Ücret karşılığı ders veren ilk kişi olan Antik Yunan filozofu Protagoras, bir öğrencisinden ücretini istemiş; Protagoras’la girdiği tartışmayı kaybeden öğrenci “Ama davayı (tartışmayı) kazanamadım” diyerek ödeme yapmak istememiş. Bunun üzerine sofist filozof “Ben kazandığım için parayı benim almam gerekir; sen kazansaydın gene benim almam gerekirdi” demiş. Protagoras, Antik liberal diyeceğimiz biri; ‘borcumuz ne hocam’ diyen […]

Ücret karşılığı ders veren ilk kişi olan Antik Yunan filozofu Protagoras, bir öğrencisinden ücretini istemiş; Protagoras’la girdiği tartışmayı kaybeden öğrenci “Ama davayı (tartışmayı) kazanamadım” diyerek ödeme yapmak istememiş. Bunun üzerine sofist filozof “Ben kazandığım için parayı benim almam gerekir; sen kazansaydın gene benim almam gerekirdi” demiş. Protagoras, Antik liberal diyeceğimiz biri; ‘borcumuz ne hocam’ diyen öğrencilerine edindiğin bilgi ne kadar işine yaradıysa o kadar ödeme yap diyor. Gönlünden ne koparsa demiyor, bilgiden ne ölçüde yararlandıysan o kadar diyor.

Ekonomik ve sosyal durumu ne olursa olsun her insan, eğitimin, toplum içindeki statüsünü yükselteceğine, en azındın konumunu koruyacağına inanır. İnsan böyle düşündüğü için bilgisine ihtiyaç duyduğu öğreticinin statüsüne bakar. Alt sınıfların bilgisinin yükselmesini sağlayacağına inanmaz. Yanlış ama görünen bu; özellikle günümüzde hayata Sokratik açıdan bakan, öyle yaşayan insanların fikrine itibar edilmiyor.

Türkiye’de öğretmene, devletin veya özel okul işletmecisinin gönlünden kopan ücret ödeniyor. Özel okul işletmecisi ebeveyne gönlünden kopanı, okulumdan elde ettiğin yarar kadarını öde demiyor. Bir fatura kesip önüne koyuyor. Devlet, bağış adı altında istediği miktarı bile öğrencinin gönlüne bırakmıyor.  Eğitim kurumları, öğretmenden yok pahasına aldıkları bilgileri öğrenciye fahiş fiyata satıyorlar.

Bir yerlerden okumadım, birinden duymadım; hesabına yatırılan asgari ücret tutarının 1500 lirasının üstünü çalıştığı okulun muhasebecisine iade ettiğini, etmek zorunda olduğunu bir özel okul öğretmeninden dinledim. Çanakkale Özel Okul Öğretmen Dayanışma Ağı’na (patronlarinensesindeyiz.org) bırakılan mesajlara şöyle bir göz attığınızda bu uygulamanın ne denli yaygın olduğunu siz de görürsünüz.

O görkemli yerleşkelerde, açlık sınırının altındaki ücretle öğrencilerini karşılayan özel okul öğretmenleri resmen köle muamelesi görüyor. Özel okullar MEB adına açılmış işletmelerdir, Eğitim Bakanı, öğretmenlerin buradaki çalışma koşullarının, yaşadığı sorunların çözümüyle ilgilenmek zorundadır.  

Çocuğunu özel okula gönderen ebeveynler, ödedikleri ücretin yüzde kaçının emeğinin karşılığı olarak öğretmen gittiğini biliyor mu acaba? Ya da ebeveynler, öğretmenlerinin ekonomik olarak tatmin edilip edilmediği ile ilgileniyorlar mı? Bence ilgilenseler iyi olur.

Öğretmenlerin yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunlar ebeveynleri daha çok ilgilendirmeli. Öğretmenlik duygusal emek katılarak yapılan bir meslek. Duygusunu yitirmiş, günlük yaşamını sürdüremez hale gelmiş öğretmenin öğrencisi ile sağlıklı bir diyalog kurması, onlara rehberlik etmesi beklenemez. Bu nedenle çocuğunu ister özel okula ister devlet okuluna teslim eden ebeveyn okulun ruh sağlığının yerinde olduğundan emin olmak zorundadır.