"Kooperatiflerin elini kolunu bağlayan antidemokratik kooperatifçilik yasalarıyla faaliyetlerini sınırlamaya çalıştığı bir düzende, yasal mevzuatlara sıkıştırılmış kooperatif örgütlenmelerinin şirketlerin gıda sistemine tek başlarına alternatif olabilme şansı yoktur"

Yemek yemek politik eylemdir

Hazırlayan: BirGün Kolektif

Çiftçiler Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu, “Kapitalizmden zarar görenler maddi, manevi güç olanaklarını birleştirerek bu süreçlerden en az zararla çıkmanın yollarını aramıştır. Ancak kooperatifler mevcut gıda sistemine alternatif bir mücadelenin parçası olabildiklerinde anlamlıdır” dedi.

► Üreticiler ve tüketiciler niçin kooperatifleşmeli?
Kooperatif tartışmaları aslında dünyada ve Türkiye’de yeni değil. Kapitalizmin her yeni aşamasında zarar gören kesimler, maddi, manevi güç olanaklarını birleştirerek bu süreçlerden en az zararla çıkmanın yollarını aramışlardır.


Gerek gıdayı üretenlerin gerekse de gıdaya ihtiyaç duyanların kendi aralarında ve birbirleriyle dayanışması, kooperatifleşmesi aracıları ortadan kaldırdığından dolayı iki taraf için de kârlıdır. Ancak sadece bu nedenle yani ekonomik kârlılık nedeniyle kurulan kooperatiflerin gıda sistemine karşı alternatif olma şansları yoktur. Bu sömürülmelerini azaltmak için anlamlıdır ama bu onlara gıda egemenliği mücadelesinde bir mevzi olma özelliği kazandırmaz. Siyasi iktidarlar şirketlerin isteklerine uygun olarak bir gece de yeni yasalar çıkartarak bu kooperatiflerin mal varlıklarına el koyup kayyum bile atayabilirler.

► Peki nasıl bir kooperatifçilik hata geçirilmeli?
Kapitalizm koşullarında pazar için üretim yapan üreticiler şirketlerle 2 yönlü sömürü ve bağımlılık ilişkisi içine girdiler. Birincisi üretim sürecinde kullanacakları girdiler yönünden, ikincisi hasattan sonra ürününü tüketicilere ulaştırma zorlukları yüzünden şirketlere bağımlıdırlar. Üreticiler kendi yerel-atalık tohumlarıyla agro-ekolojik üretim yapmadıkları sürece üretim kooperatifi kursalar bile; ürünlerini pazara ulaştırma konusundaki bağımlılıktan kurtulmaları, bazı belediyelerinin alım destekleri, marketleri vb. düşünüldüğünde tüketiciye aracısız ürün satmaları mümkün. Ama üretim girdileri konusunda tohum, kimyasal zehir vb. şirketlerine bağımlılıktan kurtulmaları mümkün değildir. Evet üreticiler kooperatifleşmeli ama sadece ucuz girdi sağlamak, giderlerini biraz düşürmek için değil, şirketlerin lehine olan tarım politikalarına, anti demokratik ‘Kooperatifçilik Yasaları’na karşı mücadele etmek için kooperatifleşmelidir.

► Tarihsel olarak kooperatiflerin kabul edilen temel ilkeleri bugün de geçerli mi? İhtiyaca yanıt veriyor mu? Kooperatiflerin bugünkü durumu nedir?
Kooperatifler tek başına kapitalizmin alternatifi değildir. Aksine birçok ülkede kooperatifler kapitalist sermaye birikim sürecinin bir parçası ve kapitalist ekonomik politikaların tamamlayıcısı olmakta. Türkiye’de de süreç farklı işlememiştir. Cumhuriyet’in ilk günlerinden itibaren özellikle önemli ihracat geliri oluşturan ürünlerde üretim artışını sağlamanın, köyü ve köylülüğü denetim altına almanın, kırsal alanda gelişebilecek toplumsal hareketleri önlemenin ve tarımdan sanayiye kaynak aktarmanın, ticaret ve sanayi burjuvazisini yaratmanın bir aracı olarak kooperatifler kullanılmış ve yukarıdan aşağıya örgütlenmeye çalışılmıştır. 1950’li yıllarda da devlet eliyle veya onun vesayeti altında kurulmuş kooperatifler, üreticileri uluslararası şirketlere bağımlı hale getirmenin araçları olmuşlar, özellikle tüccar ve zengin köylüye hizmet eden kuruluşlar haline getirilmişlerdir.

Kooperatiflerin temel ilkeleri en son olarak Uluslararası Kooperatifler Birliği (ICA) tarafından 1995 yılında güncellenmiştir. Kooperatifler, cinsel, sosyal, ırksal, siyasal ve dinsel ayırımcılık olmaksızın, hizmetlerinden yararlanabilecek ve ortaklığın sorumluluklarını kabule razı olan herkese açık olmasıdır. Buna “gönüllü ve herkese açık üyelik” denmektedir. Diğer ilkeler; üyeler tarafından gerçekleştirilen demokratik kontrol, üyelerin ekonomik katılımı, Özerklik ve bağımsızlık, eğitim, öğretim ve bilgilendirme, Kooperatifler arasında işbirliği, topluma karşı sorumlu olma ilkeleridir.

yemek-yemek-politik-eylemdir-853875-1.

YASALAR BAĞIMSIZLIĞI GASP ETTİ

Ancak bu ilkeler her ülkede farklı kooperatifçilik yasaları nedeniyle ya törpülenmekte ya da daha da genişlemektedir. Örneğin Türkiye’de kooperatiflerin ilk kurulmaya başladığı günlerden bu yana “özerklik ve bağımsızlık” ilkesinin yeterli işlediğinden bahsedemeyiz. Aksine çıkartılan yasalarla özerkliği ve bağımsızlığı elinden alınmıştır.

İLKELERLE SINIRLI KALINMAMALI

Kooperatifçiliğin evrensel ilkeleri bugün de geçerliliği olan ilkelerdir. Ancak, ekolojik dengenin bozulması, iklim değişikliği, ortalığı canlılara ve özellikle insanlara zarar veren virüslerin sarması vb. çözüm isteyen yeni sorun alanlarının ortaya çıktığı göz önüne alındığında bu ilkelerle yetinmek doğru değildir.

► Kooperatiflerin gıda egemenliği mücadelesindeki yeri nedir? Nasıl bir mevzi olabilir?
Kooperatiflerin elini kolunu bağlayan anti demokratik kooperatifçilik yasalarıyla faaliyetlerini sınırlamaya çalıştığı bir düzende, yasal mevzuatlara sıkıştırılmış kooperatif örgütlenmelerinin şirketlerin gıda sistemine tek başlarına alternatif olabilmeleri şansı yoktur. Şirketlerin kontrolündeki gıda sistemine karşı gedikler açamayan kooperatiflerin eninde sonunda şirketlerin gıda sisteminin bir parçası olmaları kaçınılmazdır. Bu nedenle kooperatifler mevcut gıda sistemine alternatif bir mücadelenin parçası olabildikleri zaman anlamlıdır.

Tüketici kooperatifleri içinde benzer kıstaslar söz konusudur. Ürünleri üretici kooperatifinden tedarik ediyorlarsa kooperatiflerin ortaklarının ve kooperatif işletmesinin endüstriyel gıda üretiminin bir parçası olarak mı, yoksa geleneksel üretim tarzıyla mı üretim yaptığını, demokratik işleyiş içinde olup olmadığını, kooperatif işletmesinde çalışanların sosyal güvence ve haklarının olup olmadıklarını vb. göz önünde bulundurarak mı alım yapıyorlar? Birçok soru ve cevaplar bu kooperatiflerin gelecekte toplumun nüvesi olup olamayacaklarının da aynası olacaktır. Bu nedenledir ki “kooperatif/çilik kapitalizme alternatif bir ekonomik modelleme olabilir mi?” tartışmaları bitmiş tartışmalar değil, aksine büyük ölçüde yeni başlayan tartışmalardır. Ve bu tartışmalardan olumlu sonuçlar çıkacağına inanıyorum. Yeter ki “yemek yemenin politik bir eylem” olduğunu unutmayalım.