“Bahar” sonrası büyük kayıpları oldu Tunus’un. 2010 yılında 7 milyondan fazla turist ağırlayan ülke bu rakama “Bahar”dan sonra asla ulaşamadı. Tunus'ta, “Arap Baharı”nın ülke ekonomisine maliyeti 2 milyar dolar oldu. Bu GSYH'nin yüzde 5,2'si demek

Tunus kırılgan, Libya parçalı Yemen savaş ve işgal altında

Üzerinden yedi yıl geçti. Tunus’ta işsiz bir mühendis olan Muhammed Buazizi’nin 18 Aralık 2010’da kendini yakmasıyla başlayan protesto gösterileri Ortadoğu ile Kuzey Afrika’da büyük çalkantılara yol açtı. Batılı merkezlerin “Arap Baharı” adını verdikleri süreç Tunus ve Mısır’da iktidar değişikliklerine, Libya’da Muammer Kaddafi’nin vahşice öldürülmesine, ardından da NATO işgaline, Yemen’de Ali Abdullah Salih’in ülkeyi terk etmesine neden oldu.

Etkisi altına aldığı ülkelerde meydana gelen halk hareketlerinin gerekçesi olan demokratik talepleri kendi çıkarları doğruktusunda yönlendiren emperyal güçlerin “Arap Baharı” adını verdikleri süreçten sonra her şey çok değişti. Bölge diktatörlüklerine karşı direniş olarak başlayan ancak daha sonra başta ABD olmak üzere emperyal merkezlerce yönlendirilip bölgedeki “ulus devletlerin” yıkılması aracına dönüştürülen “Arap Baharı” coğrafi sınırları değiştirdi, ülkeleri parçaladı, etnik, dini çatışmaları körükledi, tüm bölgeyi içinden çıkılması zor bir kaosa soktu.

Bunca zaman sonra bile “Arap Baharı”nın etkileri adı geçen bölgelerde etkilerini sürdürüyor. Bugün, “Bahar”ı çoşkuyla karşılayan, bölge halklarının taleplerini kendi çıkarlarına denk düştüğü için destekleyen Batılı merkezler, aslında yaşananların bölge halklarına hiçbir yarar getirmediğini kabul etmiş bulunuyorlar. Tunus’un her an bozulma ihtimali olan şu anki istikrara ulaşması çok uzun zaman aldı, Libya iki ayrı hükümete sahip, ikiye bölünmüş, huzursuzluğun hâlâ dinmediği bir “ülke” durumunda. Yemen, “Bahar”dan en zararlı çıkan ülkelerin başında geliyor, Bahreyn, Cezayir, Ürdün şimdilik “sessiz.”

tunus-kirilgan-libya-parcali-yemen-savas-ve-isgal-altinda-347621-1.

Baharın etkileri
“Bahar”ın etkisini küçük çapta gösterdiği ülkeler Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Moritanya, Fas ve Umman. Bunlardan Suudi Arabistan’ın Yemen nedeniyle içine girdiği sıkıntı da “Bahar”la ilgilidir yine.

Yemen “Bahar”ın yarattığı karışılıkların üzerine ABD destekli Suudi işgali ile de karşı karşıya kaldı. Suriye’de olanlar ise tüm dünyanın gözünün önünde gerçekleşiyor. Suriye yönetimi ve halkı ülkeye komşu ülkelerin de desteğiyle sokulan, kimi kaynaklara göre sayıları 60 bini bulan cihatçı çetelere karşı yurtlarını koruma savaşını sürdürüyor.

“Arap Baharı” Ortadoğu ve Kuzey Afrika için tarihi önemde bir hareketlilikti, kuşku yok. Ama etkilerinin ne olacağı konusu bugün bile kestirilebilir özellikte değil. Her an her şeyin değişebileceği bir ortam var adı geçen bölgelerde. Çünkü “Arap Baharı” Batılı merkezlerin bekledikleri gibi gelişmiş olabilir ama onların bekledikleri gibi sonuçlanmadı. Bu merkezlerin Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki dengeleri hesaba katmadıkları çok belli. “Arap Baharı”ndan çok çok önce ABD tarafından devrilen Irak lideri Saddam Hüseyin’in cezaevindeyken kendisinden sorumlu olan ABD’li komutana “Irak yönetilmesi zor bir ülkedir, siz asla yönetemezsiniz” sözleri, tüm Ortadoğu için geçerli bir gerçeği ifade ediyordu. Bu bölgeler “diktatör” olarak bilinen “yerel aktörler” tarafından yönetilebilen ülkelerdi gerçekten. ABD ile müttefiklerinin sözümona Irak ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın Müslüman ülkelerine götürmek istedikleri “demokrasi”, yerel liderlerin yönetimlerini baskıyla kurdukları dengeler üzerinde iğreti kalmıştı.

Bunca zaman sonra “Bahar”dan geriye ne kaldı? Örneğin Tunus ne durumda? Libya’da işler nasıl gidiyor? Yemen’de yaşananlar nedir? Suriye’de ne oluyor? “Bahar”ın hem bu ülkelere hem de bölgeye mali açıdan külfeti ne oldu? Onca can kaybınının yanı sıra büyük ekonomik yıkımlar da yaşandı, peki mali kayıplar ne kadar?

Bu kadar yüksek işsizlik oranının olduğu ülkede gençlerin radikal hareketlere, cihatçı örgütlere ne kadar kolay kayabildikleri anlaşılabilir

Tunus istikrar arıyor
Tunus’tan başlayalım. “Bahar”ın yol açtığı iktidar değişikliğinin kansız olduğu tek ülke Tunus’tu bilindiği gibi. Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında son derece barışçıl bir geçiş olduğu söylenebilir.

Ancak bu barışçıl ortam Zeynel Abidin Bin Ali devrildikten sonra korunamadı. “Bahar”la gelen “demokratik” seçim ortamında iki muhalif lider öldürüldü. 2013 Şubat ayında da ülkenin en sevilen liderlerinden solcu muhalif lider Şükrü Belayid uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi. Bu “Bahar” sırasında görülen protestolar kadar büyük gösterilere yol açtı, dönemin hükümeti bu gösteriler sonucu düştü. Bundan tam altı ay sonra ise yine muhalefetteki Halk Partisi’nin lideri Muhammed İbrahimi öldürüldü. Bu cinayet sonrası meydana gelen protesto gösterileri de hükümet düşürdü. Bu cinayetlerden İslamcı Ennahda Hareketi sorumlu tutuldu. Bu o kadar yaygın bir görüştü ki 2014 seçimlerinde Ennahda karşısında laik Nida Tunus Partisi seçimleri kazandı.

Ancak “Bahar” sonrası İslamcılarca oluşturulan nefret ortamı dinmedi. Nida Partisi milletvekili Rıza Şerefüddin 8 Ekim 2015’te suikasta uğradı. Tunus’da bugün bir sessizlik hâkim olsa da her an patlak verecek bir toplumsal kutuplaşma mevcuttur.
Buazizi’nin kendisini yakmasına yol açan işsizlik “Bahar”dan önce ne durumdaysa sonrasında da aynı durumda Tunus’ta. Hatta diplomalı işsiz sayısı “Bahar” sonrası yüzde 31’e kadar ulaştı. Bu kadar yüksek işsizlik oranının olduğu ülkede gençlerin radikal hareketlere, cihatçı örgütlere ne kadar kolay kayabildikleri anlaşılabilir.

Tunus bir turizm ülkesi. “Arap Baharı”ndan önce önemli bir gelir kaynağı olan turizmde “Bahar” sonrası büyük kayıpları oldu Tunus’un. 2010 yılında 7 milyondan fazla turist ağırlayan ülke bu rakama “Bahar”dan sonra asla ulaşamadı. Tunus'ta, “Arap Baharı”nın ülke ekonomisine maliyeti 2 milyar dolar oldu. Bu GSYH'nin yüzde 5,2'si demek.

tunus-kirilgan-libya-parcali-yemen-savas-ve-isgal-altinda-347623-1.

Libya üç parça
“Bahar”ın sonuçlarının en kanlı olduğu ülke Libya’ydı. Ülkenin kırk yıllık lideri Muammer Kaddafi uluslararası güçlerin operasyon desteğiyle ülkesindeki cihatçılar tarafından linç edilerek öldürüldü. 1969 yılında kralı devirerek genç subaylarla birlikte yönetimi ele alan Kaddafi, soldan da etkilenmiş kendine özgü halkçı yönetimiyle ülkesindeki kabileleri uzlaştırmayı başarmış, Libyalıları milletleştirme yolunda önemli adımlar atmıştı. Ülkesinin petrolünü parasını almadan Batılı tekellere satmamasıyla bilinen, bu nedenle yıllardır söz konusu Batılı tekellerın hedefi olan Kaddafi, nihayet “Arap Baharı” sürecinde demokratik talepler bahane edilerek uluslararası bir komployla katledilmişti.

Sonrasında “Bahar”ın ülkeye demokrasi, özgürlük getireceğini düşünenlerin istediği gibi gitmedi hiçbir şey. 2012’de bir seçim yapıldı. Kurulan hükümet asla gerçek anlamda bir hükümet olamadı. Sayıları binleri bulan silahlı İslamcı grupları kontrol edecek gücü hiç bir zaman olmadı. 2014’te çatışmalar ülkenin hemen her yerinde artarak yayıldı.

Libya’da şu anda üç ayrı hükümet var. Biri Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi hükümeti, ikincisi İslamcıların desteklediği Trablus hükümeti, üçüncüsü ise IŞİD destekli Derne merkezli Ensaru’ş Şeria Emirliği hükümeti.

Libya’nın politika sahnesine ilginç bir isim de katıldı “Bahar” sonrasında. General Halife Haftar. Haftar yıllardır ABD’de yaşayan eski bir Kaddafi muhalifi. Ülkeye döndükten sonra oluşturduğu kuvvetlerle birlikte Bingazi’deki İslamcılara karşı savaş başlattı. Tobruk merkezli hükümeti destekliyor.

Ülkede 2 bine yakın aktif silahlı grup var. Bu BM İnsani Yardım İşleri Koordinasyon Ofisi’nin raporunda yer alan bilgi. Çatışmalarda 2014’ten bu yana ölenlerin sayısı 5 bine yakın. 2.5 milyon Libyalı sağlık hizmetine muhtaç, 400 bin Libyalı ise yiyecek sıkıntısı çekiyor. Asıl önemli olan IŞİD’in Libya’da çok büyük bir alana hükmediyor oluşu.

Kaddafi’nin emperyalist tekellere damlasını bile koklatmadığı Libya petrolü şimdi Batılı tekellerin depolarına bol bol akıyor. Çünkü ülkenin en zengin petrol bölgesi olan Sirenayka’da aşiret liderleri “özerklik” ilan etti. Kaddafi’nin 1969’da devirdiği Kral Sunusi’nin aynı adı taşıyan yeğenlerinden birini de “prens” unvanıyla başlarına geçirdiler. Çift başlılığın olduğu, hükümet otoritesinin bulunmadığı ülkede bu “özerk” bölge ülke petrolünü dilediği fiyata dilediği petrol tekeline satıyor.

“Bahar” sonrası yaşanan iç savaşın Libya'nın GSYH'sine maliyeti 7,7 milyar doları buldu, toplam maliyet ise GSYH'nin yüzde 29'una yani 6,5 milyar dolara ulaştı.

“Arap Baharı” Libya’ya emperyallerin beklediği gibi ne özgürlük ne demokrasi ne de istikrar getirdi. Götürdükleri ise belli: İnsan kaybı, ekonomik yıkım ve petrol.

tunus-kirilgan-libya-parcali-yemen-savas-ve-isgal-altinda-347622-1.

Yemen paramparça
“Arap Baharı”nın iktidarı değiştiren ama sorunları çözmediği ülkelerden biri de Yemen oldu. Ülkede baş gösteren ayaklanmalar sonucu Cumhurbaşkanı Salih, kaçmak zorunda kalmış ama yerine geçen Abddurrabbih Mansur Hadi de gösterileri yatıştıramadı.mıştı. Çünkü Yemen’de “Bahar” ABD ile Suudi Arabistan elçilikleri aracılığıyla yönetiliyordu. Halk buna itiraz ediyordu. Özellikle Ensarullah hareketi öncülüğünde yükselen Husi protestoları sonucu Cumhurbaşkanı Hadi önceleri Ensarullah Hareketi ile uzlaşmak zorunda kaldı. Sünniliğe en yakın Şii gruplardan biri olan Husilerle bu yakınlık Suudi Arabistan’ın kabul etmeyeceği bir gelişmeydi. Bir süre sonra Suudi krallığı ABD’nin de desteğiyle Yemen’le sınır sorunlarını bahane ederek ülkeyi işgal etti. Bu işgal aslında Suudi Arabistan’a da pahalıya mal oldu. Suudi krallığı son üç yılda 250 milyar dolar sermaye kaybı yaşadı. Bunun nedenlerinden biri de Yemen işgaliydi.

Yemen’de “Bahar”ın ilk dönemlerinde yaşanan toplumsal olaylar nedenşyle yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı yüzde 15’in üzerine çıktı. Olayların ekonomiye toplam maliyeti ise mali dengenin 858 milyon dolar kötüleşmesiyle GSYH’nin yüzde 6.3’üne denk düşmüş oldu. Yemen’de bunun dışında ciddi bir kolera salgını da yaşanıyor. Her gün artarak süren çocuk ölümleri de BM raporlarına geçmiş bulunuyor. Olaylar nedeniyle Yemen'de yoksulluk sınırı altında yaşayanlarının sayısının yüzde 15'in üzerine çıkması beklenirken, olayların ekonomiye toplam maliyetinin GSYH'nin yüzde 6,3'üne denk düşeceği tahmin ediliyor.

YARIN: Bölgeye toplam maliyet ne kadar?