Susurluk Kazası’nın yıldönümü ve zifiri karanlık Türkiye.

Ne kadar acı…

Sedat Peker’in güncel ifşalarının onlarca yıllık mazisini eski MİT’çi Mehmet Eymür’den işkence, yargısız infaz itiraflarıyla dinliyoruz.

Oysa…


25 yıl önce, 3 Kasım 1996’da kamyona çarpan o Mercedes’ten devlet onaylı katliamcıların, tetikçilerin, işkencecilerin, uyuşturucu kaçakçılarının, kara para tüccarlarının bütün pislikleri ülkenin gözleri önüne saçıldı. Kandan beslenip ‘vatan-millet’ hamasetiyle kara parayı ceplerine dolduran devletteki çetelerle hesaplaşmak için büyük fırsattı.

Türkiye; gençlerinin ölümü üzerinde dolaşan akbabalardan toplumsal barışla kurtulabilirdi.

Ama…

‘Bir dakika karanlık’ eylemleri, sürekli aydınlığı getiremedi.

Göstermelik davalardan küçük cezalarla kurtarılan çetelerin ‘kahramanlık’ yalanları daha uzun solukluydu.

‘Kurtlar Vadisi’ senaryolarıyla vatansever maskesi ardında sabırla gizlendiler. ‘ASALA’yı bitirdik’, ‘Devlet için yurtdışında operasyonlar yaptık’ uydurma hikâyeleriyle yeraltının karanlık yüzlerine özenle makyaj yapıldı.

12 Eylül’ün 1990’lardaki çocuklarıyla 2000’li yılların ılımlı İslam projesi kenetlendi.

TEK ADAMIN KORKULUKLARI

25 yıl geçti…

Sedat Peker ifşalarıyla gördük… Susurluk Çetesi’nden mafyanın devletleştiği günlere gelmiştik. Tek adam rejiminin kullanışlı korkulukları, tahsilatçılarıydılar. Eskiden bu suçları göstermelik de olsa yargılayan mahkemeler ise artık kirli iktidarın, mafyanın silahına dönüşmüştü.

Şimdi…

2021 Türkiyesi’nde bir işkenceci, insanlık suçlarını menfaat için işlememekle övünüyor. Mehmet Ağar ve çetesini, 18 kişiyi para için öldürdükleri için suçluyor. Menfaat için öldürmeseler devletin cinayetlerinin meşru olduğunu savunuyor.

Katlettikleri insanların fotoğrafları ise Cumartesi Anneleri’nin kucaklarında duruyor. Çocuklarının, eşlerinin, kardeşlerinin akıbetini Galatasaray Meydanı’nda oturarak sormaları bile yasak. Polisin demir bariyerleriyle hapsedilmiş Galatasaray Meydanı bile katillerin, işkencecilerin iktidarının devam ettiğini anlatmaya yetiyor.

UYUŞTURUCUYLA BESLENDİLER

Bu karanlık sadece siyasi hesaplar, bürokrasideki kirlilik ve kanlı planlarla büyümedi. Susurluk Çetesi’nden devletmiş mafyaya uzanan 25 yılda ana besin kaynakları hep uyuşturucu oldu. Susurluk Skandalı’nda deşifre olan devletin damarlarındaki eroinin Sedat Peker ifşalarında kokaine uzanması boşuna değil.
Afganistan’da üretilen eroinin Avrupa’ya ulaşmasında en önemli durak olan Türkiye’yi onlarca yıldır bu zehir kirletti. Şimdi bu bataklığa eroinden çok daha pahalı kokain ekleniyor. Kokainin devleti de toplumu da daha fazla ve hızlı kirleteceğine şüphe yok.

9 Haziran 2020’de Kolombiya’da Türkiye’ye gönderilmek üzereyken yakalanan 4.9 ton kokainin göndericisi ve alıcı firmasını halen öğrenemedik. Yılda 3 bin operasyonla 1.5 ton kokain yakalanan Türkiye’ye yapılan bu devasa sevkıyat, ülkenin bir kokain rotasına dönüştürüldüğünü ortaya koymak için yeterli.
25 Ağustos 2020’de İzmit Dilovası’nda yakalanan yarım ton kokain ile ilgili bir soruşturma var mı? Bilmiyoruz.

Mersin Limanı’nın uzun dönemdir bir kokain istasyonuna dönüştüğünü ise son dönemdeki operasyonlarla öğrendik. Türkiye’de bir yılda yakalanan kokainden fazlası Mersin Limanı’nda 16-23 Haziran 2021 tarihleri arasında yani bir hafta içinde ele geçirildi. 1.7 ton kokain yakalandı.

Türkiye rekoru olan bu yakalamanın 1.3 tonu Mersin Limanı’ndaki serbest bölgede faaliyet gösteren Öz Şimşekler Gıda Şirketi’ne Ekvador’dan gelen konteynerdeki muz kolileri arasında bulundu. Şirketin sahibi Nimet Ş., oğlu Halil İbrahim Ş. ve 3 şirket çalışanı tutuklandı.

Geçtiğimiz günlerde şok bir gelişme yaşandı. Gazeteci Murat Ağırel yazdı. Yine Mersin Limanı’nda yine Öz Şimşekler şirketine gelen muz konteynerinde 61 kilo kokain daha ele geçirildi. Nimet Ş.’nin bir oğlu daha bu sevkıyat nedeniyle tutuklandı. Bu büyük bir skandalı ortaya koyuyor: Türkiye tarihinin en büyük kokain yakalamasındaki firmanın Mersin Serbest Bölge’deki ruhsatı iptal edilmemiş ve depoları kapatılmamış. Kokain kaçakçılığı devam etmiş.

Elbette bu büyük kokain yakalamaları Gümrük Muhafaza ve Narkotik Suçlarla Mücadele ekiplerinin önemli bir başarısı. Mersin Limanı’ndaki kaynaklardan öğrendiğimize göre; son bir yılda şüpheli konteynerlerin aranması için çok aşamalı bir sistem kurulmuş. Latin Amerika’dan gelen ve riskli bulunan konteynerler sıkı kontrolden, X-Ray cihazlarından geçiriliyor.

1 YILDIR SERBEST BÖLGEYE MUZ GELMEDİ

Bir yıl öncesine kadar Mersin Serbest Bölge’ye indirilen konteynerlerin geçirileceği bir X-Ray cihazı bile bulunmuyormuş.

Yani…

Uzun yıllardır Latin Amerika’dan gelen muz sevkıyatları kontrolsüz bir şekilde Serbest Bölge’deki depolara indirilip buradan çıkartılabiliyormuş.

Bir yıl önce X-Ray cihazı konulunca Serbest Bölge’ye muz sevkıyatı bıçak gibi kesilmiş.

En ilginci ise; o tarihten beri, Mersin Serbest Bölge’ye hiç muz gemisi gelmemiş.

Yıllarca kontrolsüz olan bu bölgeden acaba kaç ton kokain geçti. Belki son dönemde gördüklerimiz devasa kaçakçılık rotasının küçük kırıntılarıdır.