Bazı şarkılar iyidir. Bazı şarkılar da popülerdir.

Bazı şarkılar iyidir. Bazı şarkılar da popülerdir. Popüler şarkıların hepsi iyi değildir. İyi şarkıların da hepsi popüler değildir. Kaldı ki, popüler şarkının ne olduğunu ölçebiliriz ama iyi şarkının ne olduğunu ölçemeyiz. Ve şükürler olsun ki, sadece en popüler şarkıyı dinlemek zorunda değiliz.

Hayal bu ya, bir an için en popüler şarkıyı seçimle belirlediğimiz bir ülke hayal edelim. Bu öyle bir seçim olsun ki, seçimden sonraki dört yıl için kamusal alanda seçilen şarkı dışında bir şey dinlemek mümkün olmasın. Seçilen şarkının iyi bir şarkı olmadığını iddia edenler, seçilen şarkının popüler olmadığını değil, iyi olmadığını iddia ettikleri halde, milli iradeye saygısızlıkla suçlansınlar. Halkın beğenilerini aşağılayan elitler, eski şarkıları savunan dinozorlar, hatta milletin hangi şarkıyı seveceğini belirlemeye alışmış vesayetçiler olmakla suçlansınlar.

Neden tek bir şarkıyı seçmek ve sonra hep onu dinlemek zorunda kaldığımızı soranlara demokrasi düşmanı densin. Kazanan şarkının her hecesini, her notasını öven, onun sadece şu andaki en popüler değil, gelmiş geçmiş en iyi şarkı olduğunu iddia eden uzmanlar türesin. Fakat bu uzmanların uzmanlıkları, o tek şarkıyı seçmeyenlerin gözünde tartışmalı olsun. “İyi de bunlar uzman filan değil” diyenler müzik düşmanı ve vatan haini sayılsın. Seçimi kaybeden şarkıların şu veya bu bakışa göre daha iyi yanları olduğunu iddia edenler zevksiz, eski kafalı, at gözlüklü olarak etiketlensin.

Hep ve sadece o şarkıyı dinlemekten ölesiye sıkılmış olanlar, kazanan şarkıdan çok birbirlerinin alternatif şarkılarını yerin dibine batırsın. Kimi kazanan şarkının kötü bir taklidinin daha çok iş yapacağını düşünürken, kimi de – bu sistemin içinde olmayı kabullendiği halde – şarkısının popülerliğine katkı sağlayabilecek sunum, sound, performans gibi öğelerle hiç ilgilenmesin.

Kazanan şarkıyı seslendiren arkadaş ise, rakiplerine karşı asgari nezaket kurallarını bile yok sayan bir hoyratlık sergilesin, onları ve onların şarkılarını dinleyenleri her fırsatta kötülesin. Her mimik ve jestinden herhangi bir yarışı kaybetmeye ruhen hazırlıklı olmadığı anlaşılsın ve bunun için kuralları da her fırsatta zorladığına dair rakiplerince paylaşılan bir algı oluşmuş olsun.

Ne mutlu ki böyle bir ülkede yaşamıyoruz. Ama eğer böyle bir yerde yaşasaydık, bunun bazı ciddi sonuçları olurdu.
İnsanlar müzikten soğurdu bir defa. Yıllarca tek bir şarkıyı dinleyen herkes, müzikten soğurdu. Sadece o şarkıyı seçmeyenler değil, farklı sebeplerle o şarkıyı seçenler de aslında o şarkı şarkı olma vasfını kaybettiği için farkında olmadan müzikten soğurdu. Onların sevdiği şey güç, kazanma, ihtiras olabilirdi ama ülkenin yarısına zorla istemediği tek şarkıyı dinletmekten keyif alan kimse bir müziksever olamazdı.

İnsanlar birbirlerinden de soğurdu. Bu tuhaf sistemde bir süre sonra insanlar birbirlerinin tercihlerine öfkelenmeye başlayıp “Bu insanların nasıl başka şarkı dinlemek hiç içinden gelmiyor?” diye sormaya başlardı. Yeni şarkı yapma isteği ciddi ölçüde azalır, “nasıl olsa hangi şarkının kazanacağı belli” diye düşünenler depresyona girebilir, mutsuzluk ve umutsuzluk yaygınlaşırdı.

Ne şanslıyız ki böyle bir ülkede yaşamıyoruz ama eğer yaşasaydık, seçimlere girmekte inat edenlere söyleyeceğim tek şey şu olurdu: Maruz kaldığınız şarkıdan memnun değilseniz, onun sadece daha popülerini değil, aynı zamanda daha iyisini de yazmalısınız – yani sadece çalmaktan değil, dinlemekten de keyif alacağınız şarkıyı.