Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un 12 Ağustos'ta “Afganistan’da yaşanan her şey, ABD’nin 20 yıllık varlığının sonucu olduğu için CIA’nin değerlendirmelerine güveniyoruz” sözlerinden sızan alaycılığının boş yere olmadığı belliydi. Bu ifadeler, CIA'nın çekilme kararı sonrasında başkent Kabil'in Taliban'ın eline düşmesine 6-12 ay verirken, bunu 1-3 aya çeken istihbarat analizlerinin aşağılanması olduğu kadar Moskova'nın Talibanistan'ın kurulmasını an meselesi gördüğüne işaret ediyordu. Üç gün geçmedi.

ABD başkomutanının eşsiz öngörüsüne de haksızlık etmeyelim. Daha temmuz başında Joe Biden, Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesinin kaçınılmaz olup olmadığı sorulunca "Hayır, değil" demiş ve 300 bin askerlik iyi donatılmış Afgan ordusuna güvenini beyan etmişti. Israrlı soruları da 'aptalca' bulmuştu. Şimdi kendisine çok sayıda 'aptalca' soru sorulacak. Afganistan artık Taliban'ın elinde. Bu yazı yazılırken Eşref Gani hükümeti çökmüş, Taliban başkentte 'barışçı' iktidar devrini beklemekteydi. Pakistan hükümetinin ABD'nin ricasıyla serbest bırakmış olduğu Taliban lideri Molla Abdulgani Baradar'ın Kabil'e ulaştığı belirtiliyordu.

ORTA ASYA'NIN BÜYÜK OYUNU

Orta Asya'nın 'büyük oyunu' bu kez Taliban gibi Selefi-Vahhabi ideolojinin ürünü olan radikal İslamcı bir hareketin 'meşrulaştırılması' ve 'ehlileştirmek' üzerinden oynanıyor. Perdeyi açan ABD'nin bizatihi kendisi.

Afganistan'dan alelacele çekilme başlığını anlamak için 'çekilmenin tarihçesine' bakmak lazım gelir. Çin'e karşı 'pivot Asya' stratejisine yönelen Barack Obama yönetimi 2013-2014'de çekilme retoriğini devreye sokmuştu. Ne tesadüftür ki IŞİD markası Irak ve Suriye'yi süpürmeye başlayınca Afganistan'dan çekilme planı suya düştü. Düne kadar da Afganistan teması 'birlik arttırma-troop surge' üzerinden sunuldu. Trump zaten pahalı askeri maceralardan çekilme vaadiyle başkan olmuştu. Trump, Ağustos 2017'de koşullu ama mühlet vurgusuz çekilmeden bahsedince ABD kamuoyunun hedefi oldu. Aralık 2018'de Afganistan'ı tek taraflı biçimde bırakıp çıkacaklarını söylediğinde yükselen tepkiler üzerine ABD birliklerinin yarı yarıya azaltılmasında uzlaşıldı. Ne de olsa Amerikan derin devleti 'çılgın Başkan'ın ani ve fevri kararlarını yönetmekteydi.

Nihayetinde ABD Şubat 2020'de Taliban'la barış anlaşmasını yaptı. Afganistan iç barışı sağlanmadan çekilmenin taşları döşendi. Trump'la başlatılan politikanın uygulayıcılığı Biden'a düştü. Normalde Trump'ın kararlarını geriye döndürmeye yeminli olan Biden 20 Ocak'ta yemin etti, hem Çin hem de Rusya'yı hedef alan 'büyük güç rekabeti' stratejisi devreye sokulmuş görünürken, üç ay geçmeden 14 Nisan'da ABD ve NATO'nun alelacele Afganistan'dan geri çekilmesi kararını duyurdu. Talibanistan için düğmeye basıldığı aşikardı.

ÇÖKÜŞ MÜ, GÜNCELLEME Mİ?

Şimdi, 'Afganistan'da Amerikan imparatorluğunun çöküşüne mi tanıklık ediliyoruz, yoksa güncellenmiş Amerikan stratejisine mi' diye tartışıp duruyoruz. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken "Afgan topraklarından ABD'ye yönelik saldırıları durdurma misyonunu başarıyla tamamladık" diyerek hepimizle adeta alay etti ya, ironisi Lavrov'la boyun ölçüşemiyor. Taliban'ın duruşu bize Kabil'de ABD'nin Vietnam yenilgisini sembolleştiren Nisan 1975'te Saygon'daki büyükelçilikten kaçışın benzerinin yaşanmayacağına işaret ediyor. Arkasında yatan 'anlaşmayı' henüz bilmiyoruz. Gördüğümüz, Taliban'dan Kabil'deki ABD elçiliğine dokunmaması için 'ricacı olan' bir Amerika.

Ama daha çarpıcı olanı var. Biden yönetiminin bütün bu süreci radikal İslamcı örgüte 'meşruiyet yollarını' açıkça tavsiye ederek geçirmesi. Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki'nin geçen hafta "Taliban'ın da uluslararası toplumdaki rollerinin ne olmasını istedikleri konusunda bir değerlendirme yapması gerekiyor" sözlerinde ifadesini buluyor. ABD'nin Afganistan politikasını taçlandıran cümleler!

Taliban'ın söz dinleyen görüntüsü de göz yaşartıcı. Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid dün, "Hiç kimseden intikam alınmayacak. Askeri ve sivil alanda Kabil hükümetine hizmet etmiş olan herkes affedildi" diye buyurdu.

MODERN TALİBAN

Artık 'modern' Taliban var. 'Eskiden Budha heykelini havaya uçururken, şimdi cep telefonu kullanıyorlar' diyenler, dünyanın Taliban'dan daha az vahşi olmayan terör örgütü IŞİD'in videolarına bakacak değiller. Teknoloji-ilerleme ilişkisine dair fikirlerinin insanlığa hayrı olamaz.

Böylesi koşullarda Taliban da 'ehlileşmek' yolunda mesafe kat ettiğini ispatlamakla mükellef. Bu yüzden sözcü Mücahid, kadın haklarına saygı göstermekten söz edip, 'idam, recm ve hadım gibi cezaların mahkemelere bağlı olacağını' söyledi. Kadınlar artık yalnız dolaşabilecek, çalışabileceklermiş, tabii başörtüsü takmalarına izin verilecek. Alın size 'devrime karşı evrim'... Gerici bir ideolojinin esir aldığı, haşhaş ekiminden gelir elde edip eğitimsiz silahlı gençlerle ayakta tutulan aşiret nizamıyla, toprağı da kadını da 'ganimetten' sayan, çocuklarını silah altına almaktan çekinmeyen, kadınlarını kızlarını taşlayarak öldürebilen, kırbaçlayarak ders veren bir ideolojinin 'ılımlılaşacağı' Talibanistan. Hiç şüphe olmasın ki ABD'nin büyük kolaylaştırıcılığında tesis ediliyor.

ÇİN VE RUSYA

ABD'nin Orta Asya'nın göbeğindeki bu sahnelemesini yönetmek ise bölge ülkelerine düşüyor. Çin ve Rusya, 'Ama onlar da Taliban'ı destekliyor' algısı yaratılmasına bakmadan Amerikan politikalarının güncellenmesine karşı ön alma hamlelerine giriştiler.

'Kalkınmacı sosyalizm' iddiasının altını doldurmak isterken, Kuşak ve Yol inisiyatifi için ABD ile bilek güreşine tutuşmuş Çin, Taliban heyetlerini ağırlıyor. Karşılıklı 'içişlerine karışmama' teminatları üzerinden radikal İslamcı hareketin başta Sincan Özerk Bölgesi olmak üzere topraklarına istikrarsızlık yaymaması üzerinden meseleye yaklaşıyor. Çin'in Uygurlar dışında geniş Müslüman nüfusu ve nüfusu Müslüman olan komşuları varken, 'aşırılıkçılık' tanımı üzerinden ideolojik hat tesis ediyor.

Rusya'nın Afganistan'la da mücahitlerle de zengin bir deneyime sahip. ABD'nin Taliban'la barışma hamleleri karşısında 9 Kasım 2018'de başlayacak şekilde Moskova'da 'Afgan iç barışı' temalı konferanslar düzenlenip Taliban heyetlerinin ağırlanmışlığı da var. Zaharova resmi söylemde bu iştigal etme haline 'BM Güvenlik Konseyi kararında Taliban'ın Afganistan'daki diyaloğun tarafı olarak görülmesine' atıf yaparak izahat getirmeye çalıştı. Şu günlerde popüler olan Savunma Bakanı Sergey Şoygu'nun Sovyet yenilgisi ve çekilmesi döneminde Kabil'de mücahitlerle çekilmiş fotoğrafı üzerinden yayılan tevatürler. Kendisi "Bu fotoğraf Kabil'de çekildi. Yanımda mücahitler var. O zaman henüz terk etmemiştik ama onlar çoktan gelmişlerdi" demiş ve eklemiş: "O zaman durum çok karmaşıktı. Şu anda çok daha karmaşık." Uzun süredir Suriye ve Libya'dan Afganistan'a taşınan IŞİD ve el Kaide militanları ile krizin Orta Asya cumhuriyetlerine sirayetine dair ikazlarda bulunuyor. ABD'nin neden şimdi çekildiğine dair yorumu ise "Bu, merkezi Asya bölgesinde tahkimat sağlama girişimidir." Moskova'nın KGAÖ üzerinden Orta Asya Cumhuriyetleri ile tatbikatlara soyunması, Çin'le tatbikatlar yapması durumu somutluyor.

Tacikistan'ın eski polis komutanı albay Gulmurod Halimov'un Afganistan'da IŞİD'in savaş bakanlığını yürütmesinden 2017 savaşında Musul savunmasında yer alıp ABD kurslarında eğitim almışlığını biz bilmeyebiliriz. Rusya'nın nazarlarından kaçmadığı muhakkak. Ve neticede Afganistan'da Demokratik Cumhuriyet için savaşıp sonra karşı devrim saflarına geçmiş, esirlerini tanklarla ezdirip, araçlara tıkıp havasızlıktan öldürmüş Özbek Raşid Dostum'la Taliban arasında çok da büyük fark görmüyorlardır.

İran'a gelince... 'Müslüman' gördüğü yerde 'siyasi yatırım' yapma alışkanlığı bulunan İran'ın şimdilik teması 'Yaşasın ABD gitti, Şiillere iyi davranacaklarmış' ile özetlenebilir.

Ortalık bir süre 'ABD'yi yenen ulusal güç' Taliban, 'Afgan halkının seçimi' söylemlerinden geçilmeyecek. Batılılar kendi tahammül edemedikleri arkaik ideolojileri modernleşme süreçlerini baltaladıkları ülkelere ilk kez reva görmüyorlar. İlk elden deneyimliyiz. 21'inci yüzyıla neo-feodallere yatırım neoliberal nizamın garantisi.