Şahsım Sistemi’ne geçilmesiyle ülkenin siyaset sahnesi reklam platosuna dönüştü. ‘Tek adam’a biçilen elbise çok bol gelince devlette oluşan boşlukta şehzade adayları at koşturuyor. Yeni sistemin makam ve mevkileri, protokol sırası kapanın elinde kalıyor.

Giresun’daki sel felaketinde iş makinesinin kepçesine çıkmış İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bu haftanın yıldızları.

‘HES’lere boğulmuş derelerde, plansız yapılaşmada, tahrip edilmiş doğada, ölümlerde sorumluluğumuz yokmuş gibi çek panpa.’

Afetzedeleri kurtarmaya gidiyorlar senaryo icabı. Doğan görünümlü Şahin’i beş kişi doldurup ‘Boğaz turu yapalım mı’ diye laf atanlardan umutsuz durum.

Ama olsun.

Yandaş kalemşörlerden ‘özlenen devlet’ methiyeleri yükseliyor. Lafın 18 yıllık iktidara gittiğinin farkında değil şuursuz yandaş. Korumaların gizlendiği fotoğraf kadrajını överken peşinde 100 araçla gezen ‘Reis’inin güceneceği gelmez aklına.

★★★

Felaket kazan bakanlar kepçe olmuşken poz meraklısı ‘çakma şeyhülislam’ durur mu? Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, işlemeli beyaz cübbesi, kafasında sarığı ve ayaklarında sarı çizmeleriyle Giresun’daki çamur deryasının içindeydi.

At üstünde, elinde kılıçla gelmediğine şükür…

“Allah’tan gelene boynumuz kıldan incedir” demek siyasal İslamcı siyasetin fıtratında vardı. Tedbir kısmını kısa geçti.

Sarı çizmeleriyle felaket bölgesinde gezerken acaba ne düşünüyordu?

Pandemide Saray’da kıldırdığı VIP cuma namazını unutturup halk seviyesine indiğini mi?

İktidar, şeriatçı azınlığın çizgisine gelmişken makamının şatafatlı geleceğini mi hayal ediyordu?

Belki de dini bir siyasi partiye alet etmesi karşılığında politik kariyer düşlerindeydi?

Sonuçta ‘özlenen devlet’ sıkı koruma, kalabalık konvoy eşliğinde lüks makam araçlarıyla 10 kişinin öldüğü Giresun’dan ayrıldı. Programında değişiklik olmazsa 9 gün sonra bugün Cumhurbaşkanı teşrif edecek.

★★★

Ancak her felaketten sonra değişmeyen bir gerçek var:

En büyük alkış Süleyman Soylu’ya.

Sağında, solunda iki bakanla hemen olay yerinde. Kulislerde yanındaki bakanların bu durumdan rahatsızlıkları çok konuşuluyor ama gerçek değişmiyor: Süleyman Soylu, felaket bölgelerinden fiili başbakanlık makamı oluşturdu. Yeni sistemle boşalan büyük koltuğa çoktan oturdu. Her daim ekstra prim garantili şahin siyasetiyle insan hakları ve demokrasiyi gagalayıp veliaht olarak sivrildi.

‘Erdoğan’dan sonra AKP’nin başına kim geçmeli’ anketlerinde hep ilk sırada. Omuz attığı ‘Hazin Bakanı’ Berat Albayrak da sonuncu.

Bu noktada Erdoğan iktidarı için büyük sorun başlıyor ve en heyecanlı yerde yine reklamlara gidiyoruz.

★★★

Giresun’daki selden birkaç gün önce ‘Müjde’ sloganıyla büyük bir reklam kampanyası izledik. Sürprizi kalmamış doğalgaz müjdesini açıklayan Erdoğan, canlı yayında Zonguldak açıklarında, Fatih sondaj gemisindeki damadı Berat Albayrak’a bağlandı. Tek adam olmak uğruna partisini bile harcamış Erdoğan, ekonomik çöküşte yıpranmış Berat Albayrak’ı gazladı.

Ama nafile.

Mutfaklarda yangın varken ne havuz medyası ne çokemelli eti puf muhabbetleri ne maaşlı troller ne de kayınbaba torpili işe yarıyor.

Mecburen Berat Albayrak’ın AKP’nin genel başkanı yapılması formülü sıcak tutuluyor. Herkes işe yaramayacağının farkında ama bunu ‘Reis’ine söyleyecek cesarette biri var mı Saray’da?

Bilinmez.

Ankara’da kulaktan kulağa yayılan, doğru mu tamamen uydurma mı bilinmez bir hikâye var. Yalan olsa da Ankara’nın halini anlatıyordur belki:

“Bir grup iş insanı, ekonominin Berat Albayrak ile yürümediğini söylemek için Erdoğan ile konuşmaya karar vermiş. Randevu verilmiş, gitmişler. Başlamışlar ekonominin halini anlatmaya. Tam sadede gelecekler Erdoğan lafa girmiş:

‘Arkadaşlar benim elimde de 10 tane Berat yok, bir tane var.’

Tek kelime edemeden gitmiş iş insanları.”

Hadi bu gerçek değil, fıkra olsun.

Döviz uçarken Hazine ve Maliye Bakanı’nın ‘Dolarla maaş almıyorsan endişelenme’ demesinden ya da Cumhurbaşkanı’nın ‘Ekonomimiz uçuşta’ sözünden daha absürt değil sonuçta.

İşte tam bu nedenle tam da bu noktada yine reklam arası.

★★★

Cumhurbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan, kamudan milyonlarca liralık destek verilen okçularla iniyor Malazgirt Ovası’na.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Malazgirt Savaşı için hazırlattığı dev prodüksiyonda süvarilerle koşuyor siyasetin tükendiği ıssızlıkta. Haftada üç gün kendisini ve eşini sosyal medyada parlatmaları görevini verdiği trol orduları veriyor mehteri.

Ülke yönetilmiyor. Poz ve reklam gazıyla uçup savruluyor.