Nurcan Gökdemir

nurcangokdemir@birgun.net

Saray çevrelerinde MHP ile ittifaka mecbur kalınmasından duyulan rahatsızlığın sıklıkla dillendirildiği konuşuluyor. Kulislerde AKP’nin 50+1’den pişman olduğu, yeni yöntemler aradığı konuşuluyor.

40+1 defteri yine açılır mı?
Fotoğraf: Depo Photos

Halkın gerçek sorunlarının çözümü için yaz ayları boyunca adres gösterilen TBMM’nin yeni yasama yılına başladı. Ancak başta emeklilerin maaş artışı ile ilgili neler yapılacağının yanıtı beklenirken ülke gündemine bir süredir Saray’da pişirilen Anayasa değişikliği getirilip oturtuldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yasama yılını açarken “Yeni Anayasa” vurgulu bir konuşma yaptı. Erdoğan TBMM kürsüsünden değişikliği istediklerini, bunun için uzlaşma zemini arayışlarına başlayacaklarını açıklar açıklamaz Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da TBMM’de temsil edilen siyasi partilere destek ziyaretlerine başlayarak, girişimin inandırıcılığını pekiştirmeye çalıştı. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana “Darbe Anayasası’nı değiştireceğiz” söylemi hiç dillerinden düşmedi. Erdoğan’ın “12 Eylül yönetiminin ülkenin kalbine sapladığı en büyük hançer” olarak nitelendirdiği 1982 Anayasası birçok kez değiştirildi, ama demokrasi ve özgürlüklere karşı hali temelde aynı kaldı. Anayasa değişiklikleri yeni totaliter yapıların inşasının aracı olmaktan öteye gidemedi. Hayata geçmeyen bazı değişiklik girişimleri de AKP’nin gündemi karartarak siyasi manevra alanını genişletmesine yaradı.

SÖYLEM YİNE “DEMOKRASİ”

İktidar temsilcilerinin “Amaç demokratikleşme” söylemlerine karşın Ankara’da siyaset kulislerinde “Asıl amaç ne?” sorusunun yanıtı aranıyor.  Seçimler kapıda olduğundan bu soruya genellikle ”AKP iktidarının ömrünü uzatmayı, gerileyen oy oranlarına karşın iktidarda kalmayı amaçlıyorlar” yanıtı geliyor. Önceki değişiklik girişimlerinde olduğu gibi muhalefetle pazarlıklara en yukarıdan başlayarak sadece başörtüsü düzenlemesi ile sınırlı bir değişikliğin olacağı beklentisi yaygın.

DAHA ÖNCE DE TARTIŞILDI

Bu arada AKP çevrelerinde dillendirilen bir başka Anayasa değişikliği talebi var. 2019 yılında eski bakanlardan Faruk Çelik’in “Cumhurbaşkanı seçilmek için 50+1 oy çoğunluğu yerine 40+1’in yeterli olsun” önerisi yine gündemde… O döneme bakıldığında Erdoğan’ın bu öneriye önce “İktidar ve muhalefet el ele vererek böyle bir değişikliği yapabiliriz” dediğini hatırlayalım. Ancak, özellikle iktidar ortağı MHP’den gelen “Bu, oyların düştüğünü kabul etmek anlamına gelir” uyarılarından sonra aynı gün bu açıklama Erdoğan’ın ağzından “Bizim böyle bir derdimiz yok. Muhalefet getirirse değerlendiririz” diye revize edildi. “AKP’nin halk desteği azaldı,  50+1’den pişman oldu, iktidarını sürdürmek için yöntem arıyor” yorumları yapılırken Erdoğan, bu tartışmayı “Şimdilik” kaydıyla kapattı.

YÜZDE 50 ZOR HEDEF

Ancak 14/28 Mayıs seçimlerinden çıkan tablo,  AKP’nin 24 Haziran 2018 seçimlerinde yüzde 42 olan oylarının, yüzde 35’e gerilediğini gösterdi. Yapılacak ilk Başkanlık seçiminde bu erimenin sürmesi durumunda MHP’nin desteğinin bile Cumhur İttifakı’nın sandıktan başarı ile çıkmasına yetmeyeceği açık.  Ayrıca, özellikle Saray çevrelerinde MHP ile ittifaka mecbur kalınmasından duyulan rahatsızlığın sıklıkla dillendirildiği de kulislerde konuşuluyor. Anayasa sürecini yürüten Mehmet Uçum’un bu değişikliğe karşı olduğu biliniyor. Uçum’un bu yöndeki bir düzenlemenin yeni rejimin ruhuna aykırı olduğunu düşündüğü bildiriliyor. Değişikliğe karşı olanlar şu anki tabloda hiç kimsenin ilk turda yüzde 50’yi aşmasının mümkün görülmediği, ancak ikinci turda en çok oyu alanın seçilmesi şansının bulunduğu görüşüyle yeni tartışmalara yol açacak böyle bir değişikliğe gerek olmadığı görüşünü dillendiriyor.

AMAÇ SİYASİ FAYDA

Tüm bu itirazlara karşı “MHP boyunduruğundan kurtulmak isteyen” AKP kurmaylarının sayısı hiç de az değil… Bu değişiklik talebi henüz cılız bir şekilde seslendirilse de önümüzdeki günlerde tamamen gündemden düşer mi, yoksa olgunlaşıp gündeme gelir mi bunu şimdiden söylemek için çok erken. Ancak bu tartışmalar bile Anayasa değişikliklerinin AKP için ülkenin kalbindeki antidemokratik hançeri çıkartmaktan çok siyasi fayda sağlamaya dönük olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.