Bilimin, bilimle uğraşan kurum olmanın farkı, YÖK ve MEB’in, AKP genel başkanının sınav talimatına verdiği tepkide bir kez daha ortaya çıktı! MEB, üzerinden yirmi dört saat geçmeden Erdoğan’ın “Ben TEOG olayını istemiyorum ve bunu da artık yanlış buluyorum.” çağırısına uyarak TEOG sınavının artık yapılmayacağını açıkladı. Okul türlerini kaldırmadan sınavların kalkamayacağını sonradan fark eden MEB, bir süre çaresizlik içinde çırpındıktan sonra henüz adı konmayan yeni bir sınavda karar kıldı.

YÖK ise MEB’in aksine bilimsel süreci işletti! Yirmi gün düşündü; dünya örneklerini inceledi, araştırdı, istişare etti! YÖK Başkanı dün, iki aya yayılan sınavı bir haftada yapacağını açıkladı.

YÖK Başkanı değişikliğin bir yıllık bir çalışmanın ürünü olduğunu söyledi. Fakat nedense biz, iki buçuk milyon öğrenciyi doğrudan, seksen milyonu dolaylı ilgilendiren bir çalışmadan, AKP genel başkanının bir soruya ayaküstü verdiği yanıtla haberdar olduk. Sınavları tartışmaya açanın AKP genel başkanı olması, sınavlardaki kimi yöntemlerde yapılan değişikliği anlamamız açısından önemli: TEOG’la ilgili yazımda da belirttiğim gibi Erdoğan, eğitimdeki çürümenin hesabının başkanlık seçiminde sorulacağını anladı ve halkı umutlu bir bekleyişe sevk etme gereği duydu.

Adı Yükseköğretime Kurumları Sınavı (YKS) olan yeni sınava ilişkin detaylar incelendikten sonra tartışılacak. Bu yazı, YÖK başkanının açıklaması devam ederken yazıldı. Dolayısıyla yeni sınavın ne getirip ne götüreceği, ne tür bir hesabın ürünü olduğu hakkında erken hüküm doğru olmaz. Fakat 200 ve üzeri puan alan adayın, sonraki yıl girdiği sınavda daha düşük puan alması durumunda kredi olarak ilk sınavın sonucu ile kayıt yaptırabilmesinin, her yıl müfredat değiştiren bu ülkede ciddi adaletsizliğe yol açacağını hemen söyleyebiliriz.

Şu kesin ki MEB, 2018’de 6, 7, 8, 10, 11 ve 12. sınıfların tüm müfredatlarını değiştirecek. Biliyoruz ki mevcut müfredatta yer alan birçok bilgi/konu çıkacak veya ders olarak ağırlığını yitirecek. Yine biliyoruz ki adaylar, 2018’deki YKS’de mevcut müfredattan seçilen sorulardan teste tabi tutulacak. Diyelim ki bir aday 2018’de 200 puan aldı ve kayıt yaptırmayıp 2019’da şansını bir kez daha denemeye karar verdi. 2019’da değişen müfredattan çıkan sorularla yapılan sınavdan 200 puan alan başka bir aday ile mülga olan müfredattan alınan ve eski bilgileri içeren 200 puan aynı değerde mi olacak? YÖK’ün buna bir yanıtı olmalı.

Başkanın açıklamasında dikkatimi çeken bir konu da her tümcesinde ortaöğretim müfredatına dikkat çekmesi oldu. Başkan, “Bütün dikkatimizi ve gayretimizi lise eğitimine tevcih etmemiz lazım. Bu yüzden sınavı bir hafta sonunda bitirmeyi planladık. Türkçe ve matematik bu sınavın temelinde olacaktır. Bu vurgu diğer müfredatın sorulmayacağı anlamına gelmemektedir. Milli eğitim müfredatı esas alınacaktır.” dedi. Başkan’ın “diğer müfredattan kastı nedir bilmiyorum! Fakat üniversitenin milli eğitim müfredatına bu denli vurgu yapması, ‘üniversite kriterlerinin’ göz ardı edileceği anlamına gelir.

Üniversite, öğrencisi olacak adayda, Eğitim Bakanlığının aramadığı ölçütleri arayabilir. Zorunlu eğitimin müfredat bilgisinin, üniversite öğrencisi olmak için yeterli görülmesi üniversitenin görüşü olamaz. Aksi halde üniversite, zorunlu eğitimin müfredatı üzerindeki tayin edici gücünü yitirir. Daha da kötüsü, üniversite programlarının içeriğini belirlemeyi Eğitim Bakanlığına devretmiş olur. Kim bilir belki de amaç budur… Amaç buysa (ki ben böyle olduğunu düşünüyorum) Türkiye’de üniversitenin bilimle bağını koparmış ortaöğretimin zorunlu olmayan devamı olduğunu ilan edebiliriz.