Yerel yönetimler ve sanat politikası

Yerel seçimler ülkemizde yeni bir dönemin kapısını aralarken, yıllardır yerel yönetimlerin görüş açısı dışında bırakılan sanat alanlarının beklentisi yoğunlaşmış durumda. Elbette, görüş açısı dışında kalmayanlar da var; bunların çoğunluğunu ‘Saray’ın gözdeleri ve geleneksel sanat alanlarında çalışan sanat erbabı oluşturuyor. Özellikle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür A.Ş. eliyle gerçekleştirdiği etkinlikleri çağdaş sanat dünyasının ölçütleri ile değerlendirdiğinizde, ortaya çıkan tablo içler acısı. Ekrem İmamoğlu’nu bekleyen ciddi sorunlardan en önemlisi, Belediyedeki siyasi kadrolaşma. Bu kadrolarla, sanat alanlarında bir atılım gerçekleştirmek olanak dışı.

Ankara’daki durum da, İstanbul’dan daha parlak değil. Hatta, daha vahim… Kedi ve dinozor heykelleri ile sanat dünyasına imzasını atan Gökçek yönetiminden görevi devralan Mansur Yavaş’ın bu alana ilişkin görüşlerini bilemiyoruz. Sanat meselesini Çankaya ile Yenimahalle’nin üstüne yıkmayı düşünmüyordur umarım… İzmir Büyükşehir’de ise, Tunç Soyer’in işi biraz daha kolay. Devraldığı bir enkaz yok, ama atıl bir bürokratik yapı var. Rutine teslim olmazsa, açıkladığı önemli atılımları gerçekleştirmesi mümkün olacaktır. Tıpkı İmamoğlu gibi, o da saydam ve demokratik bir işleyişin planlarını yapıyor. İmamoğlu’ndan, niteliksel bir gerileme içindeki İstanbul Şehir Tiyatroları’nı eski gücüne kavuşturması, CRR, Kültür A.Ş. gibi kurumların işleyişini ehil ellere teslim etmesi; Soyer’den, Akdeniz kentleri işbirliği ağını, yıllardır gerçekleştirilemeyen İzmir Şehir Tiyatroları, İzmir Uluslararası Film Festivali, Akdeniz Sanat ve Tasarım Merkezi projelerini hayata geçirmesi bekleniyor. Onların doğru bir strateji ile oluşturacağı kurumlar, hiç kuşkusuz diğer CHP’li yerel yönetimlere model oluşturacaktır.

İstanbul ve İzmir’in öncülük üstlenebileceği bir başka alana daha dikkat çekmek isterim. İskandinav ülkelerinde başarıyla uygulanan bir model: Yerel Yönetim Sinemaları… İmamoğlu’nun Beylikdüzü’nde başlattığı ve Büyükşehir’in Kültür Politikasının ana hatlarını açıklarken, ‘Sinema Evleri’ olarak tanımladığı yerel yönetim sinemaları, sanat ve demokrasi kültürünün yaygınlaşması adına çok önemli bir adım olacak; en büyük sorunu dağıtımın tekelleşmesi olan sinemamıza can suyu katabilecektir.

Festival mevsimi yaklaşırken

Adana ve Antalya’nın yeni başkanlarının, Zeydan Karalar ve Muhittin Böcek’in de sanat alanlarına sorumlulukla yaklaşacaklarını umuyorum. Örneğin, sahip oldukları uluslararası film festivallerini yeniden yapılandırmaları gerekiyor, vakit kaybetmeden; festival mevsimi yaklaşıyor çünkü… Gençliğin çağdaş dünya görüşü ile yetişmesinde sanatın rolünün ne denli önemli olduğunun, sanatın özgür ve özerk olması gerektiğinin bilincindedirler mutlaka.

Seçmenlerinden görevlerine bir dönem daha devam onayı alan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Mersin Büyükşehir’de Vahap Seçer, Tekirdağ Büyükşehir’de Kadir Albayrak, Sinop’ta Barış Ayhan ile birçoğu yeni, birkaçı ise yeniden seçilen İstanbul’un ilçe belediye başkanlarından da sanat alanında “yeni bir başlangıç” bekliyoruz. Milli günler, Ramazan etkinlikleri ve sanat kurslarından ötesini bekliyoruz onlardan. Birbirini kopyalayan, panayır tadında festivaller yerine, kentin kimliğine uygun, kenti dünya sanat haritasına taşıyacak özgün festivaller bekliyoruz. Tüm başkanlar, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaptıklarını örnek alsalar, hatta Tepebaşı’nın, Bursa Nilüfer’in başarılı çalışmalarına baksalar yeter. Halkımızın CHP’ye tanıdığı bu şansın doğru kullanılması gerekiyor.

İlkeli politika

Kuşkusuz, yerel yönetimlerin sanat alanlarına yaklaşımlarındaki değişiklik, sanat kurumlarına yapılacak atamalarda liyakat ilkesine uyulması ile sınırlı kalmamalı. Tutarlı, bütüncül bir sanat politikası oluşturulması ve uygulamada bu politikadan sapılmaması önemli. AKP, merkezi hükümette ve yerel yönetimlerde aynı politikayı uyguladı yıllar boyu; diğer alanlarda olduğu gibi, sanat alanında da etkinlikleri ihale yöntemi ile yandaşlara, taşeron şirketlere dağıtırken, bir taşla birkaç kuş birden vuruyordu. Sanat alanında ‘satın alınabilir’ yetenekleri kendi tarafına çekerken, yandaş şirketlerin sermaye birikimine katkıda bulunmak gibi…

CHP’li yerel yönetimlerin de, belli ölçülerde bu politikaya sahip çıktığını gördük, geçen yıllarda. Oysa, sanat alanlarında ihale ayıp bir şeydir, fikri mülkiyete meydan okumaktır. Bir başka yanlış ise, geniş kitlelere seslenebilme kaygısıyla popüler sanatçılara, popüler etkinliklere yönelmek oluyor. Önümüzdeki dönemde, insanları sanatla buluşturmanın kamusal bir görev olduğu bilinciyle davranılmasını, sanat sevgisi ve sanat kültürünün kitlelere ulaştırılması için yeni sanat kurumları ve onların ihtiyacına cevap verecek- ‘çok amaçlı kültür merkezleri’ değil- yeterli teknik donanıma sahip sanat merkezleri, ‘yaşayan’ müzeler oluşturulmasını bekleyeceğiz… ‘Kamu sanata karışmasın, yalnızca destek olsun, örneğin Şehir Tiyatrosu kurmak yerine, özel tiyatrolardan oyun satın alsın’ düşüncesini ve popülizmi terk edip, “yeni bir başlangıç” yapmalarını bekleyeceğiz.

Peki, ilkeli bir sanat politikasını nasıl oluşturacağız? Bu sorunun tek bir yanıtı var: ortak akılla… Sanat alanlarının bilgi, görgü sahibi deneyimli insanları ile oturup, tartışarak… Her ilde bir Sanat Danışma Kurulu ve/ya da kentin sivil toplum örgütleri ve önde gelen sanatçılarının katılacağı bir Sanat Meclisi ile, liyakata ve çok sesliliğe dayanan, şeffaf ve katılımcı bir sanat politikası oluşturarak… Açık çağrı yöntemi ile genç kuşaklara projelerini gerçekleştirme olanağı sağlayarak… Sanat kurumlarına atamaları, ehil bir jürinin dosya sunumlarını inceleyerek vereceği kararlar doğrultusunda yaparak… Sanatın özgülüğüne ve özerkliğine saygı duyarak… Uygar ülkelerde ‘Parayı veren düdüğü çalar’ diye bir özdeyiş (!) bulunmadığının farkına vararak… Sanatı bir ‘yük’, sanata harcanan parayı ‘lüks’ görmeyerek…

Sayın başkanlar, sanatı gündeminizin arka sıralarından alıp, en öne çekerseniz kazanan siz olacaksınız. Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyişi ile “yaratıcı kentler”e ve demokrasi bilinci ile donanmış bireylere sahip olmanın yolu, kitleleri nitelikli sanat ürünleri ile buluşturmaktan geçiyor.