlardan yana... Sabahattin Ali yazılarıyla hâlâ yaşıyor ve fısıldıyor hâlâ;

"Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın."