"Ukrayna, bizim adımızı kullanmayı bırakmalı. Bir devlet bizden SİHA satın alıyorsa, o daha fazla Türk ürünü değildir. Belki Türkiye'de üretilmiş olabilir ama Ukrayna'ya ait."

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun bu dış politika uyarlaması, 'S-400'ler daha fazla Rusya ürünü değildir. Rusya'da üretilmiş olabilir ama Türkiye'ye aittir' mealinde argümanlarda da kullanılmakta. Çavuşoğlu, hızını alamayıp "Bazen farklı ülkelerde terörle mücadelemiz sırasında farklı ülkelerden farklı silahlarla karşılaşıyoruz, Rusya da dahil olmak üzere. Biz asla Rusya'yı suçlamıyoruz" da demiş. Rusya'nın devlet olarak resmen Çavuşoğlu'nun sözünü ettiği yerlere silah satışını bilmiyoruz. Ancak Amerikalılar alınmasın diye yakında "YPG'ye silah veriyorsunuz diye sizi de suçlamıyoruz" denilirse, şaşırmamalı. Doğrusu, bu değerlendirme, Batılı 10 büyükelçinin 'Osman Kavala' bildirisi üzerinden "Arkadaşlarıma 'hadlerini bildirin' dedim" tarzı iç siyasi şovunu da taçlandıracak nitelikte.

Türk dış politikasının bu tuhaf söylemlerini Ankara'nın önündeki resmi okuyamamasına mı, yoksa resmin renklerinden biri olma arzusuna mı yormalı, karar veremiyorum. Bu söylemleri değil ama Türkiye'nin eylemlerini Amerika ile her papaz oluşta koşulan Rusya Federasyonu'nun ciddiye alacağı muhakkak. Hem de Suriye'dekinin çok ötesinde...

ABD ile Biden yönetimi altında ilk 10 ayda arzu ettiği diyaloğu bir türlü yakalayamayan Ankara, NATO üyeliği sadakatını 'Kabil havaalanı işletmeciliği' üzerinden ispatlamak için gerekli koşulları bulamamış olabilir. ABD, 'büyük güç rekabeti' stratejisi icabı NATO ittifakını Çin'e karşı Asya'ya sevk eder, ama Avrupa'da baş hasım Rusya'ya karşı meydanı boş bırakmazken, en önemli cephe Ukrayna'da Türk 'askeri' varlığının iyiden iyiye hissedilmesi manidar.

TÜRK SİLAHLARI KULLANIMLARI MEN EDİLMİŞ DONBASS'TA

Geçen hafta Ukrayna ordusu Türkiye'den alınmış Bayraktar TB2 SİHA'sının (silahlı insansız hava aracı) Minsk Anlaşmaları'nı uygulamamakta direttiği Donbass bölgesinde muharebe amaçlı kullanımını gösteren videolar yayınlattı. Ardından görüntüleri doğrulayıp keşif ve taarruz amaçlı bu silahların Mariupol kentine yakın Granitnoye köyü civarında ateşlendiğini belirtti. Gerekçe Ukrayna ordusu mevzilerinin obüslerle vurulması ve bir askerin ölümü olarak konuldu. Ukrayna ordusu TB2'leri 2019'da sipariş vermiş, bu yıl da gözlem uçuşunda kullanmıştı. Çarşamba günkü taarruz atışında Türk personeli yer aldı mı, bilmiyoruz.

Ukrayna'nın SİHA saldırısı ateşkes ve Minsk anlaşmalarının anlaşmanın açık ihlali. Zira temas hattında İHA/SİHA kullanımı özel olarak men edilmişti. Sadece AGİT Gözlem misyonunun silahsız İHA kullanma hakkı var. Kiev'in Donbass'ta sivil yerleşimleri vurarak rutinleşen ihlallerine sürekli sessiz kalan Almanya ve Fransa, Minsk anlaşmasının garantörleri olarak utangaç biçimde sırf bu durumu anımsattıkları için Kiev'deki yönetimi öfkelendirdiler. Ukrayna, elbette Almanya ve Fransa'nın değil ABD'nin borusunun öttüğü yer.

Ukrayna 'tarihin sonunu' 1989'da getirdiklerini zannedip '1990'dan başlatma' heveslileri için zor mevzu. Sovyetler Birliği'nin en önemli parçalarından birisi olmuş bir ülkenin 21'inci yüzyılda Amerikan 'renkli' rejim değişikliği operasyonunda bölünmesiyle ve Nazilere övgüler düzen Banderistlerin iktidar ortağı oldukları bir rejimle sonuçlandığı özeti geçilebilir. Ukrayna, ABD'nin 30 yılda NATO ile kendine yeni misyonlar arayışının dön dolaş özüne dönmesini sembolleştiren bir diyar.

ABD yönetimleri 2014 Meydan darbesiyle güneydoğusundaki Donbass bölgesini yitiren Kiev'deki neofaşist ortaklıklı rejime desteğini hiç eksik etmedi. Trump dönemi de dahil olmak üzere Ukrayna'ya bolca silah pompalandı. Rusya NATO'nun açıkça dile getirdiği 'çevrelemeyi' ilerletme hedefine karşı Ukrayna'yı 'kırmızı çizgisi' koymuşken, Kiev'in NATO üyeliği üzerinden Moskova'ya 'yoklamalar çekildi'. Çok değil üç beş sene önce Ukrayna'da oğlunun kirli çamaşırlarını araştıran başsavcıyı kovdurmakla övünmüş Biden'ın bu yıl başında başa gelmesinden hemen sonra ilkbaharda yine kriz tırmandırıldı. Rusya buna Ukrayna ve Donbass'a komşu topraklarında geniş çaplı tatbikatlarla yanıt verdi. Ve ardından Biden'ın Cenevre'de Putin ile buluşmasıyla da krize 'ara verildi'. ABD açısından durumu Rusya ve Almanya'nın engellenemeyen Kuzey Akım-2 projesi ve doğalgaz fiyatlarının Avrupa'yı vuran yükselişi karmaşıklaştırdı.

'ABD ULUSAL GÜVENLİĞİ OLARAK KARADENİZ'

Ancak ABD'nin 'büyük güç rekabeti' çerçevesinde 'dünya liderliğine' hırslı dönüşünün Asya'da Çin dışında yeni teması artık açıktır ki Karadeniz. Ukrayna bu yolda en etkili araç. Nitekim Pentagon şefi Lloyd Austin, Brüksel'deki son NATO savunma bakanları toplantısı öncesinde Romanya'da son bulan Gürcistan ve Ukrayna turu yaptı. Bu vesileyle Tiflis ve Kiev'in NATO'ya üyeliğini Rusya tarafından engelleyemeyeeceği resti çekmekle kalmadı, hedeflerini de 'Karadeniz ABD ulusal güvenliği' diye koyarak el yükseltti. Nitekim NATO savunma bakanları toplantısında da Rusya'yı Karadeniz'den sıkıştırmak için master plan onaylanırken, kör topal işleyen Rusya ile NATO diyaloğuna son verildi.

Bunlar Rusya'nın bekleyeceği hamleler. Rusya, 'Kiev'deki neofaşist rejimin depolarını doldurmayın' çağrılarının ABD'de karşılığı olmadığını biliyor. Daha ziyade Avrupa topraklarında yeni belalarla nasıl iştigal edebileceklerini bilmeyen Berlin ve Paris'i uyarıyorlar. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un "NATO'nun doğuya genişlemesini durdurmak için diplomasi yeterli değil" sözleri Rusya lideri Putin'in daha önce açıkça 'Ukrayna'nın devletlilik halinin sona ereceği' sözlerini yankılıyor. Türkçesi Kiev'in Donbass'ı da Kırım gibi ilelebet kaybetmesidir.

Bu bildik denklemin yeni unsuru Doğu Avrupa ile savunma işbirliğini derinleştirmekte olan Türkiye. TB2 kullanımıyla, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Laura Cooper'un müttefik ülkelere Ukrayna'ya silah satma kısıtlamalarını kaldırma çağrısını Ankara'ya yapmasına gerek kalmamış görünüyor. Ankara NATO perspektifi ile uyumlu biçimde Polonya ve Ukrayna'ya gözde İHA/SİHA teknolojisini satarken, Moskova açısından Donbass krizinin tarafı haline geliyor.

Nitekim Kremlin sözcüsü Dimitriy Peskov, son saldırının ardından Kiev'e bu SİHA'ların tedarikinin ülkenin güneydoğusundaki durumu kötüleştireceği yolundaki endişelerini haklı çıkarttığını belirtti. Lavrov'un Bayraktar SİHA'larının kullanıldığı bilgisini incelediklerini söylerken, "Ancak elbette tarih, Ukrayna'nın kaprisli taleplerini kabul eden herkesi düşünmeye sevk etmelidir" vurgusunun doğrudan adresi de Ankara oldu.

Moskova, Türkiye'yi Kırım Platformu'nun parçası kılan Erdoğan yönetiminin Rusya Federasyonu'ndaki seçimleri Kırım üzerinden sorgulamasını not etmekle yetinebilir belki. Ancak NATO'nun açıkça Karadeniz'e sarkması stratejisinin parçası olarak Donbass çatışmasında askeri taraf olunmasına 'herkes herkese silah satar' ayarıyla sessiz kalmalarını beklemek zor. Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerin her alanında etkilerini görmekte gecikilmeyeceğimiz aşikar.

Ukrayna/Donbass krizini bir kez daha canlandırma hamlesinin, Biden yönetimi, Rusya ile nükleer boyutları da olabilecek bir çatışmayı göze almıyorsa eğer, Kuzey Akım-2 hattının açılmasını sabote etmeyi hedeflediği açık. Rusya'nın bu hat uğruna Donbass'ta ödün vereceğini Amerikan dış politika yapıcıları herhalde düşünmüyordur. Karadeniz'e sahip olacağız diye Ukrayna'yı ilelebet Donbass'tan etmeleri işten bile değil.