Suç örgütü lideri Peker, Gazeteci Kutlu Adalı cinayeti için Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in kendisinden tetikçi istediğini söyleyerek bir perdeyi araladı. Bugün AKP’nin içinde yaşayan Susurluk Çetesi’nin deşifresinde başka bir aşamaya geçildi. Türkiye ya bu karanlığın üzerine gidecek ya da bataklığa mahkûm olacak .

Ve cinayet itirafları...

Devlet-mafya-siyaset üçgenine dair tüm dünyadaki soruşturmalarda temel kaynak bu ilişkiler içindekilerin itiraflarıdır. Devletleri örümcek ağı gibi saran yapılar böyle deşifre olur. Bunun için mafya filmlerinde hep dedektiflerce özel korumaya alınmış tanıkları ya da itirafta bulunanları izleriz. Onları savcılar, polisler sağ salim mahkemeye ulaştırmak için uğraşır.

Bizde, 2021 Türkiyesi’nde…

Devlet-mafya-siyaset üçgeninde 20’li yaşlarından beri yer almış suç örgütü lideri YouTube’da saatlerce konuştu, bildiklerini anlattı, bir yargı mensubu bile harekete geçmedi. Ülkede nasıl susturulacağına dair tahminler havada uçuşuyor. Film olsa bu kadar aleni suç örtülmesi faaliyetine kimse inanmaz. Ama biz bu gerçeküstü saçmalığı yaşıyoruz işte.


Ama Sedat Peker, dün yayınladığı ve bugüne kadar en çarpıcı bilgiler içeren video ile bu gölgeleme çabasına meydan okudu. Bu devasa skandalın susarak, görmezden gelinerek geçiştirilemeyeceğini ve tüm gemileri yaktığını ortaya koydu. Büyük bir suç itirafıyla tanıklığının önemini ispatladı.

Tetikçilerle cinayetler işlediğini adeta itiraf etti.

Videoda Kutlu Adalı’yla ilgili itirafları, Türkiye için tarihi önemdedir. Açık açık eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar ve MİT’çi Korkut Eken’in cinayetler için kendisinden tetikçi istediğini ve bunları temin ettiğini söyledi. Korkut Eken’in, Kutlu Adalı’yı öldürmesi için iki tane profesyonel tetikçiyi istediğini anlatıp öz kardeşi Atilla Peker’i yolladığını anlattı.

Milyonlarca kişi ekran başında 25 yıldır faili meçhul bırakılmış bir gazeteci cinayetinin itiraflarını izledi. Gönderdiği tetikçi kardeşinin denk gelmediği için cinayeti işleyemediğini anlattı ve daha sonra Korkut Eken’in kendisine “Biz o işi hallettik” dediğini söyledi. Kutlu Adalı’nın eşi İlkay Adalı’nın adalet arayışını uzaktan hep izlediğini söylediği anlar gerçekten kan dondurucuydu.

Kutlu Adalı, 15 Mart 1996 gecesi Kıbrıs’ta St. Barnabas Manastırı’nda paha biçilmez eserlerin çalındığı soygunu yazdığı için katledilmişti. Kar maskeli soyguncuların KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’na ait araçları kullandığını ortaya çıkarmıştı. Cinayetten önce Susurluk Kazası’nda ölen Abdullah Çatlı’nın Kıbrıs’a geldiği de ortaya çıkmıştı. Onlarca yıl sonra ise manastırdan çalınan el yazması İncil, Türkiye’ye giriş yapan bir kişinin üzerinde ele geçirildi.
Kutlu Adalı’nın Susurluk Çetesi tarafından katledildiğine dair ipuçları yıllardır vardı ama bu itirafla nihaye halen faaliyetlerini sürdüğü anlaşılan karanlık örgütün deşifresinde başka bir aşamaya geçildi.

Sedat Peker ayrıca Kutlu Adalı cinayetini anlattıktan sonra böyle çok insanın öldürüldüğünü söyledi. Hatta kendisine sürekli iş adamlarının isimlerinin verildiği ağzından çıktı. Sedat Peker’in henüz 20’li yaşlardayken Susurluk Çetesi’ne girmesinin sırrı Sakarya-Bolu-Hendek üçgenindeki cinayetler olarak yorumlanıyordu. Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Fevzi Arslan gibi çok sayıda ismin karanlıkta bırakılan cinayetleri konusunda Sedat Peker’in belli ki çok bilgisi var. Bu konuda hükümetin nasıl ikna edildiğini ve Milli Güvenlik Kurulu’nda karar alındığını ifade etti. Bu cinayetler konusundaki itirafları çok önemli olacaktır.

Sedat Peker’in kendisini azmettirenlerin vatansever maskesiyle nasıl ceplerini doldurduğunu anlatması altı çizilmesi gereken bir nokta. Bu çetelerin Kürt meselesinden ve dökülen kandan nasıl beslendiklerini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Uyuşturucu baronu olan Hüseyin Baybaşin’in Hollanda’da yakalandıktan sonra yaptığı itiraflar Sedat Peker’in sözleriyle birebir örtüşüyor. Hüseyin Baybaşin, Mesut Yılmaz tarafından Meclis’e de sunulan ancak dikkate alınmayan konuşmalarında Mehmet Ağar’ın kendilerine her zaman yardım ettiğini anlatmıştı. Polis kimliklerini, operasyon bilgilerini Mehmet Ağar’dan aldıklarını söylüyordu. Şimdi Sedat Peker, Mehmet Ağar’ın suç ortaklıklarıyla ilgili konuşma ihtimallerine karşı uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı isimleri ortadan kaldırdığını söylüyor. Tüm taşlar yerine oturuyor.
Peki, şimdi ne olacak?

Mehmet Ağar ve Korkut Eken, çöktükleri iddia edilen Bodrum Yalıkavak Marina’da keyif sürmeye devam mı edecek?

Evet, safça bir soru…

Susurluk Çetesi, AKP’nin içinde yaşıyor sonuçta.
Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar, AKP Milletvekili ve partinin Marmara Bölge Koordinatörü.
Ayrıca Sedat Peker’in bu olaylar yaşanırken Başbakan Tansu Çiller’in evinde ağırlandığı da arşivlerde duruyor. Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller’le yakın ilişkisi de hafızalarda.

Şimdi Tansu Çiller, Cumhur İttifakı’nın destekçisi ve Saray’daki resepsiyonların baş davetlisi. Tabii oğlu da ihaleler şampiyonu.
Ama bu böyle gitmez. Susurluk Skandalı’ndan sonra deşifre olan kirli ilişkiler ağıdaki devlet ve siyaset bağlantılarının üzerine yeterince gidilmediği için bugün bu karanlığın içinde yaşıyoruz. Ya ülke bu karanlık güçlerden temizlenecek ya da dibi olmayan bu bataklıkta boğulacak.

***

613 kişilik dinleme kararı

Sedat Peker, halen devlet içinden ve Türkiye’den bilgiler aldığını özellikle vurguluyor. Zaten kendisi hakkındaki soruşturmayı öğrenerek yurtdışına kaçtığını, soruşturmayla ilgili bilgilere rahatlıkla ulaştığını defalarca dinledik. Şimdi kendisiyle ilgili Ankara’da bir soruşturma olduğunu ve 613 kişinin dinlendiğini özellikle vurguluyor. Bu aynı zamanda bir mesaj. Türkiye’deki alanını korumaya çalışıyor. Bağlantılı olduğu isimlere operasyon yapılması halinde daha kritik açıklamalar yapacağını 7. videoda gösterdi. Buna AKP, Sedat Peker’in tetikçi olarak Kıbrıs’a gönderdiğini söylediği kardeşi Atilla Peker’i gözaltına alarak yanıt verdi. İlk kez savcılar harekete geçti.

***

Günah keçisi olur mu?

Süleyman Soylu’nun, ‘Peker’den her ay 10 bin dolar alan milletvekili açıklaması’ büyük skandalın AKP içinde yarattığı depremin ilk hissedilen sarsıntısıydı.

Kulislere bu kişinin AKP eski milletvekili ve şu an AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi Metin Külünk olduğu sızdırıldı, CHP’li vekiller söyledi.

Böylece Süleyman Soylu, skandalın tek kurbanı olmayacağının küçük bir işaretini verdi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin üst yönetimi, Süleyman Soylu’ya beklediği desteği halen vermedi. Erdoğan daha önce defalarca skandallardan günah keçileri kurban vererek sıyrıldı. 17-25 Aralık’taki 4 bakan, FETÖ ile kavga sırasında tasfiye ettiği yol arkadaşları ve daha niceleri önce feda edilip sonra devlet kasasından üçer beşer maaşlı makamla ödüllendirildi. ‘Reis’, damadını bile sahipsiz bavul gibi ardında bırakıp yoluna devam etti.

Ama son büyük skandalda önemli bir soru var:

Süleyman Soylu, boynunu bıçağa uzatacak uysal koyun olur mu?

Geçmişin bütün sırlarını, suçlarını elinde tutan, polis ve jandarmada kadrolaşmış, Başkanlık Sistemi’ndeki boşlukta fiili başbakana dönüşen Süleyman Soylu susar mı? Susmasa bile Peker skandalının ağır faturasıyla siyasi mevtaya dönüşür mü?

Etrafında her zaman düşük profilli kadrolar tutarak kendini rahat hisseden Erdoğan, bu kez Cumhur İttifakı koşullarında sivrilen siyasi bir figürle karşı karşıya. Skandalın üzerindeki kirine rağmen Süleyman Soylu, partiden ayrılsa hem AKP’den hem de MHP’den büyük parçalar koparabilir.

Elbette ara formül arayışları da vardır.

***

5 tonluk yanıtsız soru ve Erkam Yıldırım

Daha önce yazılarımda 9 Haziran 2020’de Kolombiya’da Türkiye varışlı bir gemide yakalanan 5 ton kokainin neden çok önemli olduğunu anlattım. Türkiye bir kokain rotasına çevriliyor. Bununla ilgili neredeyse bir yıl sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, TRT’de konuştu ama asıl sorulara yanıt vermedi. Sadece Kolombiya ile temas kurduklarını, kokainin Ambarlı Limanı’na geldiğini anlatıp ‘Balkan Grubu’ diyerek belirsiz bir yeri işaret etti. Hatta Kolombiya’dan yazılı bir bilgi gelmemesine sitem etti. Ancak bir soruşturma olup olmadığını bile söylemedi. Oysa böyle bir sevkıyatın iz bırakmamış olması mümkün değil. Bu derin sessizliğin üzerine Sedat Peker’in 7. videodaki iddiaları geldi.

Eski Başbakan, AKP Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın uyuşturucu kaçakçısı olduğu iddia edilen Kıbrıs’ta yaşayan Halil Falyalı’nın şantaj tuzağına düştüğünü öne sürdü. Gemileri olan Erkam Yıldırım’ın Venezuela’ya kokain sevkıyatı için gittiğini iddia etti. Şimdi herkes “Sessizliğin nedeni bu muydu?” diye soruyor. Bilmemiz mümkün değil ama iktidarın suskunluğu skandalı büyütüyor.